Cumhurbaşkanı seçiminde Kürt oyları faktörü

ÖNÜMÜZDEKİ ay yapılacak Cumhurbaşkanı seçiminin en önemli yönlerinden biri “Kürt faktörü”yle ilgilidir.

Haberin Devamı

Türkiye tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı seçiminde Kürt kimliğini ortaya koyarak, Kürt taleplerini gündeme getirerek seçmenin karşısına çıkan bir aday da yarışacaktır:
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) adayı Selahattin Demirtaş’ın adaylığı, bu özelliğiyle Türkiye’de demokrasinin evrimi açısından kritik bir eşiğin geçilmesi olarak görülebilir.

***

Genç kuşak bir siyasetçi olarak son yıllarda Türkiye’nin siyaset sahnesinde dikkat çekici bir çıkış gerçekleştiriyor 41 yaşındaki Demirtaş. Kuvvetli bir mesajı olan, bunu sözünü esirgemeden tok bir şekilde aktaran bir siyasetçi kendisi. Bu hasletleri, Demirtaş’ın etki alanının HDP’nin dışına çıkmasına, özellikle sol çevrelerde kendisine dönük belirgin bir sempati dalgasının yayılmasına yol açıyor.
Demirtaş’ın seçimdeki başarısı ne olabilir? Bu soruyu 30 Mart yerel seçiminde 51 ilde ‘il genel meclisi’ ve büyükşehir statüsündeki 30 ilde ‘ilçe belediye meclisleri’ için kullanılan oyların toplamı üzerinden okuyabiliriz. Bu dökümde BDP-HDP çizgisinin aldığı oylar 3 milyonun biraz altındadır. Kürt siyasi hareketini taşıyan bu iki partinin aldığı 2 milyon 967 bin dolayında oy, geçerli oyların yüzde 6.6’sına tekabül ediyor. Kürt siyasi hareketinin sandıktaki oyu seçimlerde genellikle yüzde 6-7 aralığı içinde seyrediyor.

***

Demirtaş’ın önündeki en zorlu sınav, işte bu aralığın üzerine çıkıp çıkamayacağıdır. Özellikle yüzde 10 gibi bir oranı yakalayabildiği takdirde, Kürt siyasi hareketi önemli bir eşiği atlamış, siyasetteki güç dengesinde konumunu, elindeki kartları iyice güçlendirmiş olacaktır.
Bunu yapabilmesi Demirtaş’ın partisinin klasik Kürt seçmen tabanının dışına çıkması ve siyasi yelpazenin yalnızca sol değil hatta muhafazakâr dokusundan da bir miktar destek alabilmesiyle mümkündür.
Ancak Kürtlerin kimlik, statü ve demokratikleşme talepleri yine de Demirtaş’ın platformunda başat temalar olacaktır.
Demirtaş’ın bunları tamamlayan bir diğer stratejik hedefi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ilk turda Cumhurbaşkanı seçilebilmekten mahrum bırakabileceğini ortaya koymaktır. HDP, böylelikle Başbakan’ın planlarını altüst edebilecek bir siyasi güce sahip olduğunu etkili bir şekilde göstermiş olacaktır. Erdoğan ikinci tura kalırsa, bu HDP’nin de başarısı olarak algılanacaktır.

***

O zaman bir diğer hedef kaçınılmaz olarak bu hareketin gündemine girecektir. Seçim iki adaylı bir zemine oturduğunda, HDP adayı yarıştan çekilse bile bu partinin oyları seçimin sonucu açısından daha kıymetli bir hale gelecektir. Bu takdirde hem Erdoğan hem de CHP-MHP’nin çatı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, ipi birinci göğüsleyebilmek için ilk turda HDP adayına giden oylara ihtiyaç duyacaklardır.
Ancak kabul edelim ki, özellikle MHP’nin resmi adayı olması, İhsanoğlu’na HDP’den destek alabilmesi açısından dezavantaj yaratacaktır.
Bu noktada Abdullah Öcalan’ın vereceği mesaj da kuşkusuz ağırlık taşıyacaktır. Öcalan’ın geçen nisan ayı sonunda İmralı’da kabul ettiği HDP heyetine yaptığı bir açıklama bu açıdan fikir verici olabilir. Heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder’in 4 Haziran’da Özgür Gündem’e aktardığına göre, Öcalan şunları söylüyor:
“... Eğer biz güç olursak barış iradesinin gücü olacak. O zaman ikinci tura kalan insanlar için aslında bugünkü verili koşullarda bir gündem olmayan demokratik siyaset bir gündem olacak. Bu konuda ilkesel bir yaklaşım geliştirmek zorunda kalacaklar. Geliştirecek olanla beraber oluruz. Biz ne peşin ambargo, ne peşin bir reddiye, ne peşin bir kabulle davranmayız. Bu, ülkede barışın ve demokratik siyasetin hayat bulması için önemli bir dönemeç. Ama bu onların değil bizim elimizde. Bizim ilk turda alacağımız oy ve çıkaracağımız aday profili...”
Öcalan, “demokratik yaklaşım geliştirecek” olan tarafla beraber olacaklarını söylüyor. “Demokratik yaklaşım geliştirme”yi, “Kürt sorununda ileri adımlar atma” şeklinde de deşifre edebilirsiniz.

***

Objektif bir tespit yaptığımızda, ikinci tura gelinirse Kürt siyasi hareketinin “önder”i konumundaki Öcalan’ın da Cumhurbaşkanı seçimi denkleminin içine gireceğini kabul etmemiz gerekir.
Bu durum Kürt açılım sürecini yürütmekte olan Başbakan Erdoğan açısından özel bir hassasiyet taşıyor. Başbakan, ilk turda seçilerek, Kürt siyasi hareketine ihtiyaç duymadan da kazanabileceğini göstermek isteyecektir. Bu takdirde ikinci turda Kürt siyasi hareketiyle seçim işbirliğine girdiği görüntüsünü vermekten, bunun tetikleyeceği eleştirilerinden kendisini korumuş olacaktır.
Bir bu kadar önemlisi, Erdoğan’ın Kürt açılımının sonraki aşamalarında müzakere masasında İmralı karşısında elini daha serbest hissedecek olmasıdır.
Bu açıdan bakıldığında, seçimin birinci mi yoksa ikinci turda mı sonuçlanacağı sorusunun, Kürt siyasi hareketinin geleceği ve barış süreci açısından önemli sonuçlar doğurmaya aday olduğunu söyleyebiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları