‘100 yıllık hesap’ın oyunu!

CUMHURBAŞKANI adayı R. Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu için “İhsanoğlu bu topraklarda doğmadı, bu toprakların çocuğu değil! Bu toprakların çocuğu biziz” dedi!

Haberin Devamı

Bu yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihini bilenler için çok yabancı bir yaklaşım değil!
Bundan tam da 100 yıl önce aynı mantık içerisindeki Erdoğan zihniyetinin öncüleri Mustafa Kemal için 22 Aralık 1922 de 1. Meclis’te bir önerge vermişlerdi.
2 Aralık 1922 günü, Erzurum mebusu Su¨leyman Necati Bey, Hüseyin Avni Bey, Mersin mebusu Selahattin Bey ve Canik mebusu Emin Bey’in verdiği “Milletvekili Sec¸im Yasası”nın değitirilmesi yo¨nu¨ndeki o¨nergeleri, Meclis’te sert tartışmalara yol ac¸mıştır.
Önerge üzerine söz alan Mustafa Kemal Paşa, so¨z konusu değişiklik o¨nergesinin 14. maddesinin doğrudan kendisini hedef aldığını belirtmiştir. Değiştirilmesi teklif edilen 14. madde so¨yledir:
“Millet Meclisi’ne aza intihab olunabilmek ic¸in Tu¨rkiye’nin bugu¨nku¨ hudutları dahilindeki mahaller ahalisinden olmak veya mebus intihab olunacağı daire-i intihabiye dahilinde mu¨temekkin bulunmak meşruttur. Muhacereten gelenlerden Tu¨rk ve Ku¨rtler tarihi iskânlarından itibaren beş sene mu¨rur etmiş ise intihab olunabilirler. Diğer bilumum anasirin Türkiye’de doğmuş evladları bu haktan mu¨stefid olurlar.”
‘İkinci Grup’un seçim yasasındaki değişiklik o¨nergesinin 14. maddesinin kabulu¨, ilk başta Mustafa Kemal Paşa’nın sec¸ilmesini o¨nleyebilecek mahiyet taşıyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın so¨z konusu maddeye karşı tepkisi çok sert olmuştur.
‘Milletvekili Sec¸im Yasası’nda değişiklik o¨nergesi Meclis gu¨ndemine geldiğinde, so¨z konusu o¨nergenin amacının doğrudan kendi şahsına yo¨nelik olduğunu ileri su¨ren Mustafa Kemal Paşa so¨z almış ve değişiklik o¨nergesini okuduktan sonra şo¨yle devam etmiştir:
“Maalesef mahalli tevellu¨du¨m bugu¨nku¨ hudutlar haricinde kalmış bulunuyor. Saniyen herhangi bir daireyi intihabiyenin beş sene mu¨temekkini dahi değilim. Mahalli tevellu¨du¨m bugu¨nku¨ hududu millimizin haricinde kalmıştır. Fakat bu bo¨yle ise bunda benim katiyen bir kasıt ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bu¨tu¨n memleketimizi, milletimizi mahv ve muzmahil etmek isteyen du¨şmanların harekâtında muvaffak olmaktan kısmen men edilememiş olmasıdır. Eğer du¨şmanlar tamamen maksatlarına muvaffak olmuş olsalardı; Allah muhafaza etsin, buraya vaziu¨limza olan efendilerin dahi memleketleri hudut haricinde kalabilirdi!”

Haberin Devamı


BALKAN VE KAFKAS’I DIŞLAMA

Haberin Devamı


Bu yaklaşım ile aradan 100 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan yaklaşım aynı felsefe ve inancın ürünü! Bu ülkenin gençlerinin öldürülmesi, bölünmesi pahasına olsa bile Gezi’de gerici ve dinci kalkışmanın simgesi ‘Taksim Topçu Kışlası’nın yeniden inşa etme ısrarı da aynı zihniyetin ürünü!
Erdoğan’ın kendi inancı ve siyasal yaklaşımları dışında kalan başta Aleviler olmak üzere her kesim ve inançtan insanları dışlayıcı ve kutuplaştırıcı sözlerini bilenler için de bu politikalar hiç yabancı değil!
Şimdilerde kanlı bıçaklı olduğu ‘Cemaat’ ile birlikte 2010 Anayasa oylamasında 100 yıllık hesaplar görülüyor! Söylemi de!... Balkanlardan ve Kafkasya’dan göçleri ve göçmenlerini dışlama cesareti gösteren Sırrı Sakık yaklaşımı da! Bütün bunların hepsi 100 yıllık ittifakın Cumhuriyet ve Türkiye’nin aydınlanma sürecinin düşmanlarının ortak söylemi!
Şaşırdınız mı? Biz hiç şaşırmadık!
AKP’li kurucular hiç değişmediler ki...
Kadayıfın altı giderek kızarıyor.

Haberin Devamı


Rakı açıklaması geliyor


ESKİ Tekel’in rakı ve şaraplarını üreten MEY grubunun Tekirdağ’daki ‘Yeni Rakı’ ve ‘Tekirdağ Rakısı’nın üretildiği Fransızların yaptığı tarihi binanın bulunduğu 103.5 dönümlük arsanın beklenmedik şekilde satışı üzerine ‘Garip Yorgancıoğlu’ imzalı bir açıklama yaptık.
İngilizlerin satın aldığı dünyanın en büyük alkollü içki üreticisi ve dağıtıcısı olan İngiliz Diageo’nun CEO’su Yorgancıoğlu’nun bu unvanını kullanmaması dikkat çekti.
Bu uzun açıklamayı da kendi internet sitesinden gönderdi.
Yorgancıoğlu, “Tekirdağ rakısının üretimi Nevşehir’e taşınıyor” (26.07.2014) başlıklı yazıya bakalım ne diyor?
Yarını bekleyiniz.

İktidar için zulüm yapmak

Haberin Devamı

BU ülkede aynı Gazze’deki zulüm gibi polisler de bayramı içeride geçiriyor. Zulme uğrayanlar hem Müslüman hem masum... Zalimler hem güçlü hem de iktidarları için zulüm yapıyorlar. Ve bir ortak özellikleri de bir dinin temsil ettiklerini iddia etmeleri. Dini adını kullanıp zulüm yapma ortak yanları. İsrail ne kadar dindarsa bizdekilerde o kadar dindar. Bu zulme sessiz kalmayınız.

Ankara'da Türk-İş Var mı?

YAPISINDAKi 33 sendika ve 700 bin üyesi ile ülkenin en büyük işçi konfederasyonu olan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) 62 yaşında.
Kurulduğu 31 Temmuz 1952'den 1980'li yıllara dek efsane başkan Seyfi Demirsoy'un belleklere kazınan ''Ankara'da hükümet var, Ankara'da Türk-İş var'' sözleri doğrultusunda ülke gündemini belirleyen, çalışma yaşamına öncülük eden Türk-İş, son yıllarda iyice kabuğuna çekilerek, gelişmeleri uzaktan izler konuma geldi.

Haberin Devamı

Türk-İş'in etkin tutumundan edilgen bir yapıya evrilmesinde temel etken kuşkusuz özelleştirme sonucunda yaşadığı üye kayıpları ile giderek kan kaybetmesidir.
Sendikalaşmaya soğuk bakan küresel sermayenin özelleştirmeler aracılığı ile Türkiye'de egemen olması, işçiler kadar başta Türk-İş olmak üzere, diğer sendikaları da olumsuz etkiledi.
1980'li yılların ortasında Turgut Özal döneminde başlayan, Tansu Çiller döneminde yoğun şekilde süren, günümüzde de hala devam eden kamu kurumlarının neredeyse yok pahasına elden çıkarılması, ağırlıklı olarak kamuda örgütlü olan Türk-İş'i örseledi.
Özelleştirme uygulamalarına başlanmadan önce 1.5 milyona yakın üyesi ile emekçinin hakları için ses getiren eylemler yapan, gündeme damgasını vuran, siyasi iktidarların öncelikli muhataplarından biri olan Türk-İş'in üye sayısı 700 bine indi, eski gücünün oldukça gerisinde kaldı.

Özelleştirme sonucunda kar eden kamu kurumlarını çok düşük paralarla alan gerek küresel sermayenin temsilcileri, gerekse bazı Türk işverenler öncelikli olarak sendikalı işçiyi kapının önüne koyarak, iş yerlerinde sendikayı bitirdi.
Kamuda tek tip toplu iş sözleşmesi bağıtlamanın rahatlığını sürdüren, özel sektörde gereği gibi örgütlenemeyen Türk-İş, özelleştirmenin acı sonuçlarının farkına ancak yıllar sonra üye sayısının erimesi ile varabildi.
Küresel sermayenin sendikalara, sendikalı işçilere birer ''öcü'' gibi bakmasından ötürü, sendikalı işçi sayısı giderek azaldı, sendikalar büyük bir kan kaybı yaşadı.
Nitekim bu olumsuz tablo Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayınladığı Temmuz ayı istatistiklerinde açıkça görülüyor.
Bakanlığın istatistiklerine göre, 12 milyon 300 bin işçiden sadece 1 milyon 189 bin 481'i sendikalı. İşçilerin ancak yüzde 9.68'i sendika üyesi. Ülkemizde sendikalaşma oranı yüzde 10 bile değil..
İstatistiklere göre, mevcut 140 sendikadan 91'i baraj altında kalarak, toplu iş sözleşmesi yapamaz halde.
Yapılan son düzenleme ile halen yüzde 3 olan iş kolu barajı yüzde 1'e indirilse de sendikalaşmayı bekleyen işçilere ulaşmak, onları üye yapmak öncelikle sendikaların görevi.
Çalışma yaşamının öncüsü olan, kurucu genel başkan İsmail İnan, İbrahim Denizcier, Seyfi Demirsoy, Halil Tunç, Şevket Yılmaz, Bayram Meral, madenci yürüyüşünün unutulmazı Şemsi Denizer gibi işçi liderlerini yetiştiren Türk-İş'in, ''Ankara'da Türk-İş Var mı?'' yerine, eskiden olduğu gibi ''Ankara'da hükümet var, Ankara'da Türk-İş var'' sözüne uygun etkin bir konuma kavuşması, her şeyden önce ülke, demokrasi, en önemlisi de işçiler adına zorunluluktur.
Türk-İş'e düşen görev, kamu ve özel sektörde sendikalaşmayı bekleyen işçilere ulaşarak sahip çıkmak, üye sendikalar arasında ayrım yapmaksızın, yönetim karşıtı da olsa sorunlarına eğilmek, destek olmak, birlikteliği sağlamaktır.
Şükrü KARAMAN

Beldeler muhtarlık oldu, Turgut Reis rezil oldu

AKP’nin, ünlü tatil merkezlerine kazığı

30 MART’taki yerel seçimlerden çok sayıda beldemiz kapatıldı;muhtarlık haline getirildi. Bunların çoğunun nüfusu bir çok ilçe ve ilden büyüktür. Örnek gösterecek olursak Muğla Büyükşehir oldu; Bodrum’a bağlı Turgut Reis beldesi de muhtarlık. Yazın 100 bini geçen nüfusuna karşın kapatıldı.

Turgut Reis, Bodrum’dan sonra ikinci büyük yerleşim merkezi…
Yurt dışından tatil için geldiğimizde bu muhtarlığa dönüştürülen Turgut Reis beldesinde, tüm kamu hizmetlerinin aksadığını gözlemledik. Sebebini soruşturduğumuzda şunu tesbit ettik. Kapatılan belediyenin kocaman binası boşaltılmış. Tüm temizlik, nakil araçları ve diğer demirbaşlar oradan alınmış.

İKİ MOTOSİKLETLE HİZMET

Muhtar, tabiri caizse kör topal hizmet vermeğe çalışıyor. Fakat yetkisi çok kısıtlı, yanına iki zabıta memuru vermişler, adamların kontrollara gitmek için altlarında düzgün bir araç yok, iki motorsiklet bırakılmış. Karşı sahilde Yunan adası Kos’un sahil yolu pırıl pırıl. Turgut Reis’deki sahil yoluna bakıyorsunuz virajlarında her yıl denize uçan araç sayısı artıyor, emniyet tedbirleri, bariyer vs. yok.
Yol gayri muntazam. Meğer sorumlusu belediye değilmiş. Ana sorumlu Karayolları imiş, herhalde o kuruluş yetkilileri bu yolu göremiyorlar. Oraya hiç gitmiyorlar.

BODRUM DAHA ZORDA

Turgut Reis muhtarlık olunca diğer komşu beldeler gibi Bodrum Belediyesine bağlanmış. Öğreniyoruz ki Bodrum Belediyesi çok daha zor durumda. Çoğu gelir kaynakları elinden alınmış. Bu durumda kazadan muhtarlığa (maalesef…) dönüştürülen bu yerlere nasıl yardımcı olabilir ki?
Umarız, ilgililerimiz bu durumu görür gerekli tedbirleri alırlar.
Burada herkesin söylediği şu “Bu iktidar Bodrum’u, Marmaris’i, Çeşme’yi sevmez”; peki neden bu düşmanlık! AKP, ‘millet’ yazın sahillerde tatil yapmasın diye seçimleri genellikle yaz ortasında yaptığını da unutmayın.

H.E.

Yazarın Tüm Yazıları