‘Turgut Ağabey’

CUMHURBAŞKANI adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun konuşmasını izlerken Murat Yetkin’le yan yana oturuyorduk; o kendi notlarını alıyor, ben kendi notlarımı.

Haberin Devamı

İhsanoğlu’nun ağzından “Turgut Ağabey” sözü çıkınca, hemen Yetkin’le birbirimize baktık. Bu iki kelime İhsanoğlu’nun siyasi formasyonuna dair bir ipucuydu. Özal’dan sürekli resmi sıfatıyla bahseden İhsanoğlu, soru cevap bölümünde “Turgut Ağabey” deyivermiş, sonra resmi üsluba geri dönmüştü.
Evet, Ekmel Bey, Turgut Özal mektebinden bir akademisyen ve diplomat izlenimi veriyor. Bağırıp çağırmadan, duyguları tahrik etmeden, teknik kavramlara özen gösteren sakin bir konuşma tarzı var.

MEYDAN HATİBİ DEĞİL

İhsanoğlu siyaset denilen yolda çok yeni. Elbette doğaçlama veya prompter’dan konuşsaydı daha akıcı, daha etkili olabilirdi. Turgut Ağabey de zamanla açılmıştı ama hiçbir zaman öfkeli bir miting hatibi olmamıştı.
Öteden beri ben taşkın mitingleri, ateşli hitabeleri pek sevmem.
İslam’da rasyonalizmin filozofu olan İbn Rüşd’ü asırlar önce unutmuş, modern rasyonalizmin kurucusu Descartes’ı ise iki yüz elli yıl gecikerek ilk defa 1895’te tercüme etmiş fakat pek de okumamış bir toplumda duyguları fazla körüklemeyi doğru bulmam. Fakat kabul etmek gerekir ki, bu aşırı dozda olmamak kaydıyla, siyasette konuşmaların bir ölçüde heyecan vermesi gerekir.
İhsanoğlu bir hatip değil, ama görüşleri ve söyledikleri önemli.

TEMEL KAVRAMLAR

İhsanoğlu’nun vurguladığı kavramlar: “Parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, özgürlük, demokrasi, hür düşünce...”
Başkanlık sistemine eleştirisi de çok isabetliydi: “Amerika, bağımsız devletlerin birleşmesiyle kuruldu, eyalet sistemi var, biz üniter devletiz...”
Evet, kökleşmiş eyalet sistemi olmayan ülkelerde başkanlık hep diktatörlüğe dönüştü.
İhsanoğlu, konuşmasının hemen tamamında “çatışma değil uzlaşma” fikrini işledi. Şu sözlerinin de altını çizdim:
“Atalar ne güzel söylemişler: ‘Ne ekersen onu biçersin’ diye.
Rüzgâr eken fırtına biçermiş. Kibir eken nefret biçer. Nefret eken savaş biçer.
Komşu komşuya ‘Sen şu partidensin, seninle konuşmam’ diyecek hale geldi.”
BİLGESAM’ın kutuplaşma araştırmasını gördünüz mü? Gerçekten bu hale gelmişiz!
İhsanoğlu, sözlerinin devamında Suriye ve Irak sorunlarını hatırlattı.

FİLİSTİN DAVASI

CNN Türk’te kendisiyle yaptığım mülakatta İhsanoğlu, “Türkiye Araplar arasındaki ihtilaflarda tarafsız olmalı” demişti. Hatta Arapların bir süre sonra kendi aralarında barışıp Türkiye’nin açıkta kalabileceğini de söylemişti.
İktidar yanlısı medya “İhsanoğlu, Filistinle İsrail arasında Türkiye’nin tarafsız olmasını istedi” diye yazdı! Başbakan da Tokat mitinginde bunu tekrarladı.
Bir soru üzerine İhsanoğlu, Filistin davasına yaptığı hizmetleri on beş dakika anlattı. İsrail’in saldırılarını “gaddarca” diye tanımladı. Filistinlilerden “devlet nişanı” alan ilk ve tek Türk’ün kendisi olduğunu söyledi.
Hiç olmazsa dış politika konularında aşırı politizasyondan sakınmamız gerekmiyor mu?

ÜSTÜN DEĞERLER

Demokrasi ve özgürlük olmadan “inovasyon”a ve teknolojiye dayalı üretim yapamayacağımızı anlatan İhsanoğlu’nu dinlerken, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın aynı anlamdaki konuşmalarını hatırladım.
Babacan’ın o konuşmalarına bu sütunda defalarca yer vermiştim.
Salondan ayrılırken düşündüm, kişilere ve partilere duygusal bağımlılık veya düşmanlıktan kurtulup, artık ilkelere öncelik vermemizin zamanı gelmedi mi?
Hukuk, kuvvetler ayrılığı, özgür birey, yenilikçi düşünce, teknoloji gibi ilkeler...

Yazarın Tüm Yazıları