Su sorunu yok diye halk aldatılıyor

OKURUMUZ N.S., Büyükşehir ve İSKİ’ye ciddi bir soru yöneltiyor:

Haberin Devamı

İstanbul’da baraj seviyeleri ciddi tehlike arz etmekte. Terkos Gölü’ne doğrudan Karadeniz’den su pompalanmakta ve bu da şebekeye verilmektedir.
Eğer bu doğruysa; bunun anlamı Karadeniz’e Tuna üzerinden karışan endüstriyel atıklarla kirli suların musluğumuza gelmiş olması!... Bu son derece tehlikeli ve kabul edilemez çözümün sonuçları ağır olacaktır. Zira hiçbir içme suyu arıtma tesisi ağır metallerle yüklü bir suyu arıtmaya uygun değildir. İstanbul mevcut arıtma tesisleri anca suyun bulanıklığını gideren kum filtreleridir. Hiçbir şekilde suda erimiş kurşun, bakır, cıva, kadmiyum gibi metallerin bileşiklerini tutamaz, ayrıştıramaz. Böyle bir proses dünyada yok!
Bakteriyel kirlilik klorla önlenebilirse de kimyasal kirlilik tehlikesi son derece ciddidir.
Eğer böyle bir uygulama varsa derhal durdurulmalıdır. Kanserojen maddeleri içeren böyle bir düşüncesiz uygulama yapıldıysa açıklanmalı ve bilimsel toplantılarda sorun çözülmeli. Eğer deniz suyu çare olsaydı tuzlu su arıtma sistemlerine gerek kalmazdı. Bizde yok!
Bu maliyeti çok yüksek sistemler bizde yok.
İstanbul’da su sorunu yok demekle halkı aldatmayın da gerçeği söyleyin. Yeni Türkiye yoksa İstanbul halkını zehirliyor mu?

Haberin Devamı

Günün Sözü

“KUZEY Irak ile PKK arasında da bağ var. Bu ilişkiler ne anlama geliyor? Bütün bu bağları bizim düşünmemiz gerek. Kuzey Irak, İsrail, PKK, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, AKP’nin bu ilişkiler içindeki yeri nedir? Bütün bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.” (Onur ÖYMEN)

İhsanoğlu AKP’yi Filistin’le vurdu

EMEKLİ bir diplomat dostumuz aradı:
“Yalçın Bey televizyonda canlı yayında Cumhurbaşkanı adayı Sn. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Ankara’da Filistin Büyükelçisi’ni ziyaretinden sonra yaptığı basın açıklamasında izliyorum.
Bir devlet adamının nasıl olması gerektiği dersini vererek soruları cevaplayışı, akıcı İngilizce ve Arapçasıyla konuya hâkimiyeti eski bir diplomat olarak beni umutlandırdı.
CHP ve MHP’nin desteklediği bir aday ilk kez Filistin konusunda AKP hükümetini köşeye sıkıştırdı.
Yıllardır “AKP’nin ben yaptım, ben ettim” dediği hamlelerin arkasında Sn. İhsanoğlu’nun genel sekreterlik yaptığı dönemde İslam İşbirliği Teşkilatı çıktı.
Filistin devletinin ‘Kudüs Yıldızı’nı Erdoğan, Davutoğlu ve Abdullah Gül’e değil de neden İhsanoğlu’na verdiği de belli oldu.
Bu fırsat aslında CHP için de büyük bir şans... Toplumun büyük bir kısmına Filistin konusundaki görüşlerini anlatabilirler.
Canlı yayında bir süre sonra CHP grup toplantısı vardı. Bekledim ki Sayın Kılıçdaroğlu bu konuya değinsin. Çok kısa geçti. Umarım ki önümüzdeki günlerde Filistin konusunda daha detaylı açıklamalar yapar ve Türk halkı da gerçekleri görür.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz?

Zor iki soru

- İSTANBUL Milletvekili Dr. Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakan Efkan Ala’ya “Mülkiyeti İBB’ye ait olan Haliç Kongre Merkezi’nin (HKM), Erdoğan’ın seçim üssü olarak kullanılması için ödenen veya ödenecek kiralama bedeli ne kadardır? Yoksa bedelsiz olarak mı tahsis edilmiştir? Ayrıca HKM’de düzenlenen AKP’li bürokrat ve siyasetçilerin nişan, düğün ve davet organizasyonları ile AKP’ye yakın firmaların fuar ve kongre organizasyonlarından ücret alınmadığı bedava olarak AKP’li bürokrat ve siyasetçilere tahsis edildiği iddiası doğru mudur?” diye sorduğunu...
- KOCAELİ Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş’in, “Cengiz Holding hakkında kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı verilmesi gerekmesine rağmen İçişleri Bakanlığı neden bugüne kadar herhangi bir işlem yapmamıştır?” dediğini...

Haberin Devamı

Ahlak ve utanma yoksunları

İNSANOĞLU bu utancı nasıl taşıyacak diyoruz ama daha bir süre taşıyacak... Utanma duygusu olan çocuklar yetiştirmek bizim görevimiz; pes etmeden.
Açlıktan ağlayan bebeği için bakkaldan peynir-ekmek çalarken yakalanıp karakola götürülürken, utancından yüzünü kapatan insanların olduğu bir ülkede, yolsuzluğu ve rüşvetçiliği ayyuka çıkmış bir kişinin hâlâ insan içine çıkıp, fazlası ile hak ettiği protestolara karşı çıkmaya kalkışması, bunların sadece ahlak kavramından değil, aynı zamanda utanma kavramından da ne kadar yoksun olduklarını göstermektedir. Tuğrul PEKİN

Demirtaş’ın yeni yaşam belgesi..

DEMİRTAŞ da kendi vizyon belgesini açıkladı.. Yeni Yaşam Belgesinde nasıl bir Türkiye hayal ettiğini ve eğer seçilirse nasıl bir cumhurbaşkanlığı tasaavuru bulunduğunu anlattı..
Demirtaş, diğer adayların, dar bir çevre tarafından nomine edildiğini kendi adaylığının ise geniş bir istişare ve mutabakat sonucu oluştuğunu ileri sürdü. Erdoğan, bir nevi kendi kendisi tarafından, İhsanoğlu nispeten sayıca fazla birkaç kişi tarafından aday gösterilmiş dahi olsa, bu husus, Demirtaş’ın da İmralı ve Kandil mutabakatı ile aday gösterilmiş olduğu gerçeğini etkilemez.
Demirtaş, amacının, ezilen öteki kimlikler için hükmetmek değil hizmetkar olmak olduğunu ileri sürdü ve bu söylem, Erdoğan tarafından neredeyse bire bir aynı kelimeler ile uzun zamandır dillendiriliyor.
Erdoğan ile Demirtaş bu önemli (kendilerince) hedefte birleşiyorlar..
Demirtaş, artık yeni yaşam inşa edecek seviyedeyiz dedi ve kendisi ve temsiline güvendiği etnik siyasete açık bir referansta bulundu..
Tekçi anlayış yerine popülist bir çoğulculuğa vurgu yaptı, çoğulculuk artık Türk demokrasisinin tabu veya hedef alanları arasında değil, tam tersine çoğunlukçu iktidar anlayışını aşmak için gündemde tutulan ve halkın geniş kesimi tarafından üzerinde mutabakata varılmış bir kavram...
Demirtaş, radikal demokrasiye vurgu yapıyor, Erdoğan’ın ileri demokrasisi karşısına radikal demokrasi kavramını çıkarıyor ve içini, envai çeşit meclisler ile doldurmaya çalışıyor.. Cumhur meclisleri adı altında, kadın gençlik, engelli meclisleri v.d gurupları karar mercileri haline getirmeye çalışacaklarını iddia ediyor.
Radikal demokrasi, bu tanımı ile, etnik, cemaat ve diğer toplumsal gurupları yönetime katan Korporatif Federalizme yaklaşıyor.
Demirtaş’a göre, toplumsal yön, ya Devlet otoritesini öne çıkaran bir istikamette olacak, ya da, radikal demokrasiye doğru evrilecek. Türkiye’nin geleceği için sadece bu iki alternatifi öngörüyor. Bu yaklaşım, silah destekli etnik siyasetin bir muhtırası gibi..
Demirtaş, hizmetkar devlete yaptığı vurgu ile de Erdoğan ile aynı söylemi paylaştı..
Demirtaş’ın yeni yaşam belgesi, ile Erdoğan’ın vizyon belgesi sözde benzer hususlara işaret ediyorlar, özde ise ne diyorlar, ancak iş üzerinde anlaşılacak.
Tijen PARLAR

Haberin Devamı


Kazdağlarında madencilerden sonra şimdi de HES korkusu

UZUN bir süreden beri Kazdağlarını hallaç pamuğu gibi atan madenciler ve altın arayıcıları acımasızca bu doğa katliamını sürdürürken şimdi de HES’çiler ortaya çıktı.
Başta Karadeniz ve Artvin olmak üzere yurdun çeşitli yörelerindeki doğa harikası, cennet köşelerini, su kaynaklarını kurutarak o çevreleri cehenneme çeviren, paraya doymaz şirketler doğa katliamcıları bu kez Dünyanın en büyük 2. oksijen bölgesi Kazdağları’ndaki derelere göz diktiler.
Bir kaç gün önce Edremit’in gerçekten bir doğa harikası olan, 900 yaşındaki çınarlarıyla, geniş koyu gölgeli yemyeşil çınarları ve zeytin ağaçlarıyla gerçekten büyülü bir güzelliğe sahip Kızılkeçili köyünde (muhtar Ali Deveci) toplanan yüzlerce Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Edremit Körfez Şubesi üyeleri bu doğa ve çevre katliamına bayraklarıyla, dövizleriyle, dağları inleten isyan dolu sesleriyle, “HES’lere hayır” diye haykırdılar.
Ankara’da ilgili bakanlıklardan gerekli izinleri her zamanki gibi kapalı kapılar ardında, sır görüşmeler sonucu aldıkları belirtilen, ağızlarından düşürmedikleri Allah’ın güzellikleri olan, doğanın insanlardan hayvanlara ve bitkilere kadar yaşam kaynağı olan dereler üzerinde HES’çiler verilen bilgilere göre, Mıhlıçayı, Şahinderesi, Manastır çayı, Kızılkeçili çayı, Zeytinli çayı ve harika içimli Eybek çayına göz diktiler.
GÜMÇED’in gerçek bir doğa ve çevre dostu Başkanı Mehmet Akif Öznal ve genç kızından, hanımları ve erkeklerine kadar yüzlerde üyesi, aralarına KızIlkeçili köyünün sakinlerini de alarak şimdi derelerini korumaya çalışıyorlar.
Sabahattin Ali’nin öyküsünü yazdığı Hülya Avşar’ın filmini çevirdiği Hasan Boğuldu ve Sutüven şelalalelerini de HES’çiler kurban etmeye çalışıyorlar.
Kızılkeçili köyü 26 yılımı verdiğim gazetem Hürriyet tarafından 1970’lerin başında, “Türkiye’nin örnek köyü Kızılkeçili- İşte özlenen işbirliği- öğretmen-muhtar-imam-güçbirliği başlığı ve tam sayfa röportajla tanıtılmıştı.
HES’çiler işte şimdi son projeleriyle bu köyün ve çevrenin ölüm fermanını yazıyorlar.
Allahın yarattığı doğa güzelliklerini vijdansızca yok etmeye çalışan gözleri hırsları paraya doymazların da hayatlarını dileriz yüce tanrı karartır.
Ertuğrul AKÇAYLI

Haberin Devamı


İSKİ’den ‘koku’lu su açıklaması


İSKİ, son günlerde vatandaşların sularda koku olduğuna yönelik şikayetleri üzerine bir açıklama yaptı. İSKİ’den yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Son günlerde İstanbul’un bazı bölgelerinde musluklardan akan su ile ilgili kurumumuza şikayetler ulaşmakta, konuyla ilgili basın-yayın organlarında haberler yayınlanmaktadır. İdaremiz, İstanbul halkına düzenli ve kaliteli su temin edebilmek için kesintisiz olarak çalışmaktadır. Bu çalışmalar neticesinde ilave kaynaklar ve ilave arıtma sistemleri devreye alınmaktadır. İstanbul halkına 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren arz edilen su miktarı günlük ortalama 2,5 milyon m3 civarında iken, 2014 yılı Temmuz ayında arz edilen su miktarı günlük 3 milyon m3’e ulaşmıştır.
İçinde bulunduğumuz günlerin Ramazan ayına tekabül etmesinden dolayı, iftar ve sahur vakitlerinde anlık yüksek su tüketimleri yaşanmakta, bunun sonucu olarak da zaman zaman basınç düşüklükleri meydana gelmektedir. Kurumumuzca kesinti yapılmaksızın şehre sürekli su verilmeye devam edilmektedir.
İdaremiz, su temininde sürekliliği sağlamak maksadıyla şehre yeni kaynaklar ve tesisler kazandırmaya devam etmektedir. Bu kaynakların ve tesislerin devreye alınması aşamasında, su kalitesi sürekli olarak izlenmeye devam edilmekte, ulusal ve uluslararası standartlara uygun olmayan su şehre verilmemektedir. Bununla beraber, yeni devreye alınan sistemlerin testleri aşamasında halkımızdan gelen şikayetler hassasiyetle izlenmekte, şehrin belli noktalarında gerçekleşen bu şikayetlere acilen müdahale edilmekte, gerekli deşarj ve iyileştirme çalışmaları anında yapılmaktadır. Şikayet gelen yerlerden sürekli numuneler alınmakta ve su kalitesi araştırmalarına dönük analizler yapılmaktadır. Koku şikayeti gelen bölgelerde Türk Standartları ve uluslararası standartlar çerçevesinde yapılan analiz ve incelemeler neticesinde suyun kullanılabilirliğine engel olacak herhangi bir veriye rastlanmamıştır. Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, göllerdeki su seviyesinin düşmesi ve yosunlaşma sebebiyle su kalitesinin estetik parametrelerinde (koku) yaşanabilen değişimin suyun kullanımı açısından herhangi bir olumsuz duruma sebebiyet vermesi söz konusu değildir.
İdaremiz İstanbul halkına düzenli ve sürekli su temini için aynı titizlik ve heyecanla çalışmaya devam etmekte olup, halkımızdan gelen her türlü talebi anında karşılamak için gerekli gayreti göstermektedir.”


Bir Tatlıcı öyküsü... Az tamahtan çok zarar

MERHUM Mehmet Salih Tatlıcı’nın mirasında yer alan ve merhumun birinci eşinden olan oğlu Mehmet Tatlıcı’nın ihbarı üzerine, Uğur ve Nurten Tatlıcı’nın Antalya Belek’teki lüks otellerinde bulunan Osmanlı Baş Odası ile ilgili, Kültür ve Turizm Bakanlığı, tarihi eserlerin müzeye iadesini yönünde karar verdi.
Mirastan mal mı kaçırılmaya çalışılıyor.
Nurten Tatlıcı, bakanlığın kararının iptali için Antalya 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Bu davada Mehmet Tatlıcı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Antalya Valiliği’nin yanında müdahil olarak davaya katıldı. Mehmet Tatlıcı, bakanlıktan saklanan bu tarihi eserlerin aynı zamanda terekeden de saklandığını, terekeye bildirilmediğini söyledi.
Antalya 1. İdare Mahkemesi tarafından re’sen seçilen bilirkişiler Arkeolog Prof. Dr. Taner Korkut ile Prof. Dr. Gül Işın ve sanat tarihçisi Hacer Sahan’ın da raporu üzerine, Antalya 1. İdare Mahkemesi Nurten Tatlıcı’nın açtığı davayı reddetti.
Nurten Tatlıcı’nın Danıştay’a götürdüğü Antalya 1. İdare Mahkemesinin 30 Ocak 2014 tarihindeki kararı şöyleydi; “Dava konusu ahşap eserlerin Taşınmaz Kiltür Varlığı niteliğinde olduğu ve sağlıksız saklama koşulları altında bulunduğu, anılan eserlerin uygun nem alıcı ortam ve ısı ayarlaması yapılmadan saklanmasının hem ahşabın kendisine ve hem de boya ve bezemesine telafisi mümkün olamayacak zararlar verecek olması da göz önünde bulundurulduğunda anılan eserlerin ve odanın gerekli tedbirlerin alınarak Antalya Müzesine taşınmasına ve bu amaçla müze müdürlüğüne teslim edilmesine yönelik tesis olunan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”


DANIŞTAY’DAN RED GELDİ

Nurten Tatlıcı, Antalya 1. İdare Mahkemesi’nin kararını temyiz edip, yürütmeyi durdurma talep etti. Ancak mahkeme talebi reddetti. Mehmet Tatlıcı’nın ihbarı ile mirastan mal kaçırmaya yönelik olduğu iddiasına ilişkin eserler müzede kalmaya devam edecek.


MİLYON DOLARLIK SERVET NE OLDU

2009 yılında vefat eden Mehmet Salih Tatlıcı, büyük bölümü gayrimenkuller, tarihi eserler ve modern sanat eserlerinden oluşan milyon dolarlık bir servet bıraktı.
Bu servetin taksiminin, ölümden 15 yıl önce düzenlenmiş olan bir vasiyetname ile yapıldığı vefatında anlaşıldı. Vasiyetnameye göre; atanmış mirasçı olarak belirlenen ikinci eş Nurten Tatlıcı ve ondan olan oğlu Uğur Tatlıcı, mirasın büyük bölümünü alıyorlar. İlk eşten olan 3 oğuldan, Mehmet Tatlıcı dışındaki, diğer 2 oğul ise mirastan tamamen mahrum ediliyor.
Bekleneceği üzere vasiyetname dava konusu oldu ve miras tereke yönetimine devredildi. Yargıya da taşınan Uğur Tatlıcı ile ilgili iddialar, tam da bu sırada ortaya çıktı İddialara göre terekeden, bir kısım tarihi eserler, koleksiyon parçaları, değeri çok yüksek olan sanat eserleri gizleniyordu. İlk eşten olan ve mirastan mahrum edilmeyen oğul Mehmet Tatlıcı, bu durumdan haberdar olunca savcılığa şikayette bulundu. Bunun üzerine Uğur ve Nurten Tatlıcı’nın yönetimindeki bir fabrikada yapılan aramada sonradan oluşturulduğu anlaşılan, ‘gizli bir bölme’ içerisinden tereke mahkemesinden gizlenen tarihi eserlerin bir kısmı çıktı. Uğur Tatlıcı ve annesi aleyhinde bu tarihi eserler nedeniyle Kültür Varlıkları Yasası’na aykırı davranmak suçundan dava açıldı.
Tereke yönetiminden kaçırılmaya çalışıldığı iddia edilen eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığına gidiyor. Diğer mirasçıların payını azaltma, terekenin değerini az gösterme girişimleri de, çok sayıda davanın konusu oluyor.
Anlaşılan o ki, Tat Towers’ın hissesine de, uzayan yalnızlık düşüyor.


Bana sorma ona sor!

- SAYIN İhsanoğlu, Başbakan Erdoğan sürekli olarak ‘Yeni Türkiye’ diyor. Ekonomik bir olgudan mı, yoksa bir başka şeyden mi söz etmek istiyor. Sizce ‘yeni Türkiye ne olabilir?
- Bana sorma ona sor! Ben sadece kendi fikirlerimi söylüyorum.
- 10 Ağustos’ta ne bekliyorsunuz?
- Büyük sürpriz olacak. Ben her kesimdem oy bekliyorum.
(CHP’li, (eski DSP’li) Hasan Gemici, Ekmeleddin İhsanoğlu için baştan tereddütleri olduğunu ama zaman içerisinde kendisini tanıdıkça Genel Başkan ve partinin çok doğru bir tercih yaptığını söyledi, “Sayın İhsanoğlu, Türkiye’nin sosyolojik sinir uçlarına çok ustaca dokunuyor” diyor.
İhsanoğlu’nun sakin ve kendinden emin kişiliğe, duruşuyla çok net ve inandırıcı mesajlar verdiğini anlatan Gemici, “Türkiye’nin sosyolojik sinir uçlarına çok ustaca dokunuyor” diyor.
Siyaset bir hakkediş konusu değildir, bir vaziyet alıştır! Siyasette ideal olan hedefler, mümkün olanı arar ve yapmaya çalışırsınız. Siyaset bir uzlaşma sanatıdır,
Ayrıca siyaset bir iddia ortaya koyma ve iddia sürdürme işidir.
Sayın Genel Başkan Ve CHP yönetimi Sayın İhsanoğlu tercihiyle hem CHP’yi, hem de Türkiye’de Laik Cumhuriyetten, Parlamenter sistemden yana olan ve bugünkü AKP yönetiminden hoşnut olmayan insanları iddia sahibi yapmıştır. Geçmişte ülke yönetiminde ve siyasetinde görev ve sorumluluk almış bizlerin buraya çağrılmış olmamız bizlere görev tevdi edilmesinin ötesinde bir kadirşinaslık örneğidir. Ayrıca parti birliği bütünlüğü ve dışa dönük mücadele açısından önemli bir adımdır.
Yerel seçimlerde kurduğu çalışma grubu ile Zonguldak ve İstanbul’da saha çalışmaları yapan Hasan Gemici eski parlementerlerin cumhurbaşkanlığı seçiminde sahaya inmesi konusundaki projenin de önemli destekçilerinden oldu. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in koordinasyonundaki çalışmalara da destek veren Gemici dünkü toplantıya kamuoyuna açık bir yazılı açıklama ile katkı sundu. Hazırladığı metni Kılıçdaroğlu’na sundu. Bir ay süreyle Zonguldak ve İstanbul’da oluşturacağı ekiple Cumhurbaşkanlığı seçimi için çalışacağını açıkladı.

Yazarın Tüm Yazıları