En kötü Türk filmlerine saygı duruşu

AYASTEFANOS, yani bugün İstanbul Yeşilköy’deki Rus anıtının yıkılışının Fuat Uzkınay tarafından belgelenmesi Türk sinemasının başlangıç noktası kabul edilir.

Haberin Devamı

19 Kasım 1914’te çekilen bu belgesel film, malumunuz, günümüze ulaşmamıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da –haliyle- 1914’ü başlangıç kabul etti ve sinemamızın 100’üncü yılını kutlama kararı aldı.
Haberlerde rastlamışsınızdır belki, seyircilerin en iyi 100 Türk filmini seçmesine imkân tanıyan bir de oylama yapılıyor.
İnternet marifetiyle ‘100yil100film.gov.tr’ adresine ulaşıp oyunuzu kullanabiliyorsunuz.
Şu ana kadarki sonuçlara göre canımızın içi “Hababam Sınıfı” açık farkla önde koşuyor.
Arkasından koşanlar da “Eşkıya”, “Babam ve Oğlum”, “Selvi Boylum Al Yazmalım” şeklinde sıralanıyor.
Bu sıralamaya büyük itirazım olmaz.
Ama kötü filmlere samimi olarak kalbini vermiş bir sinemasever olarak, “En Kötü Türk Filmleri”ne saygı duruşunda bulunmazsam olmaz, n’ayır n’olamaz!
Kötü filmler üzerine defalarca yazı yazmış, bu aşkımı deryalara salmış bir tipim.
Yine de “kötü film”den kastım ne, açıklayayım.
“Kült” filmler, “B-Tipi Filmler” veya bizde yaygın kullanılan adıyla “Fantastik Türk Sineması” bu yazının kapsama alanı dışındadır.
Yani...
“Dünyayı Kurtaran Adam”, “Üç Süpermen Olimpiyatlarda”, “Sevimli Frankenştayn”, “Biyonik Ali Futbolcu”, “Atını Seven Kovboy” veya “Yerli E.T. Badi” gibi filmleri aramayın bu yazıda.
Zaten bu filmleri çok seviyorum ve “Kötü film” olarak anılmaları kalbimi kırıyor...
Bir “Astronot Fehmi”deki güzelliği görmeyenle işim olmaz!
Bu yazıda saygı duruşunda bulunmak istediğim filmler “İyi film çekelim” diye yola çıkılmış ve neticede iyi oyuncular (çoğunlukla), iyi yönetmenler (bazen), iyi senaristler (nadiren) tarafından “N’aptık biz ya?” diye bitirilen güzide çalışmalardır.
Elbette son derece sübjektif bir liste olacak...
Elbette “Haksızlık etmişsin” diyecek olanlar, küsecek olanlar çıkacak.
Ama “Teoman’ın ‘Balans ve Manevra’sını hatırlıyor musun?” sorusunun ardından büyük bir sessizliğin atmosferi kapladığı bir dünyada yaşıyoruz.
Ama “Şahika Tekand’la Mahir Günşiray diyorum, ‘Sarı Tebessüm’ diyorum” denildiğinde koşarak uzaklaşmak isteğiyle başa çıkmaya çalıştığımız bir dünyada yaşıyoruz.
Ama birileri kulağımıza “Kadrinin Götürdüğü Yere Git” diye fısıldadığında “Sen git, uzağa git, geri dönmeyecek şekilde git” diye kendimizi tükettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz.
Bu kötü filmleri de ayrıca seviyoruz ama yanına pek yaklaşmıyoruz, uzaktan sevyoruz.
Listeyi 10 filmle sınırlandıracağım. Bıraksanız 100’ü de, 200’ü de geçerim o ayrı...
Haydi bakalım, ekşın!

Haberin Devamı

Sarı Tebessüm
Balans ve Manevra
Robert’ın Filmi (Robert’s Movie)
Büyük Yalnızlık
Papatya ile Karabiber
Çok Film Hareketler Bunlar
Çanakkale Çocukları
Ömerçip
Emret Komutanım: Şah Mat
Yeşil Işık

Yazarın Tüm Yazıları