Başbakan bu haberleri okumadı mı?

İSTANBUL Esenyurt’ta bir ay içinde iki ayrı cami kundaklandı. Daha çok Caferi vatandaşların ibadetlerini yaptıkları Allahuekber Camisi’nin ardından Muhammediye Camisi de yakılmak istendi.

Haberin Devamı

Kundaklanan ikinci caminin imamı, 10 gün önce sakallı bir kişi tarafından tehdit edildiğini söylüyor.
“Polise gittik ifade verdik, polis de ‘Görüntü kaydı olsaydı iyi olurdu ama böyle takip etmemizin anlamı yok’ dedi” diye anlatıyor.
Belli ki Emniyet, imamın aktardığı tehdidi çok da ciddiye almamış.
Ciddiye almış olsaydı, bölgede önlem alır, tehdit edenlerin peşine düşer, caminin kundaklanmasını önleyebilirlerdi.
Camilerin kundaklanması ile ilgili haberlerin gazetelerde yayınlanmasından sonra, Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığı konuşmasının ilk 14 satırında, 10 kez Allah’ın adını anan Başbakan’ın ne diyeceğini merak ettim.
O gün bugündür bu konuya değindiğini de duymadım.
Oysa, “Camide içki içtiler” yalanını günler boyunca tekrarlamıştı.
Beklerdim ki bir yalana gösterdiği hassasiyeti, Caferilerin kundaklanan camileri için de göstersin, olayı kınasın, Emniyet’e faillerin hemen yakalanması için talimatlar yağdırsın.
Ama yapmadı.
Neden acaba? Caferilerin camisini, camiden saymadığı için mi, Caferilerin oylarını önemsemediği için mi?

Haberin Devamı

Demagog politikacıların güvendiği şey

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Darbelerin ürünü Anayasa’yı değiştirmek istedik, muhalefet önledi” dedi.
“Yeni Türkiye’ye yakışan bir anayasa” için mücadeleye kararlı olduğunu da ekledi.
Recep Tayyip Erdoğan gibi demagog politikacıların en çok güvendiği şey, halkın hafızasının zayıf olmasıdır.
“Halk unutur”
diye düşünürler.
“Benim anlattığım şey gerçek olmasa bile çok tekrarlarsam halk inanır” diye hareket ederler.
Nitekim, yeni anayasa ile ilgili olarak söylediği bu sözler, bunun örneğidir.
“Yeni anayasa” için çalışan TBMM komisyonunu kilitleyip, anayasayı yapamaz hale getiren şey, Başbakan’ın, Türkiye’de uygulanan parlamenter sistem yerine, başkanlık sistemi getirmek isteğiydi.
Oysa, bir önceki seçimde halktan oy isterken “yeni bir anayasa” vaat etmişti ve o vaatte bulunurken, ne başkanlık sisteminden söz ediyordu, ne de yarı başkanlıktan.
Ama tek adam olarak memleketi yönetme hevesi, seçmene verdiği sözlerin de önüne geçti, seçim beyannamesini de bir kâğıt parçasına dönüştürdü.
Ve şimdi çıkmış, oyunun ortasında kuralları değiştirmek isteyen kendisi değilmiş gibi, yeni anayasanın yapılamamasından muhalefeti sorumlu tutuyor.
Halkın geçmişi unuttuğunu biliyor, anayasanın yapılamamasının birinci derecedeki suç ortağı olmasına rağmen sütten çıkmış ak kaşık gibi konuşuyor.

Haberin Devamı

Gözlerini şimdi de zeytinliklere diktiler

MEMLEKET Cumhurbaşkanı seçimine kilitlenmişken yapılmak istenen bir kanun değişikliği ile zeytinlik alanların imara açılmak istendiğini Güngör Uras’ın Milliyet’teki yazısında okudum.
Tasarıya göre 25 dönümden küçük zeytinlikler “sıradan arazi” kabul edilecekmiş.
Böylece zeytin alanlarında maden aramak isteyenlerin, alışveriş merkezi, konut siteleri yapmak isteyenlerin yolu da açılmış oluyor.
Türkiye’deki zeytinliklerin ortalama büyüklüğünün 10 dönüm olduğunu da hesaba katarsanız, günün birinde bir tek zeytin ağacının kalmayacağını da tahmin edebilirsiniz.
500 bin ailenin geçimini sağlayan zeytinciliğin ölüm fermanı sayılabilecek bu değişiklik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı bir yasa tasarısıyla gerçekleşecek.
Türkiye, uzun yıllardır zeytin yetiştiriciliğini teşvik ediyor. Bu hükümetin hedefi de zaten zeytin üretiminde dünya ikincisi olabilmekti.
Uras’ın verdiği bilgiye göre 2000 yılında 97 milyon 770 bin zeytin ağacımız varmış, geçtiğimiz yıl bu sayı 167 milyon 30 bin adede ulaşmış.
Şimdi bu ağaçlar, rant uğruna kesilecek, açılan yerlere binalar dikilecek.
Anadolu’da 6 bin yıldır yaşayan zeytin ağaçlarının köküne kibrit suyu ekmek de “en büyük çevreci, büyük usta”ya nasip olacak!

Yazarın Tüm Yazıları