Kış Uykusu yüzünden Bilge’yle bolca küstük

Güncelleme Tarihi:

Kış Uykusu yüzünden Bilge’yle bolca küstük
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2014 12:59

Yaza, “Kış Uykusu”nun Cannes başarısıyla girdi Türkiye. Bütün spotlar Altın Palmiye ödülünü kazanan yönetmen Nuri Bilge Ceylan’a döndü. Bu başarıda filmin senaryosunu birlikte yazdığı eşi Ebru Ceylan’ın da büyük payı vardı tabii. Tempo dergisi, temmuz sayısında 2002’den beri her Nuri Bilge Ceylan filminde ya oyuncu, ya senarist ya da sanat yönetmeni olarak yer alan Ebru Ceylan’la konuştu.

Haberin Devamı

* “Kış Uykusu”nun senaryosunun 285 sayfa olduğunu okudum. “Neredeyse bir roman” diyebiliriz. Bu 285 sayfalık süreçten bahsedebilir misiniz biraz?
- Evet, neredeyse iki filmlik bir malzeme. Fakat yazarken bu uzunluğu pek hissetmedik. Filmin çok diyaloglu olacağını başından beri biliyor ve istiyorduk. Hesaplaşmalar, itiraflar ve tiradlarla dolu bir diyalog yapısı kurmaktı hedefimiz. Senaryonun son noktasını koymamız, yaklaşık altı ayımızı aldı. Her ne kadar uyumlu bir sinema anlayışımız olsa da, Bilge’yle birbirimizin fikirlerine katılmadığımız anlar da oldu. Biraz benim ısrarcı ve inatçı tavrım, biraz da Bilge’nin haklı tahammülsüzlüğü yüzünden bolca küstüğümüz oldu. İşin kötüsü, senaryo yazmak gibi ciddi bir iş yaparken küslüğü istediğin kadar uzatma lüksün olmuyor.

Kış Uykusu yüzünden Bilge’yle bolca küstük


* Bir kadın olarak Ebru Ceylan’ın varlığı ne katıyor Nuri Bilge Ceylan sinemasına?
- Alt benlik, üst benlik, kadınlık, erkeklik gibi cinsiyetle ilgili her türlü angajman benim kendimi uzak tutmaya çalıştığım ve zaten içimde de herhangi bir şekilde hissetmediğim kavramlar. Senaryo yazarken salt bir zihne ulaşmaya, dünyaya tüm kimliklerden arınmış bir gözle bakabilmeye çalışıyorum. İnsanlığa ve onun hüzünlü, tuhaf trajedisine, bir kadın, bir anne, bir eş, bir kul ya da bir sanatçı olarak değil, hiçbiri olarak ya da hepsinin toplamı olarak bakıyorum. Zihnimi açık ve temiz tutmaya çalışıyorum.

Kış Uykusu yüzünden Bilge’yle bolca küstük


HERKES KENDİNİ MASUM YALANLARA İNANDIRIR
* Nuri Bilge Ceylan, Hürriyet gazetesindeki röportajında, senaryo çalışırken sizin inatçı kişiliğiniz ve aranızdaki hukuk sebebiyle oluşan acımasız tartışma ortamından bahsediyordu. Bu tartışmada ne kadar acımasızsınız? “Kış Uykusu”nu izlerken “Aydın’ın kardeşi Necla kadar olabilir mi?” diye düşünmüştüm.

- Necla kadar cesur olamam herhalde. Kardeşlik hukukuyla eşlik hukuku birbirinden farklı şeyler. Kanunları ve yaptırımları farklı. Kardeş için yasal olan, eş için suç sayılabilir. Eleştirilerim yine de eşlik hukuku sınırları içerisindedir. Yani öldürmez ama süründürür.

* Peki “Kış Uykusu”nun senaryosunu yazarken hangi konularda yaşandı en acımasız tartışmalar?
- Diyalog yazımı sırasında. Çünkü bir şeyi ifade etmenin bin bir çeşit yolu var. Ve sadece birini seçmek zorundayız. Ama iki ayrı kişiyiz. Fikir ayrılığı normal, hatta kaçınılmaz.

Kış Uykusu yüzünden Bilge’yle bolca küstük


* Nuri Bilge Ceylan, “Başkalarının olduğu kadar kendimizin de zayıflıklarına iğne batıran bir film yapmak istedik” demişti. Ebru Ceylan’ın “Kış Uykusu”nu yazarken keşfettiği kendine dair rahatsızlıkları neler?
- Keşfettiğim değil de, “Onu yazabilmeme sebep olacak deneyimler” desek daha doğru. Misal, başkaları için yaptığına inandığın her şeyi, aslında kendin için yapıyor olman ve hatta buna kendin dahi inanmış olman, hayatın senin ayaklarının altında serili bir uçan halı olduğuna ve istediğin an binip istediğin yere gidebileceğine inanman ve kaybedecek hiçbir şeyin olmadığına, her zaman bir Anka kuşu gibi kendini baştan yaratabilecek bir gücün olduğuna olan güvenin gibi... Yani kısaca ben de dâhil, herkesin kendini inandırmak zorunda olduğu masum yalanlar. Gidilecek başka bir yerin olmadığını biz yıllar önce Kavafis’ten öğrenmiştik halbuki.

* Peki Türkiye hangi itirafları edemiyor kendisine, hangi zayıflıklarına dokunamıyor sizce?
- Türkiye’nin zamana ihtiyacı var. Üzerine gitmek doğru değil. Elinden geleni yapıyor.

HANEKE’YE HAYIR DEMEDEN, DÜŞÜNÜRDÜM
Nuri Bilge Ceylan’dan başka sinemacılar için de senaryo yazmak ister misiniz?

- Haneke’ye “Hayır” demeden önce bir düşünürdüm herhalde...

Bir insanın birlikte olduğu kişiyle beraber sanat üretmesinin sıkıntıları da var mı? Örneğin ego savaşları yaşanır mı Ceylan’ların evinde?
- Ego savaşları yaşanmaz. Mesleki bir egom yok çünkü benim. Ama tabii senaryo süreci çok yoğun. İster istemez aramızdaki yakınlığın hukukuna da dayanan gerginlikler oluyor. Ama çoğunlukla ben böyle içli dışlı olmaktan memnunum. Eve hem iş hem eş getiriyorum bir bakıma.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!