Kutlu Savaş’tan sonra ikinci özür

TC Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun yayımladığı Araştırma ve İnceleme Raporu, devletin Susurluk olayını araştıran Kutlu Savaş’ın raporundan sonra ikinci özür niteliği taşıyor.

Haberin Devamı

Raporun Konusu başlığının altında şöyle yazıyor:
“1-2 Temmuz 1993 Tarihlerinde Sivas İlinde Meydana Gelen ‘Madımak Olayı’nın Oluş Şekli, Amacı, Sonuç ve Tesirleri İtibariyle İncelenmesi.”
Madımak katliamından iki görüntü, adeta retinama yapışmıştır:
Biri Aziz Nesin’in polisler eşliğinde merdivenden kurtarılması.
İkincisi de arkadaşlarımızın merdivende ölümü bekleyişleri.
Raporu okuyup bitirdiğimde, şu gerçeği inkâr etmek mümkün olmuyor:
Yangının kıvılcımları günlerce önceden görülmüş ama ağır davranılmıştır. Devletin paslı çarkının içine duman ve kan sızmıştır.
Davanın bazı sanıklarının bulunmayışını kamuoyu biliyor, raporda da belirtiliyor, bir takım kişilerin yurtdışına kaçtığı gazetelerde yazıldı ama yakalanamadılar.
Bu tür olaylarda benim bir türlü kabul edemediğim husus, öldürmelerin ‘tahrik’ ekseni etrafında değerlendirilmesidir. Evlere kadar dağıtılan raporlar, geleceğin ne kadar çok kötü bir olaya gebe olduğunu gösteriyor. Bir kitap, bir konuşma kimseye öldürme, yakma hakkını vermez, bu hakkı kullananları da devlet gerekli biçimde yasaların verdiği yetkiyle cezalandırır.
Raporun genel havasından çıkan izlenim, bu olayın bu kadar büyüyeceğinin tahmin edilmemesi, ayrıca kurumlar arasında herkesin bunun çözümünü birbirine havale etmesi.
Rapordan bir cümle Madımak katliamının vahametini doğru teşhis ettiğini göstermektedir:
“Bu açıdan 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal kriz ve neticesinde 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan hadisenin; münferit bir hadise olarak görülerek unutulmaya terk edilmemesi gerekmektedir.”
Çünkü bu; tahammülsüzlüğün, başkasını düşman saymanın, hoşgörüden yoksunluğun daima hatırlanması gereken örneğidir.
Bir kitaba yaslanarak, günler önce Aziz Nesin hakkında bildiriler dağıtıldığını, olayların nasıl geliştiğini bu rapordan okuyabilirsiniz.
Olayı doğru değerlendiremediğimiz de raporda belirtiliyor. Sürekli ‘kardeşiz’ söyleminin bir gerçeği ifade etmediği vurgulanıyor.
Elbette bu olayı bir Alevi–Sünni çatışması diye tanımlamak, olaya tek yönlü bakmak demektir. Ama gene de bir takım çevreler ‘Alevi-Sünni fay hattını’ kullanmışlardır.
Raporda üzüntüyle okuduğum bölümlerden biri, bu konuda yeterli özenin gösterilmediğinin anlaşılmasıdır.
Bazı kimselerin konuşmaması, soruşturmaya uzak durması, sanırım bunca yıl sonra artık onları saran umutsuzluk ve güvensizlik anlayışının bir sonucudur.
Bir otelin yakılması, içindeki 37 kişinin yanması, yetkililer tarafından demek ki yeterince önemli bir olay olarak algılanmamıştır.
Vali, belediye başkanı, komutan arasındaki gelgitler, felaket geliyor, bu insanlar öldürülecek gibi bir izlenimin onlarda oluşmadığını göstermektedir.

***

DEVLETİN, hükümetin ihmalkârlığı bütün ayrıntısıyla raporda ortaya çıkmaktadır.
Bildiriler dağıtılıyor, ateşler yakılıyor, ne olduğu hâlâ anlaşılmıyor ya da anlaşılmak istenmiyor.
Hiç kuşkusuz bu raporu okuduktan sonra, olayın sorumlusu olarak sadece devleti, hükümeti görmek, olayın tek boyutunu öne çıkarmaktır. Bunu yapanlar, kendilerinin de ne kadar suçlu olduklarının bilincine varmalıdırlar. Tahrik sözünün arkasına sığınmamalılar.
Bence raporun en önemli, mutlaka okunması gereken bölümün başlığı şöyle:
“Olayın Tahliline İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler.”
Bu bölümde yararlanılan kaynak Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu’nun 2010–2014 tarihleri arasında Sabah gazetesinde yayımlanan yazılarıdır.
Hanioğlu tahammül, hoşgörü ve kabullenme kavramları üzerinde durduktan sonra, düzeltmemiz gereken durumumuzu ortaya koyuyor:
“Farklılığı zararlı görerek onu tek tipleştirme siyasetleriyle ortadan kaldırmak ve bunu toplum için ‘gerekli’ ve ‘yararlı’ olduğunu savunmak şeklinde özetlenebilecek olan tek tipleştirme, toplumumuzda yaygın kabul gören bir siyaset olmuştur.”
Artık sorunlarımıza bu açıdan da bakmak şarttır.

***

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün böyle bir rapor hazırlatmasını destekliyorum.
Bu raporun birçok bölümünü olaylara karışanların aynaya bakar gibi okumasını dilerim.
Hayatını kaybeden arkadaşlarımızı sevgiyle, özlemle anıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları