Nasıl bir din eğitimi

Güncelleme Tarihi:

Nasıl bir din eğitimi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2014 01:51

Yrd. Doç. Dr Kızılabdullah, “Ailede din eğitiminin dinamikleri neler olmalıdır” sorusuna yanıt veriyor.

Haberin Devamı

0-6 YAŞ da denilen okul öncesi dönem, din eğitimi açısından oldukça önemli bir dönem. Nedeni, bireyin ilk karakter oluşumunun bu yıllara tekabül etmesidir.
Bu süreçte, en önemli rolü üstlenen kurum ise ailedir. Aile, birincil sosyalleşme alanıdır ve bireyin ilk dini tecrübelerini yaşadığı bir ortamdır aynı zamanda. Çoğumuzun malumu olan ve fıtrat hadisi olarak da bilinen “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra anne-babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar” (Buhari) hadisi de buna işaret eder.

Ailede, hangi yolları benimsemeli?
Bizim kültürümüzde bu durum “Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” ifadesiyle anlam kazanmıştır. O halde ailenin konumunu yeniden gözden geçirmekte fayda vardır. Aileyi, değer üretilen ve değer edinilen bir ortama dönüştürmek ve bunu ana hareket noktası olarak belirlemek belki de en temel düşünce olmalıdır. “Değer üretmede veya var olan değerleri edindirmede metot nasıl belirlenir?” ve “Kasıtlı kültürleme dediğimiz olgu nasıl yapılır?” soruları ise bu eğitimin başlangıç noktası olmalıdır. Bu noktada, göz ardı edilmemesi gereken husus, anne-baba farkındalığıdır. Buna bağlı olarak da anne-babanın kendini bu konuda eğitmesidir. Bu farkındalığa sahip olunmayan bir aile ortamının vereceği eğitimin, gelişigüzel ve rast gele olması kaçınılmazdır.

Bu bağlamda ilk ilke ne olmalıdır?
Rol model; çocuklarımız, özellikle ilk sosyalleşme ortamlarında, anne-babasını taklit edeceklerinden, tutarlı ve doğru kazanımlar, öncelikle ebeveynin tavırlarından edinilir. Bu süreçte, söylenen sözler, takınılan tavırlar ve ortak yaşantı alanlarının oldukça belirleyici bir rolü vardır. İkinci ilke, çocuklarımızın değerleri tecrübe etmeleri için onlara fırsatlar sunmaktır. Somut olaylar karşısında kendi eğilimlerini ortaya çıkarmalarına müsaade etmek ve aileyi değer edinmenin bir ortamı haline dönüştürmektir bu aşama. Gerektiğinde uygun ve yeterli açıklamalarla desteklenebilecek bu aşamada, kendini ifade etmek, kendi değerini kendisinin kazanmasına imkân oluşturmak göz ardı edilemez bir olgudur.

Ebeveynler neye dikkat etmeli?
Ailenin etkisinin özellikle ilk çocukluk yıllarında oldukça yüksek olduğunu kabul ettiğimizde, çocuklarımızın nasıl bir karaktere sahip olmasını istiyorsak, kendimiz de o özellikleri barındırmalıyız. Kendimizin yapmadığı bir niteliği çocuklarımızdan beklemek adil değildir. “Bana çocuğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” diye de düşünmekte fayda vardır. Başka ifadeyle çocuklarımız, bizim aynalarımız olacaktır, aynada ne görmek istiyorsak o şekilde davranmalıyız.

HİCRET MUHTEŞEM BİR PROJE

Haberin Devamı

MÜSLÜMANLARIN yaşadığı her yer kan gölü... Zalimin zulmüne engel olmadan, mazlumun susmasını beklemek akıl kârı değil... Diyoruz ki, biriken masumların kanı, gün gelecek bütün zalimleri de boğacaktır. Zulmü engelleyebilmek için insan onurunu yüceltmek, adaleti içselleştirmek ve yüksek güven kültürü yaratmak gerekmektedir. Böylesi iç karartıcı bir zaman diliminde, Hicret’i yeniden düşünmek, bize yeni ufuklar açabilir...

BİR DÖNÜM NOKTASI

Haberin Devamı

Hicret, Müslümanlar için olduğu kadar bütün insanlık için de bir dönüm noktasının adıdır. Hicretle birlikte Yesrib Medine olmuş, bir uygarlık yürüyüşü başlamıştır. Hicretle birlikte, Medine’de Kuran’ın ifadesiyle “dengeli ve ölçülü bir toplum” oluşmaya başlamıştır. Bu bakımdan İslam’ın niçin ve nasıl medeniyet dini olduğunu anlayabilmek, biraz da hicreti anlamaya bağlıdır. Hicret, kelimenin tam anlamıyla muhteşem bir projedir. Ne yazık ki, böylesine önemli bir olay, “barınakların en zayıfı” (29/41) olan örümceğin ağına, güvercinin yuvasına kurban edilmiştir...

MEKKE CEHENNEME DÖNÜŞMÜŞTÜ

Hicretin önemi, her şeyden önce, bir tek insanın bile burnu kanamadan, bütün Müslümanların sağ salim Medine’ye ulaşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Mekke Müslümanlar için bir cehenneme dönüşünce, elbette çıkış yolları aranacaktı. Medinelerin İslam’a gönül vermeleri, ümitlerin zayıfladığı bir anda, yeniden hayat bulmak gibi bir şey oldu. Hicret, Hz. Muhammed Aleyhisselamın, bir peygamber olmanın ötesinde, bir beşer olarak dehasının en açık göstergesidir. Esas olan insandır; din insan için vardır. Hiçbir şey insanın önüne geçemez. Nitekim Hicret, insanı ve güvenliği merkeze alan muhteşem bir projedir.

GİZLİCE KENTTEN AYRILDILAR

Müslümanlar, doğdukları büyüdükleri toprakları, özgürlük ve onurları için terk ettiler. Pek çok kimse, gizlice Mekke’den ayrıldı. Hz. Ömer gibileri ise “Ben Medine’ye gidiyorum; cesareti olan varsa, hanımı dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen varsa, bana mani olmaya çalışsın” diyerek yola koyuldu. Hz. Peygamber, bu olayı başından sonuna çok iyi yönetmiştir. Günler öncesinden Ebu Bekir’i uyarmış, güçlü kuvvetli iki deve temin etmesini, çobanlarının sürülerini Mekke’nin güneyinde otlatmasını istemişti. Harekete geçme anı gelince, Hz. Ali’yi kendi yatağına yatırmış, kendisinde bulunan emanetler yerine ulaştırıldıktan sonra Medine’ye gelmesi istemiştir.

MAĞARADA SAKLANDILAR

Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir’le birlikte Yemen yolunu takip ederek Mekke’nin güneyine yöneldiler. Bir mağarada birkaç gün kaldılar. Bu, planın, en mühim ayrıntısıydı. Nitekim onun Mekke’den ayrıldığını fark eden Mekke’liler hemen Medine istikametinde Hz. Peygamber’i aramaya koyuldular. Bu mağarada, Mekke’de olup bitenden haber alma imkanları vardı. Araplarda iz takibi geliştiği için, kendi izlerini yok etmek için de tedbir alınmıştı. Buna rağmen, büyük ödülden dolayı, iz takibinde usta olan birkaç kişi, mağaranın yakınına kadar geldiler; fakat orada saklanılamayacağını düşünerek geri döndüler.

HER ŞEY UNUTULDU AĞ KALDI

Haberin Devamı

İşte Hicret’in bütün güzelliğini bozan, onun önüne geçen hikâye burada ortaya çıktı. Denilir ki, oraya yaklaşanlar, mağaranın giriş kısmının örümcek ağıyla kapatıldığını, bir güvercinin de yuva yaptığını görünce girmekten vazgeçtiler. Her şey unutuldu, akıllarda örümcek ağı kaldı. Kuran’ın, “Barınakların en zayıfı” uyarısına rağmen, örümcek ağı, muhteşem Hicret projesini görünmez hale getirdi. Gerçeği göremediğimiz zaman, olanlardan ders çıkaramayız. Oysa bir Müslüman, Hz. Peygamber’i örnek alarak geleceği tasarlayabilmeli. Kendi geleceğini belirlemek istemeyenlerin gelecekleri, daima kendi dışında birileri tarafından belirlenir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!