Niye iade edecekmiş o Yahudi madalyasını?

BAŞBAKAN Erdoğan, 2004 yılında ABD’deki Yahudi kuruluşlarından “Cesaret Madalyası” almıştı.

Haberin Devamı

*


Erdoğan ne zaman İsrail’e çıkışsa...
Muarızları hemen döşeniyorlar:
“Sen önce Yahudilerden aldığın o madalyayı iade et.”


*


İşte bakın:
Erdoğan’ın İsrail’e son çıkışmasının ardından...
Erdoğan karşıtları, geleneksel “madalyayı iade et” taarruzunu başlattılar bile...


*


“Madalyayı iade et” diyenlerin zihninde...
“Yahudi” ile “İsrail” arasında zerre kadar fark yok.


*


Kafa şöyle işliyor:
“Madem ki yeryüzündeki tüm Yahudiler ile İsrail devleti arasında gönül birliği var. O halde İsrail eşittir Yahudi. Netanyahu eşittir Yahudi.”


*

Haberin Devamı


Hadi tüm Yahudilerin İsrail devletiyle gönül bağı olduğuna dair toptancı ve genellemeci yaklaşıma bir şey demeyelim.
İsrail devletine kökten karşı olan Yahudileri görmezden gelelim.
Netanyahu hükümetinin aldığı bir kararı, yeryüzündeki tüm Yahudilere mal etmek de ne oluyor?
Neden İsrail’e gönül vermiş olmak, son Gazze vahşetinin tüm sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelsin ki?
Buna benzer bir genelleme ve toptancılık Müslümanlara yapıldığında “Ama bu yapılan İslamofobi’dir, İslamofobi çok kötü bir şeydir” falan demiyor muyuz?


*


Erdoğan o madalyayı iade etmemelidir.
Çıkıp şöyle demelidir:
“Yahudilerden aldığım madalya ile Netanyahu hükümetinin vahşi saldırganlığı arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Yahudi demek İsrail demek mi? Böyle bakamayız, böyle bakarsak haksızlık yapmış oluruz.”


Numan Bey ‘daha gür bir ses’ vaat ediyor

Haberin Devamı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, şöyle buyurmuş:
“10 Ağustos’tan sonra Gazze için sesimiz daha güçlü ve gür çıkacak inşallah.”


*


İnşallah Numan Bey inşallah.


*


Fakat Numan Bey...
Gazze için sesiniz zaten gayet gür ve gayet güçlü çıkıyor maşallah.
O kadar ki...
Bundan bir “tık” ötesi teknik olarak mümkün değilmiş gibi geliyor bana.


*


Eğer, “Yok Ahmet kardeşim yok... 10 Ağustos’ta Tayyip Bey Çankaya’ya çıkarsa... Göreceksin sesimizin Gazze için nasıl daha gür ve daha güçlü çıktığını” diyorsanız...
O zaman sorarlar size:
Ne yani?
Gazze için daha gür ve daha güçlü çıkacak sese Abdullah Gül mü mani oluyor?
Ya da...
Köşk’te Abdullah Gül varken...
Sesinizin gür ve güçlü çıkamadığını mı düşünüyorsunuz?

Haberin Devamı

Ortadoğu’ya ‘bataklık’ denir mi, denmez mi?

KEMAL Kılıçdaroğlu Ortadoğu için “bataklık” tabirini kullanınca...
Ahmet Davutoğlu itiraz etti:
“Burası kutlu ve kutsal bir topraktır, buraya bataklık diyemezsin.”


*


Doğrudur...
-İnsanlık tarihinin özeti olan...
-Peygamberler diyarı olan...
-Dinler tarihinin coğrafyası olan...
Bir diyara “bataklık” denemez.
Diyen çarpılır.


*


Ama durun bir dakika!
Ortadoğu’ya “bataklık” diyenler, bu diyarın aziz hatırasına saygısızlık yapmak için mi böyle diyorlar, yoksa Ortadoğu denilen bölgede izlenen politikaların ikiyüzlülüğüne mi gönderme yapıyorlar?


*


Ortadoğu, politikacıların yürüttüğü ilkesiz ve ikiyüzlü politikalar nedeniyle bir bataklıktır.


*

Haberin Devamı


Ortadoğu’yu bataklık haline getirenler de sadece ikiyüzlü Arap politikacılar değildir. Bölgede her türlü madrabazlığı çeviren ve hiçbir ilkeyi gözetmeyen Batılılar da Ortadoğu’nun bataklık haline dönüşmesinde pay sahibidir.
Hatta en büyük pay onlarındır.



Erdoğan’ın madalya açıklaması


PEKİ Erdoğan ne diyor “Yahudi Cesaret Madalyası” hakkında?


*


Şunları söylüyor:

- Madalya verildiğinde İsrail böyle değildi.
- Sonra Mavi Marmara oldu, Gazze oldu.
- Ben bu ödülü aldım diye susmadım, İsrail karşıtı duruşumu korudum.


*


Kısacası Erdoğan da tıpkı karşıtları gibi...
“Yahudi” ile “İsrail” arasında bir fark görmüyor.
Ödülü ABD’deki Yahudi kuruluşlarından değil de İsrail’den almış gibi konuşuyor.
“Yahudi kuruluşları başka bir şeydir, İsrail’in bugünkü hükümeti başka bir şeydir. Yahudi başka bir şeydir, İsrail başka bir şeydir” demiyor.


*

Haberin Devamı


Erdoğan sahiden böyle bir yaklaşıma sahipse...
Yani gerçekten de kendisine “Cesaret Madalyası” verenler ile İsrail arasında fark görmüyorsa...
Zihni böyle işliyorsa...
Yaklaşımı buysa...
O zaman karşıtlarının sesine kulak vermeli.
Ve o cesaret madalyasını derhal iade etmeli.


*


“Ama ben madalyayı aldığım zaman İsrail böyle değildi” demek kurtarmaz.
Çünkü...
İsrail her zaman böyleydi.




Emrah Serbes’in ‘deliduman’ına dair


YAPAY ve zorlama bir “Gezi romanı” değil, içinden Gezi’nin de geçtiği bir deli haykırışın romanı “Deliduman”.


*


17 yaşındaki bir delikanlının bile çocukluğuna dair hiçbir şey bırakmadan her şeyi tarumar edip geçen inşaat ideolojisine karşı muhteşem bir itirazın romanı “Deliduman”.


*


Televizyonlardaki yetenek yarışmalarının kalp kırıklıklarına yol açan zalim, küstah ve acımasız taraflarına indirilmiş çok esaslı bir darbenin romanı “Deliduman”.


*


İktidar partisine anında eklemlenen çıkarcı kasaba politikacılarının, memleket meseleleriyle ilgileniyorum ayağına çocuklarını yüzüstü bırakıp giden sözde sosyalistlerin, “şişman” diye alay edilen kızların, isimlerinin başlarına “TC” koyan yeniyetmelerin romanı “Deliduman”.


*


Tivittır’ın, feys’in, vatzap’ın, favlamanın, bloklamanın romanı “Deliduman”.


*


İçinden TOMA’lar, direnişler, pankartlar, sloganlar geçen bir roman “Deliduman”.


*


Gezi’nin romanı değil ama Gezi kadar matrak, Gezi kadar şaşırtıcı, Gezi kadar sendeletici, Gezi kadar ele avuca gelmez, Gezi kadar spontane, Gezi kadar hesapsız, Gezi kadar başsız, Gezi kadar “İlk üç yüz sayfası çok güzel, ben de destekledim” denilecek bir roman “Deliduman”.

Yazarın Tüm Yazıları