Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Demokratik siyaset hak getire

CUMHURBAŞKANI adayı Tayyip Erdoğan’ın ‘Vizyon Belgesi’nde, “Demokrasiyi sadece siyasi bir model olarak değil, bir kültür olarak hayatımızın her alanına hâkim kılmalıyız” yazar.

Haberin Devamı

Belgede, ‘dünyaya model olan bir örnek ortaya koyma’ hedefi de var.
Malum demokrasinin ilk göstergesi, özgür ve serbest seçimlerdir; yani, kişi veya partilerin seçimlere katılabilmesi, kendilerini özgürce ifade edebilmesi, iletişim kanallarına rahatlıkla erişebilmesidir.
Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçim süreci bu tabloya hiç uymamakta.

SÖYLENENİN TAM ZIDDI

En azından Ekmeleddin İhsanoğlu’nun özenli diline karşın Erdoğan, daha ilk günden itibaren, iki rakibinin adlarını, hiçbir saygı ifadesi ile birlikte anmamakta.
Sanıyorum siyaset, Erdoğan döneminde ‘sayın’ sözcüğünü unutacak.
Bunu da geçtik; Erdoğan, özellikle adayların isimlerini ağzına almıyor.
Yetinmiyor meydan meydan, ‘satılmış’, ‘acemi’, ‘ırkçı’, ‘nankör, ‘yalancı’, ‘piyasaya sürülen cumhurbaşkanı adayları’, ‘yol bilmez’, ‘saksı’, ‘vazo’, ‘nankör’, ‘ithal’, ‘monşer’ gibi sıfatlarla rakiplerini itibarsızlaştırma yoluna başvuruyor.
Hani, parti liderleri için kullandığı ifadeleri bilince, ‘bunlar sıradan’ denebilir; ama hiç de öyle düşünmemeli, bu bir Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Erdoğan, baştan beri kendisine rakip çıkmasını içine sindiremeyen, bunu ‘demokratik siyasetin’ gereği saymayan bir görüntü veriyor.
Yarattığı görüntü, önceki gün Diyarbakır’da ettiği, “Silahların değil, siyasetin ve fikirlerin konuşulduğu bir Türkiye inşa ediyoruz” sözüne de tam zıttır.
‘Demokratik siyasetin’ olduğu her ülkede adaylar halkın önüne çıkar fikir tartışması yapar; ama Erdoğan buna tamamen kapalı dururken, onu hiç zorlamayacak gazetecilerle ekranlarda görünmekten ise çok mutlu.
Bütün kanalların konuşmalarını baştan sona vermesi de cabası.

Haberin Devamı

DÜNYA BU MODELİ YEMEZ

Rakiplerinin bunun onda birine dahi sahip olamamasını ise herhalde ‘demokratik siyasetin’ gereği görüyor; oysa gerçek, tam da zıddıdır.
Bakın, İhsanoğlu da Selahattin Demirtaş da hükümete yakın medya ile görüşmeye açık olduklarını söyleyip durdular; ama ne rastlantı ki, bugüne dek kapılarını çalan çıkmadı.
Bırakın kapılarını çalmayı, Erdoğan’ın meydan meydan yaptığı gibi onlar da, İhsanoğlu ve Demirtaş’ın ağzından çıkmamış sözleri çıkmış gibi sunup duruyorlar.
Doğrusu, Erzurum’da atlama kulelerinin çökmesinde tek satırlık haber değeri görmeyen bir gazetecilik(!) anlayışından aksini beklemek saflık olur.
Çünkü orada gazetecilik kolay, maddi sıkıntı yok; açarsın kamu bankasının genel müdürüne telefonu, babasının kasasıymış gibi, “Süleyman, gönder oradan 2 milyon” dersin, olur biter!!
Peki, finansman açısından da bu seçim, ‘demokratik siyasete’ uygun mu?
Erdoğan, sınırsız kamu olanaklarına sahip, bir kamu ordusu ulaşım ve iletişim için hizmette; oysa rakipleri ‘kan ter içinde’ kalmakta.
Bu, onların beceriksizliğinden çok, kamunun adil olmayan duruşundan ve en çok da iş dünyasını etkileyen, ‘korku’dan kaynaklanıyor.
Ayrıca, iki adayla ilgili her türlü tanıtıcı etkinliğin, bir şekilde polis engeli ile karşılaştığını da bilmeli.
Ezcümle, ‘Demokratik siyaset’ buysa, dünya bu modeli yemez.

Haberin Devamı

Not: Ramazan Bayramınızı kutlarım.

Yazarın Tüm Yazıları