Erdoğan’ın Çankaya hedefi: Toplumu dönüştürmek

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta açıkladığı “Yeni Türkiye Yolunda” başlıklı “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Vizyon Belgesi”nin en önemli yönü, önümüzdeki ay yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimini, daha doğrusu -gerçekleşirse- kendisinin halkoyuyla Çankaya Köşkü’ne çıkması durumunu “tarihi bir olay” ve bir “devrim” olarak nitelendirmesidir.

Haberin Devamı

Bu öyle bir devrim olacaktır ki, Anayasa’dan kurumların işlevlerine, toplumsal barıştan Türkiye’nin dünya siyasetindeki rolüne kadar “her alanı dönüştürecektir”.

***

Vizyon belgesi, devrim iddiası çerçevesinde geleceğe dönük hırslı hedefler ortaya koyarken, geçen 12 yıllık AK Parti dönemi için hiç de mütevazı olmayan değerlendirmelere yer veriyor. Örneğin, 2002 sonrasında demokrasi, istikrar, güven, refah ve kaliteli yaşam alanlarında “son yüzyılda yapılanları aşan bir atılım yaşandığı” ileri sürülüyor bu belgede.
Böylelikle, bu alanlarda bütün bir Cumhuriyet döneminin üstüne çıkıldığı tezi ortaya atılıyor. Aslında Başbakan Erdoğan’ın söyleminde zaman zaman karşımıza çıkan ve Cumhuriyet’in 1923-2002 dönemiyle kendisini rekabet içinde görme, hatta bu döneme üstünlük sağlama iddiası, vizyon belgesine de yansımış gözüküyor.
“Cumhuriyet” meselesi, “Tarihimizi bir bütün olarak kucaklıyoruz” mesajıyla yola çıkan bu belgede önemli bir tema oluşturuyor. Sıkça “Cumhuriyetimiz” ifadesiyle sıcak, sahiplenici bir bakış yansıtılıyor metinde. Hatta Cumhuriyet değerlendirilirken, kuruluş dönemi koşullarının altını çizme ihtiyacının duyulması, AK Parti metinlerinde pek karşılaşılan bir durum değil.
Belgede, “Cumhuriyetimizin içe kapanmanın, hiyerarşinin ve homojenleşme arayışlarının egemen olduğu bir dünyada kurulduğunu biliyoruz” deniliyor. Ardından bugünün dinamiklerinin farklılığı (dışa açılma, eşdüzeylilik, çoğulculuk gibi) vurgulanıyor. Gelgelelim, raporun bir başka bölümünde “Cumhuriyet mirası” sahiplenilmekle birlikte, “dönem dönem yapılan yanlış, hatalı ve zararlı uygulamaların onaylanmayacağı” belirtilerek, eleştirel bir bakış da kayda geçiriliyor.

***

Her halükârda “Yeni Türkiye” denilerek Cumhuriyet için yeni bir milat konuluyor vizyon belgesinde. Belgeye göre, Yeni Türkiye’nin inşası, AK Parti’nin geçen 12 yıl içinde gerçekleştirdiği atılımlarla başlayan ve seçildiğinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleştirilecek dönüşümlerle daha da ileri götürülecek olan bir tasavvurdur.
Metinde Cumhurbaşkanı seçildiği ve ülkeyi istediği gibi yönetebilme imkânına sahip olduğu takdirde Erdoğan’ın şekillendirmek istediği Türkiye tasavvurunun ipuçlarını da görüyoruz.
Belgeye bakıldığında, AK Parti’nin 12 yıllık döneminde gerçekleşen “siyasi dönüşüm”ün ertesinde, yeni dönemde “sosyal dönüşüm” ve “kurumsal dönüşüm” hedeflerinin öncelik kazanacağı anlaşılıyor.

***

Sosyal dönüşüm, özetle “şehirleşme ve refah artışı süreçlerinin etkileri ve sivil toplumdaki farklı kimlik ve taleplerin uyumlaştırılması” olarak tarif ediliyor. Bu tarifin ardından “Bütün sivil toplulukların, vakıfların var olma, kendi hayat tarzını idame ettirme hakkı bunun için elzemdir” vurgusu geliyor.
Buna paralel olarak “devlet kurumlarının da toplumun beklentilerine, gelişimine ve iradesine uyumlu bir değişim gerçekleştirmesi” gereği “kurumsal dönüşüm” hedefini tanımlıyor.
Özetle, Köşk’e çıkma hazırlığı yaparken “sosyal dönüşüm” ve “devletin kurumsal dönüşümü” Erdoğan’ın kafasındaki en önemli hedefler arasındadır.
Hedeflenen toplumsal dönüşümde laikliğin yeri nedir? Getirilen laiklik tanımında devlet-din ilişkisinde “sivillik” vurgusu ön plana çıkarılıyor. Bu bölümde “Toplum kendi dini yaşamını, kendi yorumunu kendisi gerçekleştirmelidir” deniliyor. Bu bakış kaçınılmaz olarak Diyanet’in bir devlet kurumu olarak dini alanda oynadığı merkezi rolün de sorgulanmasını gerekli kılıyor. Ama vizyon belgesinde bu konuda hiçbir açıklık yok.

***

Yeni dönem için “yargı teşkilatını yeniden yapılandırma” önemli bir başka hedef olarak dikkat çekiyor. “Yargının en üst mercileri TBMM üzerinden demokratik meşruiyete kavuşturulmalıdır” ifadesi, sanki Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yapısının değiştirilmesine dönük bir niyetin dışavurumudur. Bundan AYM’nin ve muhtemelen de HSYK’nın üyelerinin parlamentodan da seçilmesi gibi bir planın tasarlandığını anlayabiliriz.
“Temel hak ve özgürlüklerin her alanda ve evrensel ölçülerde geliştirilmesi” belgede yer alan kuvvetli taahhütlerden biri. Buna karşılık, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarını içselleştirmeye dönük taahhütlere spesifik olarak yer verilmemesi, önemli bir eksiklik olarak beliriyor.
Yarın Erdoğan’ın vizyon belgesini değerlendirmeye devam edelim.

Yazarın Tüm Yazıları