Barzani’nin sağ koluyla bölge ve Türkiye

MESUT Barzani’nin sağ kolu, özel kalem müdürü Fuat Hüseyin’le sohbetimizin bir bölümünü geçtiğimiz cumartesi aktarmıştım.

Haberin Devamı

Hüseyin, hangi koşullarda bağımsızlık ilân edeceklerini ve Türkiye ile ilişkilerini anlatmıştı. Ankara’nın bağımsızlığa karşı olmadığını imâ ederek.
Sırada ise Hüseyin’in bölgeye yönelik kritik değerlendirmeleri var.

Barzani’nin sağ koluyla bölge ve Türkiye*

FUAT Hüseyin, IŞİD tehdidine karşı bölgede dört başkentin işbirliği yapmak zorunda olduğunu söylüyor: Ankara, Erbil, Bağdat ve Tahran. “Şu anda bu dört ayaklı işbirliği için çalışıyoruz” diyor. Sözlerinden, dördünün de buna istekli olduğunu anlıyorum. “Ama İran bağımsızlığınıza karşı olduğunu açıkladı” deyince: “İran’la ilişkilerimiz çok iyi ve önemli. Ayrıca bu, şimdiki beyanları. İleride ne olur, göreceğiz” diyor.
Türkiye ile ise geçen yazımda aktardığım gibi, hiçbir sorun yaşamayacaklarından emin. En büyük önceliklerinin, komşularıyla ilişkileri olduğunu söylüyor. Ve onların onayı olmadan bir adım atmayacaklarını defalarca vurguluyor.
Peki ama iplerin koptuğu Bağdat’la işbirliği nasıl olacak? “Bağdat düşmanımız değil. Ne olursa olsun, Bağdat’la ilişkilerimiz iyi olmak zorunda” diyor. Elbette Maliki sonrasından bahsediyor.

*

PEKİ ya kuzey Suriye, yani Rojava? Malûm, burayı kontrol eden ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen PYD, IŞİD’e karşı yaşam mücadelesi veriyor. Ne var ki Barzani ile PYD lideri Salih Müslim’in arası uzun zamandır açık.
Yine de Barzani PYD’ye yardım elini uzatacak mı? “Bizim önceliğimiz, önce oradaki farklı Kürt grupların bir araya gelmesi. Zaten birleştiklerinde, kendi kendilerini savunabilirler” diyor. Ve ekliyor: “Suriye Kürtlerinin güvenliği onları ilgilendirir. Bizim önceliğimiz Irak Kürdistanı.” Müslim’in adını bile zikretmemesi ise dikkatimi çekiyor.

*

PEKİ ya BDP? Malûm uzun zamandır ihtilâflı olan Öcalan ve Barzani, geçtiğimiz aylarda Leyla Zana aracılığıyla mektuplaşmışlardı. Hüseyin’in cevabı şaşırtıcı: “İlişkilerimizde büyük bir problem yok.” Aralarının hâlâ limoni olduğu aşikâr. Peki bunun sebebi PYD ile aralarındaki gerginlik mi? Hüseyin, iki grubu birbirinden ayrı tuttuklarını söylemekle yetiniyor.
Ancak şunu eklemeden de geçmiyor: “Bölge Kürtleri eninde sonunda birleşmek zorunda.”

*

ŞU anda Erbil ve Rojava’nın stratejik çıkarları tamamen örtüşüyor. Nitekim IŞİD Musul’u aldığında, PKK Barzani’ye yardım teklifinde bulunmuştu. Bu da hem PKK-Barzani, hem de Barzani-Rojava uzlaşmasının çok uzakta olmadığına işaret ediyor.
Bölge Kürtlerinin bir araya gelmesi, bugün Ankara’nın da lehine. Zira şu anda bölgede istikrar ve güven vaat eden tek yakın müttefiki Kürtler. Sadece Irak’ta değil. Kürtler Suriye’de de, Esad ve IŞİD’e karşı Ankara’nın güvenebileceği tek unsur. Dolayısıyla bölge Kürtlerinin uzlaşması, hem Türkiye’nin elini güçlendirir. Hem de bölge istikrarı için dönüştürücü olur.
Ki Ankara’nın yeni oyun planı da bu gibi görünüyor. Son zamanlarda Rojava’yla arasındaki buzları erittiğine dair emareler çok. Ne var ki bu artık yeterli değil. Son günlerde sınırda PYD’nin askeri kanadı ve Türk askerleri arasındaki çatışmalar da buna delalet. Ankara artık Rojava’yı sadece muhatap değil, ortak olarak görmeli. Gelişmelere ayak uydurmanın ötesine geçip, Irak ve Suriye Kürtlerini birleştirmeye yönelik adımlar atmalı. Kaldı ki bu, içeride devam eden çözüm sürecini de destekler.

*

BÖLGEDE tüm dengeler alt üst oldu. İttifaklar yeniden kuruluyor. Bu da beraberinde risk kadar, fırsat da getiriyor. Mevcut gerginlikleri gidermek, hatta bunları ittifaka dönüştürmek için. ABD’nin bölgeden elini eteğini çekmesi de, bölgesel oluşumlara ve liderliğe imkân sağlıyor. Bu tablo da, Türkiye’nin kaçırmaması gereken bir fırsat sunuyor.
Konjonktür hazır. Gerisi Ankara’ya kalmış.

Yazarın Tüm Yazıları