Fransız adaleti

SARKOZY ta başından beri bana itici geldi, adamı hep ‘meymenetsiz’ buldum, hep eleştirdim.

Haberin Devamı

Fakat hakkında yürütülen soruşturmayı duygularıma kapılmadan ‘anlamaya’ çalışıyorum.
Eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin polis karakolunda sorgulanması az iş değildir. Hakkındaki suçlamalar iki grupta toplanıyor: Bir bölümü yolsuzluk, öbürü nüfuzunu kullanarak yargıya müdahale, gizli soruşturma bilgilerini öğrenerek adaleti etkilemeye çalışmak.
İşin içinde telefon dinleme olayı da var.

GİZLİ TAPELER

Cumhurbaşkanlığı sırasında Sarkozy’nin danışmanlarından Patrick Bruisson, onun 2007 seçimleri sırasında hem yakın çevresiyle hem ünlü eşi Madam Carla Bruni ile yaptığı telefon konuşmalarını gizlice kaydetmiş. Bunlardan bazılarını bir internet sitesinde yayınladı.
Tapelerden Sarkozy’nin seçimler için usulsüz para topladığı anlaşılıyor. Geçtiğimiz mart ayında Paris Mahkemesi, Bruisson’u yasadışı dinlemeden dolayı 10.000 Euro cezaya mahkûm etti, tapelerin de derhal internet sitesinden kaldırılmasına karar verdi.
Fakat soruşturma gizli olduğu için, Sarkozy hakkındaki soruşturmalarda tapelerin ve diğer delillerin ağırlığı nedir, bilinmiyor.

HUKUK DEVLETİ

Yüklenen suçlardan biri, Sarkozy’nin “nüfuzunu kullanarak” soruşturmalar hakkında “bilgi edinmeye”, savcı ve hâkimleri “etkilemeye” çalışmış olmasıdır.
Sarkozy’nin partisinde tartışmalar var. Sosyalist Başbakan Manuel Vallas’ın sözleri şöyle: “Hiç kimse hukuktan üstün değildir. Durum oldukça vahim. Bununla birlikte masumiyet karinesi herkes için geçerlidir.”
Siyasi demagojiden uzak, hukuka saygılı bir beyan.

DREYFUS DAVASI

Fransız Cumhuriyeti devrimle kuruldu, bizim Cumhuriyetimiz gibi kuvvetler birliği ilkesiyle yola çıktı. Yargıyı devrimin organı olarak gördü. Fransa’da İhtilal Mahkemeleri, bizde İstiklal Mahkemeleri...
Bu gelenek yüzünden Fransa’da liberalizmin kuvvetler ayrılığı ilkesi uzun süre gelişmedi. Bu konuda Sudhir Hazareesing’in Political Traditions in France adlı kitabı önemlidir.
Fakat Dreyfus davası bir dönüm noktasıdır. 1894 yılında Yahudi asıllı Binbaşı Dreyfus, Alman casusu diye yargılanıp mahkûm edildi. Fakat büyük yazar Emile Zola “Suçluyorum!” başlıklı uzun makalesiyle mahkemeyi haksız kararından dolayı suçladı. İş büyüdü, sonunda asıl suçlu bulundu, Dreyfus beraat etti...
Fransız hukuk kültürüne mahkemenin “sizden, bizden yana” değil, tarafsız olması fikri bu şokla yerleşti. Epeydir Fransız adaleti tarafsız ve bağımsızdır.

BİZDE DURUM

Merhum Celal Bayar, Kayseri Hapishanesi’nde yatarken, günlüğüne “Bizde yüzlerce Dreyfus faciası oldu, bir tek Zola çıkmadı” diye yazmıştı!
Sami Selçuk’un Dreyfus Davası adlı kitabı yeni yayınlandı, tavsiye ederim. (İmge Kitabevi)
Fransa’da Sarkozy, gizli soruşturma bilgilerini öğrenmek ve nüfuzunu kullanarak yargıyı etkilemekten sorgulanırken...
Bizde Genelkurmay’ın telkinleriyle veya yargıçların ideolojik tavrıyla verilmiş hazin kararlar hâlâ hafızalardadır. 2005 tarihli Adli Kolluk Yönetmeliği’nin 2014’te değiştirirek, gizli soruşturmaları yürütme organına bildirme zorunluluğunun getirilmesi de son hazin örneklerden biridir. Danıştay çok şükür iptal etti ama yürütme bildiğinden şaşmıyor.
Netice: Senden benden saplantısını bırakıp hukuku bütün siyasetlerin üstünde tutabiliyor muyuz? Adaleti o kadar hak ediyoruzdur.
Not: Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu bu akşam 21:30’da CNN TÜRK’te konuğum oluyor. Bilginize sunarım.

Yazarın Tüm Yazıları