Okuyun biraz daha şoke olun-2

Okuyun biraz daha şoke olun-2

Haberin Devamı

Okuyun biraz daha şoke olun-2
İçim içimi kemiriyor, balıkçıda yaşanan karı-koca-sevgili olayı aklımdan gitmiyor. Araştırmacı gazetecilik başlıyor, bir dedektif gibi elimdeki tek ipucunun peşinden gitmeye karar veriyorum. O ne; hangar gibi cipin plakası var bende. Eş dost sağ olsun bir isme ulaşıyorum.
Ne iş yapar bakalım o şahıs? Bingo. İnşaat sektöründe, bir de tekstilde. İnşaat denilince anlıyorum ki o... Dememiş miydi masada karısına “Sen git, ben inşaatlara bakıp sonra geleceğim aşkım” falan.
Peki, karısının adı ne? Buluyorum. Sıra geliyor kadının cep telefonunu bulmaya. Orada da yine bir arkadaşım yardımıma yetişiyor. Numaraya 10 dakikada ulaşıyorum. Arıyorum. Açan yok elbette.
Diyorum ki, bütün samimiyetinle bir mesaj at, kimsin anlat. Orada olduğumu da yazıyorum o gece. Yine cevap yok tüm gün. Sonra akşam iftardan hemen sonra bir mesaj geliyor.
“Sizi sever, okurum, gelin bana isterseniz, adresim bu.”
Uçarak Boğaz’daki saraya gidiyorum. Hangar cipten dört tane var kapıda. Plakaları 61, 62, 63, 64 gibi sıralı. Kapıda korumalar var beş ya da altı kişi. Bahçeye geçiyoruz. “Yahu” diyorum, “Merak ettim sizi. Hatta herkes etti. Röportaj gibi olsun mu?”
“Olsun” diyor, “Olsun ama isim ve fotoğraf yok olur mu? Gerçi tanıyan bilecek kim olduğumuzu ama böyle kalsın”...
Açıyorum telefonumun kayıt edicisini, buyurun buradan okuyun.
Şokta mısınız, ilk kez mi aldatılıyorsunuz?
- İlk olduğunu sanmam ama şoktayım çünkü fahişedeki cesarete inanamıyorum.
Evliliğiniz nasıldı?
- Pek sakatımız yoktu, her evlilik gibi, yani arada sırada münakaşalar dışında.
O gece daha sonra ne oldu?
- Kadın kaçtı, yok oldu, biz eve geldik, tabii ki kavga...
Kocamın cebinden aradım kadını devamlı, telefonunu kapatmış, ulaşamadım. Kocama “anlat hayvan” dedim, “anlat”... Bana öyle bir hikâye anlattı ki, neredeyse ağlayacağım (gülüyor). Bir gece sarhoş olmuş da, sonra bir otel odasında uyanmış da, kadın koynunda da... Resimlerini çekmiş de, para istemiş de, “Vermezsen karına giderim” demiş de... Sanki Fatal Attraction filmi, kadın Glenn Close, benim salak da Michael Douglas.
Sonra?
- Sonra işte köpek yavrusunu aç bıraksan ne olur? Öyle bana ağlamalar, inlemeler, “aşkım, bebeğim”... Adamdan tiksindim.
Şimdi nerede koca?
- En lüks otelin kral dairesinde, en pahalı içkileri deviriyordur.
Zaten şimdi terbiyesizleşmeye başladı.
Nasıl yani?
- “Benden boşanmaya kalkarsan beş kuruş alamazsın” diye. Öyle ezik ve zavallı bu erkekler, aşağılık, sonradan görme...
Boşanacak mısınız?
- Eee herhalde.
Peki para?
- Ben Boğaziçi ekonomi mezunuyum (gülüyor yine)... 18 senelik evliyim, ikizlerimle beraber beş çocuğum var. Bugüne dek hiç mücevhere rağbet etmedim. Hep toprak parçası istedim. Arada mücevher aldı, toprak parçama ekledim. O toprağı sattım, ev aldım. Bunun da babadan kalma bir dükkânı vardı, müteahhide verdirdim, inşaat hayatı öyle başladı. Bunu küçük Ağaoğlu yapan benim. Kendimden de fena iş çıkarmadım yani. Hayatımı lüks içinde sürdürecek kadar mal varlığım var. Kaç tane, nerede hiç bilmez. Kimin üstüne onu da bilmez. Yani mahkemede hak da talep edemez. Fazla detaya gerek yok Ayşe Hanım. Bir gün başıma bunlar gelir diye ben önlemimi çoktan almıştım yani.
(Pes dedim içimden) Valla helal olsun size. Barışma ihtimali var mı, beş çocuk diyorsunuz?
- Yok, barışmam asla, barışırsam aldatırım onu. Bende feci bir intikam duygusu vardır, psikoloğa bile gittim bunun için.
Peki çatal... Çatalı kapıp kadını şişlediniz resmen, büyük cesaret, daha doğrusu pardon ama delilik... Ya da bir nevi cinnet miydi acaba?
- Yoo her şeyi hatırlıyorum, akıl sağlığım şükür yerindedir. Dövebilirdim de... Canımı yaktı, ben de canını yakmak istedim. Ayrıca insaflı davrandım, o çatalı midesine saplayabilirdim ya da çatal yerine bıçağı kapabilirdim.
(Açık kalan ağzımı zor kapıyorum) Peki, kadın neden şikayetçi olmadı sizce?
- Aaa işin en şehvetli kısmına geldik. Kadındaki cesarete inanamıyorum ya, gerçi zil zurna sarhoştu ama sıkı durun şimdi, ayol kadın evliymiş.
(Gerçekten şoke oluyorum ben de sizler gibi...) Evliliği bitmiş herhalde, nasıl bir cesaret bu!
- Yok yok, evliliği falan bitmemiş, çevrelerinde çok mutlu bir çift olarak bilinirlermiş. Şimdi bir itirafta bulunacağım size.
(Şaşırıyorum yine...) Nedir?
- Size “Tamam gelin, röportaj yapalım, yazın gazeteye” dememin en büyük sebebi ne biliyor musunuz? Kadından intikam almak.
Kendimi kullanılmış hissetmeli miyim?
- Ne olur öyle hissetmeyin.
Nasıl intikam alacaksınız?
- Herkes okuyacak bunu, okumayan da okuyana söyleyecek, değil mi? Şimdi bugün herkes karısının -ay hangi koluydu?
Sağ...
- Hah, şimdi herkes bugün karısının sağ kolunu açıp baksın. Her kimin karısının kolunda dört tane koca delikli çatal izi varsa, büyük fahişe, kocasını aldatan kadın odur. “Ay beni köpek ısırdı, çocuğum dişledi”ye falan da kanmasınlar, diş izi öyle olmaz, akıllı olsun kocalar ya da şüpheye mahal vermeyip hastaneye götürüp ne izi olduğunu araştırsınlar.
Alem kadınsınız.
- Daha da alemleşeceğim, daha da.
Öpüşüp vedalaşıyoruz, irtibatı kesmemeye karar veriyoruz.
“Yazı çıktıktan sonra arayıp gelişmeleri bildireceğim” diyor.
Aklıma takılmıştı soruyorum:
“Kapıda niye altı tane koruma var?”
“Üçtü, üç tane de yeni tuttum, benim aygır giremesin” diye cevap veriyor.
Ayşe’nin notu: Kardeşim kadınsan hep ayakların yere basacak işte, başka yolu yok bunun.
Ayşe’nin notu-2: Bazı bilgilere ulaşmamda bana yardım eden belli mevkilerdeki dostlarıma sonsuz teşekkürler.

Yazarın Tüm Yazıları