Zavallı erkekler(!) bırakın gitsinler

Yuvayı dişi kuş yapıyor ama yuvanın direği erkek oluyor. Direk bazen andropozla bazen başka nedenle gidiyor. Peki geriye ne kalıyor?

Haberin Devamı

Geçen hafta Prof. Dr. Ayşegül Öğmegül’le yaptığım röportaj ve iki otizmli oğlunun hikâyesine pek çok geri dönüş aldım. Röportaj sonrası gün boyu düşündüm. Kadın-erkek ilişkisini, çocuk-baba ilişkisini, aile olmayı, kadın olmayı sorguladım...
Sözde çağdaş toplumun kadına yapıştırdığı o kadar çok etiket, o kadar çok söz var ki dilimize pelesenk olan... “Kız yükü, tuz yükü... Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün... Kız doğuran tez kocar... Kızını dövmeyen dizini döver...” Erkeklere gelince “Oğlandır oktur, her evde yoktur... Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun...” Eskiden “yuvayı dişi kuş yapardı”. Şimdi dişi kuşlar sadece yuva yapmıyor; çocuk yapıyor, kariyer yapıyor, yemek yapıyor, temizlik yapıyor, dost oluyor, eş oluyor, yatak odasında harikalar yaratıyor, sokakta hanımefendi oluyor. Gün boyu binlerce parçaya, kimliğe bölünüyor. Ve çoğu zaman bir erkeğe bunlar bile yetmiyor! İhanet, iflas, hastalık, depresyon, andropoz, menopoz, lohusalık, ölüm... Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda ya da hayatın olağan yükleri omuzlarına ağır geldiğinde en önden koşa koşa gidiyorlar... Dayanamıyor ‘zavallılar’!

Haberin Devamı

Gardırobu değiştiriyor

Erkek andropoza giriyor, eline kitabı alıyor, boynuna fuları takıyor, cüzdanını dolgun tutuyor. “Evlilik de neymiş, bana göre değilmiş!” diyor, önce gardırobu sonra evdeki ‘hanımı’ değiştiriyor. 60’lık-70’lik ihtiyar delikanlılar, 25’lik gençlerle yarışıyor. Kotlar giyiliyor, gömlekler renkleniyor, sohbetler şenleniyor, saç ekiliyor, botoks yapılıyor, artık kola tansiyon aleti değil sarışın çıtırlar takılıyor. İşin aslı erkek andropozu taşıyamıyor, kendi yaşından sıkılıyor, geçmişe geri dönmek istiyor.
Kadın menopoza giriyor, ama kadın için hayat devam ediyor. Hiçbir kadın menopoza girdi diye evlilikten sıkılmıyor; evini, eşini, çocuğunu bırakıp gitmiyor. Sonuç ‘zavallı’ erkek gidiyor...
Koluna sarışın çıtırı takan ihtiyar delikanlı haliyle eşine ihanet ediyor. Ama suçlu yine kadın oluyor. İşin içine hemen akbaba akrabalar, “ben demiştim”ci dostlar giriyor. Önce kadın teselli ediliyor, sonra her nasıl oluyorsa muhabbet “Sen de son zamanlarda kocanı ihmal ediyordun... Kendine bakmıyordun...” noktasına geliyor. Kadın kendi kendini sorguluyor, erkeğe bir madalya takılmadığı kalıyor. Tabii bu arada erkek kararını vermiş, sevgiliyi bulmuş. Hemen boşanılıyor, genç sevgiliye nikâh yapılıyor. Eş, dost, akraba küçük altını kapan tebrik kuyruğuna giriyor.
Erkek ihanet ederse ‘elinin kiri’, kadın ihanet ederse ‘namusu kirli’ oluyor. Mahalle baskısı köşe başında bekliyor. İhaneti kaldıramayan, ‘at-avrat-silah’ kültürüyle büyütülen erkek ilkelce silahına davranıyor. Sonuç; ‘zavallı’ erkek gidiyor ama cezaevine...
Çocuk hasta doğuyor ya da hasta oluyor, çare aramak yerine derhal genler sorgulanıyor. Sorun kendi genlerinde bile olsa asla kabul etmiyor. Manevi yükü azmış gibi kadına bir de psikolojik-fiziksel şiddet uyguluyor. En ufak pürüzde tasını tarağını toplayıp evden gidiyor. Çocuk değil, kadın hastaysa bu gidiş daha da hızlı oluyor.

Haberin Devamı

Erkek dayanamıyor


Kadın kim suçluymuş, hangi genmiş, neymiş, ne değilmiş aldırmıyor. Çocuğu nasıl iyi olur diye kendini bir kenara koyup, çocuğun hayatını yaşıyor. Çocuk değil, erkek hastaysa yine aynı özveriyle mücadele ediyor. Ama erkek dayanamıyor. Sonuç; ‘zavallı’ erkek gidiyor...
Kadının hastalığı ciddiyse hele bir de öldüyse erkek hiç dayanmıyor. Toplum hemen klişeyi yapıştırıyor: “Eşini çok severdi dayanamadı, hemen arkasından o da gitti...” Oysa erkek kadının yokluğuna değil, yalnızlığa dayanamıyor. Önce şansını evlendirme programlarında deniyor, “Emekliliğim var... Evim var...” diyor. Kriterlerine göre aday bulamadıysa arayı fazla açmadan o da gidiyor.
Ama erkek ölürse acıyla ve yalnızlıkla baş etmesini en iyi kadın biliyor. Toplumda dul ve mutlu ne çok kadın yaşıyor. Sonuç; ‘zavallı’ erkek gidiyor...
Yuvayı dişi kuş yapıyor ama yuvanın direği erkek oluyor. Direk gidence de geride omuzlarında yılların yüküyle “Aslan kadınlar... Paşa kadınlar... Koçum benim kadınlar...” kalıyor. İyi ki de kalıyor! Zavallı insanları tutmayın, bırakın gitsinler!

Yazarın Tüm Yazıları