"Oğlum olmadan asla"

Güncelleme Tarihi:

Oğlum olmadan asla
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2014 14:40

İran asıllı Mona Paşapur, kendisi gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve babası tarafından İran asıllı Mona Paşapur, kendisi gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve babası tarafından Tebriz'de bir rehabilitasyon merkezine bırakılan zihinsel ve bedensel engelli oğlu Armin Paşapur'un Türkiye'ye getirilmesi için mücadele ediyor .

Haberin Devamı

Paşapur'un avukatının verdiği bilgiye göre, Mona Paşapur, 1979'da Türkiye'ye yerleşti, bir yıl sonra İran'da Rıza Paşapur ile evlendi. Çiftin, 1991'de İstanbul'da dünyaya gelen oğulları Armin Paşapur, küçükken geçirdiği kaza nedeniyle zihinsel ve bedensel engeli oldu. Türk vatandaşlığına geçen çift, 2000'li yılların başında ayrı yaşamaya başladı.

Mona Paşapur, Mart 2013'te, çalıştığı Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin görevlendirmesiyle ABD'ye giderek, burada 5 ay kalırken, bu süreyi Armin, babasıyla geçirdi. Mona Paşapur, Türkiye'ye dönünce Rıza Paşapur'un oğulları Armin ile İran'a gittiğini, kendisi aleyhine boşanma davası açtığını ve eşinin adresinin belli olmadığını ileri sürerek, İran hukukuna göre boşandığını öğrendi.

Boşanma davasında, zihinsel engelli olduğu gündeme gelmeyen Armin hakkında, reşit olduğu gerekçesiyle İran mahkemesi velayet kararı vermedi. Baba ise çocuğu "özel eğitime ihtiyaç duyduğu ve kendisinin de çocuğa bakamayacağı gerekçesiyle" Tebriz'deki bir engelli rehabilitasyon merkezine bırakarak, Türkiye'ye döndü.

Türkiye ve İran'da dava

Mona Paşapur, çocuğunun velayetini almak ve yanına getirmek için İran ve Türkiye'de birer dava açtı. İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinde süren dava halen sürüyor. Avukat Köksoy'a göre, "İran'da açılan davada da bürokratik engeller devam ediyor."

Paşapur'un çocuğunun Türkiye'ye getirilmesi için BİMER aracılığıyla başvurduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, çocuğun durumu, hangi hukuki dayanakla İran'da tutulduğu ve Türkiye'ye nasıl getirilebileceği konusunda Dışişleri Bakanlığından bilgi istedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından anne Paşapur'a verilen yanıtta, Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliğinin ulaştığı rehabilitasyon merkezinden, çocuğun tedavisine devam edildiğini, durumunun iyi olduğunu ve İran'daki akrabalarınca düzenli olarak ziyaret edildiğinin öğrenildiğini bildirdi.

Yanıtta, İran mevzuatının çifte vatandaşlığı kabul etmediği, İran açısından Paşapur ailesinin yalnızca İran vatandaşı sayıldığı, bu itibarla sürecin İran mevzuatı çerçevesinde takibi gerektiği ifade edildi. İran yasalarınca reşit olmayan çocuklarda velayetin babaya verildiği, babanın hayatta olmaması durumunda büyükbabaya, ikisinin de hayatta olmaması halindeyse anneye geçtiği aktarılan yanıtta, rehabilitasyon merkezi yetkililerinin, çocuğun akıl sağlığının "çok ciddi", fiziki sağlığının ise "orta" derecede bozuk olduğunu aktardıkları kaydedildi.

İran mahkemelerince, çocuğun akıl sağlığının "çok ciddi derecede" bozuk olduğuna karar verilmesi halinde kendisine vasi tayin edilmesi gerektiği bildirilen yanıtta, "Akli engeli nedeniyle çocuğun velayetinin babasına verilmesi durumunda, anne Mona Paşapur'un İran'da dava açarak, baba Rıza Paşapur'un çocuğuyla ilgili görevlerini yerine getirmediğini, çocuğu terk ettiğini, bulunduğu merkeze ziyaretine gitmediğini, çocuğuna şiddet uyguladığını vb. durumları ispat etmesi halinde mahkeme kararıyla çocuğun velayetini babadan alması da mümkündür" bilgisine yer verildi.

Yanıtta, çocuğun durumu hakkında daha fazla bilgi için annenin Dışişleri Bakanlığı ile iletişime geçebileceği belirtildi.

Avukat, diplomatik girişim talep edecek

Mona Paşapur'un avukatı Köksoy'un yaptığı açıklamada, baba Rıza Paşapur'un İran'da çocuğun vesayetini alıp, Türkiye'ye getirebileceğini, ancak bunu yapmadığını ifade etti. Köksoy, "Baba, İran'da 'Çocuğa ben bakamıyorum' demiş, aynı apartmanda oturmalarına rağmen, annenin de nerede olduğunu bilmediğini söylemiş" dedi.

Rıza Paşapur'un, "İran hukuku çerçevesinde çocuğu alabiliyorsanız, alın" dediğini aktaran Köksoy, "Bize aktarıldığı kadarıyla baba iyi niyetli davranmamış ve çocuğu İran'da bırakıp gelmiş. Bir babanın, zihinsel engelli oğlunu akıl hastanesine yatırıp, anneye 'Git hukuk mücadeleni orada yap' demesi nasıl açıklanır, bilemiyorum" ifadelerini kullandı.

Köksoy, iki ülkede başlatılan hukuk mücadelesinin kısa vadede çocuğa yararı bulunmadığını söyleyerek, şunları kaydetti:

"Çocuk 22 yaşında görünmekle birlikte 7 yaşında bir çocuğun zekasına sahip. Düşünün ki babası, 7 yaşında çocuğunuzu hiç tanımadığı bir ülkeye, akıl hastanesine bırakıyor. Bir buçuk yıldır hukukun imkanları dahilinde çocuğu almaya çalışıyorsunuz. Ulusların egemenlik hakları, uluslararası hukuk ilişkileri, adli bürokrasi, pek çok şey önümüzde engel olarak duruyor. Bir buçuk yıldır kadının anne olarak yapmadığı şey kalmadı. 22 yaşına kadar Türkiye'de anne şefkatiyle büyümüş, ağır zihinsel engelli, orta derecede sağlıksız bir çocuğun, halihazırda bir akıl hastanesinde tutuluyor oluşu, başlı başına insan hakları ihlali haline geldi."

Hukukun çerçevesinde ellerinden geleni yaptıklarını, ancak önlerine çıkan yasal engelleri aşmanın mümkün olmadığını anlatan Köksoy, çocuğun Türkiye'ye gelmesi için kendilerine diplomatik destek sağlanması gerektiğini, bunun için Dışişleri Bakanlığına başvurmaya hazırlandıklarını bildirdi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!