Balyoz ikizleri

Güncelleme Tarihi:

Balyoz ikizleri
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2014 01:53

ONLAR bizzat Başbakan’ın TSK’ya kumpas olduğunu söylediği 365 sanıklı Balyoz davasının emekli, ikiz amiralleri. Hasan ve Hüseyin Hoşgit kardeşler 96-97 numaralı sanıklar olarak yargılandılar, 18 yıla hüküm giydiler, 4 yıllık hapis hayatının ardından AYM’nin son kararı ile özgürlüklerine kavuştular.

Haberin Devamı

Beşikten okul sıralarına, seçtikleri askerlik mesleğinden mahkemeye, hükümden, cezaevi koğuşuna hep birlikteydiler, hiç ayrılmadılar. İlginç tesadüftür; seçtikleri eşler bile aynı yıl, aynı gün doğmuş, ruh ikizi gibiydiler. Balyoz’un asıl hedefinin Deniz Kuvvetleri olduğunu, tasfiyelerle hedefe ulaşıldığını savunan Hoşgit kardeşler, “Bir siber savaşın tam göbeğindeyiz. TSK’ya müthiş bir oyun oynandı, emeklilikten 8 yıl sonra biz de figüran olarak alındık” diyorlar. “Paralel olması için birbirini kesmeyen iki doğru lazım, hani savcısıydınız bu davanın?” diyerek iktidar sorumluluğuna vurgu yapan iki kardeş ilk kez Hürriyet’e konuştu. Urla’da denizci 8 emekli subayın yaşadığı ‘Armada’ sitesinde görüştük.

Balyoz ikizleri

Haberin Devamı

DEFTERLERİMİZ VAPUR RESİMLERİYLE DOLUYDU

Hüseyin Hoşgit: “Ailemizde asker yok, dedemiz Çanakkale gazisi. Baba evinde bir şey atılmazdı. İlkokuldaki resim defterlerini karıştırıyoruz, tüm resimlerde vapur var. Mudanya’dan kalkardı vapurlar o zaman. Oradan gelir denizciliğe tutkumuz. Bütün okulları beraber okuduk, aynı sırayı paylaştık. Yanımıza başkasını oturtmadık hiç. Deniz Lisesi imtihanlarına girdik, listeler açıklandı Hasan kazanmış, ben 2. Yedek. O sene Kıbrıslı çocukları aldılar, yedek almadılar. Bursa Erkek Lisesi’ni bitirdim. Hasan devam etti deniz lisesine. Üniversite imtihanlarına girdim. Babam inşaatçıydı, İTÜ’yü istiyordu, kazandım, İstanbul Tıp Fakültesi’ni üçüncülükle kazandım. Tıp fakültesine kayıt yaptırmaya giderken, Yalova’dan bindim vapura, Heybeliada’da indik. Hasanlar Harbiye ikiye geçmiş. Nasılsın derken, harp okulunu da kazanmıştım, öğretim başkanlığına götürdüler. Yapma burası güzel dediler, orada kaldım. 1986’da yarbayken okul birincisi olup erken terfi aldım, 1 yıllık farkı kapattım, eşitlendik yine. Beraber albay olduk.

EŞLERİ DE İKİZ GİBİ, AYNI YIL, AYNI GÜN DOĞMUŞLAR

Hüseyin amiral, “Hasan benden 5 dakika büyük ama doktorlara göre ana rahmine önce ben düşmüşüm, ben büyükmüşüm” diyor gülerek.
Hasan Hoşgit: “Eşlerimizin olayı da enteresan. İkisi de 1958’de, aynı gün doğmuş. Evvelden tanışıklıkları yok. Onlar da ikiz gibi. Bizim gibi Artvin kökenliler. 1978’de ben, 1979’da Hüseyin, görücü usulüyle evlendik. Cezaevinde de kutladık eşlerimizin doğum gününü. Kendi el imalatımız iki pastayla. Onlara minnettarız, çok kahır çektiler, her hafta İstanbul’a geldiler. Büyük gemilerde çalıştım hep, Hüseyin küçük gemilerde. Kıbrıs gazisiyim. Harekatın başından sonuna “Berk” isimli Türk yapımı ilk muhripte harekat subayıydım. O gemiyle Amerika’nın kuruluş yıldönümüne, Gölcük’ten New York’a gittik, hiçbir arıza yaşamadan. Alman gemisi geç kaldı, resmi geçide katılamadı, Brezilya gemisi kayboldu, bulamadılar 2-3 gün.

Haberin Devamı

KOCATEPE FACİASINDA 38 KİŞİYİ DENİZDEN ALDIK, KARDAK’I YAŞADIK

Hasan Hoşgit “Kıbrıs’ta en acı anım Kocatepe gemisi olayı. Kurtarma harekatını biz yaptık, 38 kişiyi denizden, sallardan topladık” derken, kardeşi “Şehitlerimizin yakınlarını da adaya ben götürdüm” diyerek söze giriyor: “Kardak’ı da en iyi takip eden birliktik. Yunanlılar adaya çıkamadan bütün denizi kaplamıştı donanmamız. Kıbrıs harekatından sonra en yüksek angajman kuralları verildi Kardak’ta. Saniyeye kadar hazır tuttuk silahlarımızı, güdümlü mermileri ama kullanmadık. Ben Akdeniz, kardeşim Ege Deniz Bölge komutanıydık, kadrosuzluktan emekli olduk 2003’te, yavaş yavaş bu evi yaptık, yaşamımıza başladık. Aradan 8 yıl geçti, İzmir Özel Yetkili Savcı çağırdı, ‘Böyle saçma şey olmaz, polis hazırlamış soruları, amiralim siz rahat olun, hiçbir şey çıkmaz’ dedi. Gölcük’te çıkan belgeler de tümüyle sahte. O zamanki donanma komutanı Murat Bilgel sıra arkadaşım. Sınıf toplantımız vardı Gölcük’te, hiçbir şey yok bunlarda, fasa fiso şeyler dedi. Ama biz onlara dayanılarak tutuklandık. Hepsi dijital belge, hiçbirimizin imzası yok. Evimizde arama bile yapılmadı, TSK’ya müthiş bir oyun oynandı, bizi de figüran olarak aldılar. Binbaşı Ahmet Erdoğan’dır içeri atılmamıza sebeptir, raporu Bülent Münger hazırlattı, şikayet ettik.”

Haberin Devamı

DİJİTAL APO BELGELEDİ SAHTELİĞİ

Hüseyin Hoşgit: “Dijital Apo diye lakap takmışlar, Albay Abdurrahman Başbuğ. Adli bilişim eğitimine ABD’ye gönderilmiş. Beşiktaş adliyesine adli bilişim uzmanlığı yapmış. Bizimle birlikte içeri attılar. Analiz etti, belgeledi, hepsi sahte. Bir grup üretmiş. Böyle imzasız, isimsiz ihbar varsa yırtıp atın diyor Genelkurmay, talimat hala geçerli. Neden yırtıp atmıyorsunuz? Amerika’daki şahsın dediği gibi damarlara kadar girip hissettirmeyeceksiniz, bugüne geldik işte. Kendilerini gizleyerek bu teşkilatı kurmuşlar. Sakıncalı personeli gözledik, her gemide 1-2 tane olur. Bir astsubay çavuş itirafta bulundu. Bir cemiyet, Gölcük çıkışı sağ tarafta koca bir cami vardır. Sızma olayı. Köylü çocuğu, ev tutmuş kira almamışlar, elektrik, su biz öderiz demişler, sonunda türbanlı bir kızı koymuşlar yanına, bununla evlen, temiz dürüst biridir diye, korkmuş. Ben köylüyüm, babam evlendirir demiş. Çok iyi çalışmışlar. 82 kişilik bir liste çıktı bir gazetede, deniz kuvvetlerinde bizim çözdüğümüz pek çok isim var, benimle çalışan subaylar var, imam, baş imam. Şimdi önleri açıldı, temizlendi Balyozla. Şu anda Deniz Kuvvetleri’nde 11 tane tuğamiral F tipidir.

Haberin Devamı

PARALEL OLMASI İÇİN İKİ DOĞRU OLMASI LAZIM

Hasan Hoşgit: “Paralel diyorlar ya, paralel olması için iki doğru olması, birbirini kesmemesi lazım. Paralel ismini de biz çıkarmadık, Başbakan ifade etti. Bu davaların savcısıyım dedi önce, sonra, ‘Ne istediler de vermedik’ dedi. Ne istediler de verdiniz sayın Başbakan, bir açıklayın. Demek ki bu işe beraber başladınız. Barış zamanı devletin bayrağını uluslararası sularda dalgalandıran, çıkarını koruyan tek kuvvet Deniz Kuvvetleridir. Gemisiyle Türk toprağını taşıyıp gücünüzü gösterirsiniz. MİLGEM projesinde çok çalıştık, Deniz Kuvvetleri çok iyi duruma geldi, bu müttefikleri rahatsız etti. Montrö’yü deldirmedik, Amerika’ya geçit verilmedi, Karadeniz’de. ABD, Dünya denizlerinde sadece bir denizde kuvvet bulunduramıyor, o da Karadeniz.”
Hüseyin Hoşgit: “O kadar üzülüyoruz ki SAT grubumuza, her biri kahraman, Kardak’a çıkanlar, yok edildi. Bahriyenin büyümesinden
korktular. Tüm tatbikatlarda NATO gemilerini alt ediyorduk. Kıbrıs’ın kara sularında petrol çıktı, geminiz gitti mi oraya, hani kırmızı çizgiydi, asarız keseriz diyordunuz. Hani angajman kuralları, tıssss… Bir ülkenin deniz kuvvetlerini yok etmek için önce amiralleri yok edeceksiniz. Bir amiralin yetişmesi 20 sene. Balyoz’un hedefi Deniz Kuvvetleri idi, başarıya ulaştılar. Barbaros ne diyor, denizlere hakim olan, cihana hakim olur. Bugün denizlere kim hakim, Amerika!”

Haberin Devamı

BERBERİMİZİN İKİ CİNAYETİ VARDI, HÜKÜM GÜNÜNE DEK GÜNLÜK TUTTUM

Hüseyin Hoşgit: “11 Şubat 2011 gecesi öyle bir şok yaşadık ki! Kapılar kapatıldı, topluca tutuklandık. Hiç beklemiyoruz, dönüş biletim yandı, kaldık orada. Sabah 7.30’a kadar sağlık kontrolü, hepsi palavra. Engin Alan önümdeydi, tansiyon 16, dil altı verip oturun dediler, 13’e düştü, tamam dediler. Oradaki mahkumlar hep komutanım diye hitap etti. Tıraş oluyorduk, katildi tıraş yapan, iki kişiyi öldürmüş. 5-6 berber, biri katil, üçü hırsız, biri darp hırsızı, ikisi sosyetik hırsız, biri de kalpazan.”
Hasan Hoşgit: “7 amiral aynı koğuşu seçtik, son derece uyumluyduk. Gemilerdeki role sistemini uyguladık, komutanından erine herkesin ne yapacağının belli olduğu bir sistem. Savaş alarmı çaldığı zaman ne yapar, yangında ne yapar. Temizlik rölesi, yemek rölesi, tuvalet rölesi, hijyen önemli. Bizim koğuş tarihinde o kadar temiz olmamıştır. Öbür koğuşlardan gelenler imrenirdi, bizim sistemimizi uyguladı. 17 saat su akmadı ilk günlerde, haftada iki gün iki saat sıcak su akıyordu. 60’ın üstündeyiz, kaza oldu, kolum yandı, aylarca yanık tedavisi gördüm.”
Hüseyin Hoşgit: “Günlük tuttum, cezaevine girdiğim günden, hüküm gününe kadar her gün yazdım. Bir pişmanlık yok, bugün olsa yine bu mesleği seçerdim, yaptığımız tam bir şövalyelik. Denizcilik yaşam tarzımız, hayatımızı oraya verdik ama devlet de bize çok şey verdi, biz devletimize küsmeyiz, kızarsınız ama deniz kuvvetleri yuvamız, evimiz. deniz kıyısında yaşamayı seçtik, İzmir çok güzel, halkı da.

BİZE EN BÜYÜK DESTEK GEZİ OLDU, SEVİNÇLE KARŞILADIK

Hüseyin Hoşgit: “Fenerbahçe taraftarı kadar sahip çıkmadı bize TSK. İçeriden çıkalı 1 hafta olmamış, İzmir casusluk davası var pazartesi, avukat aradı, dedi ki burada sizin dönem arkadaşlarınız var tutuklu, gelirseniz moral olur, atladık gittik. Bize en büyük desteği kim verdi biliyor musunuz, Gezi’yi başlatan gençler, halk verdi, büyük sevinçle karşıladık, tüylerimiz ürperdi. Dedik ki halkın artık burasına geldi, nefes alamıyor, isyanını dile getiriyor. Bir gelenek bırakacak Gezi. Vardiya Bizde’ye, eşlerimize büyük şükran duyuyoruz. Vardiyayı aksatmadılar, vazifelerini tam yaptılar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!