Siirt’in oralarda seçim sonucu ne olur

KURTALAN Stadı’ndaki 3 bin kişilik iftar yemeğinden sonra...

Haberin Devamı

Siirt’in oralarda seçim sonucu ne olur

Ehmedê Xanî Halk Bahçesi’nin önü cıvıl cıvıl...
Şimdi size 24 saat neredeyse uyumadan yaşadığım bir Siirt aktarıyorum.
Önce şunu söylemeliyim: Buralarda iki parti değil, iki zihniyet, iki siyaset, iki ruh var...
AK Parti ve HDP...
Yaşlısından gencine bir doyumsuz sohbet.
O kadar sıcak, o kadar kalpten bir sohbet ki...
Siirt... Kurtalan... Pervari’den başkan...
Siirt dediğim de, sanki binlerce yıllık bir ailenin bahçesindeyiz.
Yol boyunca gelip sarılan sarılana.
Önümüzde Ethem Sancak. Şehrin “gönül büyüğü” olarak yürüyor.
Gelen sarılıp öpüyor. Müthiş bir saygı var.
Yaptığı yardımın, verdiği sevginin sesi kalplerden duyuluyor.
Yanımda Egemen Bağış ve Nihat Özdemir. Sanayi Odası Başkanı Güven Kuzu...
Bağış, ‘baba ocağı’nın kucağında etrafını çeviren sevgi selinde yürüyor.
Şöyle uzaktan baktım.
Kimsenin gözünde Egemen Bağış’la ilgili bir soru işareti yok.
Ama saygı var.
Ve şehre en büyük yatırımları yapan Nihat Özdemir...
Yol boyunca yürürken, her gelen eline sarılıyor.
Parklar, okullar, yollar yaptırmış. Barajdan çimento fabrikasına kadar. İş veriyor.
O yüzden de bir kurtarıcı gibi orada. Her adımda birisi sarılıyor.
Bir ara tertemiz yüzlü bir Siirtli geldi.
Elini tuttu. Ben hayatımda saygının, şükran duygusunun bu kadar parladığı başka bir çift göz görmedim:
“Allah razı olsun! O yaptırdığınız protez kızıma hayat verdi. Ama kız büyüdü. Protezin yenilenmesi gerek... Sonra o baba sustu. Öylece baktı gözlerimize...”
Ben de tutulup kaldım.
Ve o sessizlikte, bir insanın gözlerindeki çaresizliğin, başka bir insanın gözlerinde nasıl bir umuda dönüşebildiğini gördüm.
Gözlerim doldu.
Sonra Güven Kuzu, doğduğu topraklara yatırım yapıyor.
Onlar yürürken yanıma bir eczacı yanaşıyor:
“Fatih Bey, keşke her işadamı bu bölgeye böyle yatırım yapsa. O zaman ne dert kalır ne acı. Bakın şu insanların sevgisine, saygısına. Niye uğraşsın devletiyle... İş istiyor. Aş istiyor...”
Evet işte Batman’dan Van’a, Siirt’ten Diyarbakır’a kadar Güneydoğu’nun memleket gerçeği budur.
Yatırım... Yatırım... Yatırım...
“Acaba” dedim “bizim İstanbul ve Ankara’daki gerçeğimiz nerede, buranın gündemi nerede?”

Haberin Devamı

Siirt’in oralarda seçim sonucu ne olur

Haberin Devamı

UÇSUZ BUCAKSIZ ÇAY SOHBETLERİ

Az ileride geniş bahçenin ortasında U şeklinde uzun bir masa...
Ama öyle 15-20 kişilik bir masa değil.
Filmlerdeki büyük köy düğünlerinin bir dost masası.
İftar yapılmış... Güneş, ıssız dağların arkasına çekiliyor. Ve bir Siirt gecesinde daha, uçsuz bucaksız çay sohbetleri başlamış.

‘DOĞDUĞUMDAN BERİ DAYAK YEDİM’

Kurtalan Belediye Başkanı Nevzat Karatay ve İlçe Başkanı Zakir Tuna’yla derin bir sohbete dalıyoruz.
Yanımızda il başkanı Fevzi Sevgili...
Sevgili’nin dedesi büyük bir isim. Şeyh Mahmud. Mustafa Kemal Atatürk’le mektuplaşmaları var.
Atatürk defalarca Ankara’ya çağırmış...
Ethem Sancak anlatıyor:
Cemili Çeto’nun Kurtuluş Savaşı’nda isyanları nasıl bastırdığını... Atatürk’ün yanında nasıl savaştığını...
Ama sonra...
1940’tan sonrası için bir burukluk var bu topraklarda.
Başkan Karatay aynen şöyle diyor:
“Yahu neredeyse doğduğumdan beri dayak yedim. Bu devletten dayaktan başka bir şey görmedik. Neyse ki şimdi demokrasi var. Demokrasiyi öğreniyor bu memleket. Ve öğretiyoruz...”

Haberin Devamı

BARZANİ’DEN MADALYA

Masanın en itibar gören büyüğü Derviş Akgül... Tarihi bir isim. Barzani’den madalya almış.
Kürtçeyle Arapça arasındaki şivesiyle o kadar güzel anlatıyor ki:
“12 Eylül 80 zamanı. Cebimde Barzani’nin fotosunu buldular. 82 gün işkence ettiler. Yahu dedim Mustafa Kemal’in yazısı var. Türk, Kürt, Arap bir farkımız yoktur. Bu toprağın evlatlarıyız. O yüzbaşı diyor ki, Kürt yoktur. Öyle dayak yedim ki... Tanınmaz hale geldim... Ama bakın şimdi buradayım çok şükür. Bugünleri de gördük.”

SAAT 01.30.
ABDULLAH’IN DONDURMASI

Gece yarısını çoktan geçtik. Sanki bütün Siirt sokakta. Kadınlar, erkekler, çocuklar. Parklarda çaylar.
Ve ana cadde tam bir piyasa...
Tillo tepelerinden ıssız dağlara doğru Şakir Amca’nın hazırlattığı o muazzam sahur yemekleri.
Arap, Kürt, Ermeni, Keldani lezzetlerinden bir terkip...
Ve sahur sonrası Gazze’ye doğru bir Fatiha...
Ve sonra Abdullah’ın meşhur dondurması...
Sabaha karşı Batman dağlarına doğru bakarken soruyorum:
- Nasıl bir tarihin, nasıl bir kültürün, nasıl bir zenginliğin içindeyiz? Ve ne kadar farkındayız?...
Mudanya’nın Trilye’sinden Siirt’in Tillo’suna kadar demokrasi ve özgürlüğü hak eden bir zenginliktir bu ülkenin halkları...
Ve elbette hakkıdır cumhurbaşkanını seçmeleri.

SONUÇ

Haberin Devamı

Güneydoğu barış sürecine kilitlenmiş durumda. Ve en önemlisi, MHP ve CHP’den bir beklenti, bir sıcaklık bulamıyorlar.
İşin ilginç yanı siyasi konuşmaların ötesinde, halk arasında, öyle ne AK Partili HDP’ye keskin bir eleştiri getiriyor, ne de HDP’li AK Partiliye...
Halkın makul bir dostluğu var. Bir kalp beraberliği. Garip bir sessizlik var o noktada.
Mesela bir söz:
“Bilsem ki Demirtaş seçilebilir. O zaman oyumu ona veririm. Ama gerçek böyle değil ki...”
Gördüğüm kadarıyla Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu topraklarda yerel seçim sonuçlarını fazla aratmaz.
Dahası, ‘çözüm için Tayyip Erdoğan’ umudu daha da yükselmiş durumda.

Yazarın Tüm Yazıları