Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattin'i anlattı

Güncelleme Tarihi:

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2014 01:42

Hatırlarsınız, bir süre önce Baattin müthiş bir patlama yapmış, her tarafı ‘çakma’ Baattin’ler sarmıştı. Sosyal medyadaki bu Baattin sorunu çözüldü, Gürsoy artık Facebook ve Twitter’daki Baattin’leri kontrol ediyor. Barış sağlandıktan sonra kendisinin kapısını çaldık.

Haberin Devamı

Twitter Türkiye’de yaygınlaştığından beri herkes çok komik yazmanın, fenomen olmanın peşinde. Mizah dergileri bundan etkilendi mi sizce?

Okurun biraz daha konsantrasyonu dağıldı. Satışı çok etkilemedi hatta Uykusuz gibi mizah dergilerinin tirajı toplumsal olaylarda artar. Çizgi halen çok özel bir şey, çünkü eline kalem alan herkes çizemiyor. İnternette coşkulu bir karikatür paylaşımı var ama bu okuru arttırmıyor da azaltmıyor da.

Karikatüristlerin imza günleri kalabalıktan geçilmez, halen öyle mi? Kitaplara ilgi nasıl?

Hiç dergi takip etmeden sadece kitap alanlar var. Fırat kitaplarını imzalarken “yeni kitap ne zaman çıkacak” diyorlar , “E dergide çıkıyor” diyorsun, hiç haberi yok mesela dergide olduğundan... İnternet aslında mizahın tekelini kırdı biraz. Artık senin söyleyecek komik bir tane şeyin bile olsa bunu yazacak yerin var. Mizah dergileri bakımından da, Twitter gündemde sıkıntı yaratıyor. O konu çok yorulmuş oluyor. Bir konudan sonra “caps”ler falan, çok yorum yapılıyor ve konuyu eskitiyor. Gece bulduğun espri sabah matbaaya giderken bitiyor, çoktan başka bir konuya geçmiş oluyor insanlar.

Haberin Devamı

Ne yapmak lazım peki?

Mesela kelime esprisi buluyorsan önce bir Google’a bakmak gerekiyor. Çok moral bozucu… Zaten büyük çoğunlukla o espri yapılmış oluyor çünkü binlerce kişi kendi arkadaşlarından “like” alabilmek için kafa yoruyor.

“Baskıyı durdurun, o espri yapılmış!” deniyor mu mesela?

Birkaç kere oldu. Bazen espri bulduktan sonra hemen biz de kendi Twitter’ımıza koyuyoruz, sonra çaldı demesinler diye...

Sarı dergi dediğimiz şey ilginç aslında, modası hiç geçmeyen bir şey değil mi?

Evet… Derginin takipçisi romantik... Ne olursa olsun dergisini bırakmaz. Espriyi kağıttan okumak ister. Değersiz ve değerlidir… Çünkü kâğıt madde olarak değerli hale gelirse otobüste bırakıp gidemiyorsun. Karikatüre olduğundan daha fazla önem vermek onun komikliğinden alıyor. Karikatür hızlı, pop bir şey. Beş sene sonra çok eski kalabiliyor. Bazen karikatürcünün de kafası eskiyor. Ama sosyal medyadaki esprilerde bunun eskime süresi bir iki ay. Herkes aynı konuya üşüşüp “ben buradan ne çıkarırım” diyor.

Haberin Devamı

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

Uğur Gürsoy, Hürriyet Pazar için çizdi

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

KURU KURU “LIKE” ALMAK DA İSTEMEM, DUAYEN OLMAK DA

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

Siz Facebook’a Twitter’a mesafelisiniz ama daha yeni Instagram açtınız.

Eşin dostun gazına geldik bakalım... O da ayrıca bir enerji gerektiriyor “Bugün Instagram’ıma ne koysam” diye... Profesyonel mizahçısın, iş yapıyorsun ve karşılığında maaş alıyorsun ya... Burda kuru kuru “like” almak çok kötü! Maaş yok bişey yok... Ona alışık değiliz herhalde. Yaşlı gibi de kalıyorsun bir yandan, hiç bulaşmazsak da olmuyor.

Haberin Devamı

Penguen’deyken siz, Umut Sarıkaya, Yiğit Özgür ve Ersin Karabulut Uykusuz’u kurdunuz. Bir çeşit şövalyelik ruhu oldu sanki. Ama berber-çırak ilişkisi gibi de bir yandan, herkes kendi dükkânını açmak istiyor. Siz aynı zamanda Uykusuz’un yazı işleri müdürüsünüz…

Nasıl oldu ben de anlamadım. Ortaya “yazı işleri müdürü lazım” dendi. Karikatürcü genelde hiçbirşeye hevesli olmaz. “Aman dertsiz başıma dert almayayım” derler. “He abi, ol işte” der herkes birbirine. En son bana kaldı. Ama bugüne kadar yazı işleri müdürlüğü yapmadım pek.

Neden, kemik gözlüğünüz mü yok?

Var evde. Takıyorum gerekli noktalarda iş başa düştü diye! Hahaha… Dergide öyle bir şey yok ki. Kimse çok acayip bir şey çizmedikçe müdahale edilmez. Yani o noktada da “hacı yakma başımızı” dersin. Ancak herkes kendinden mesuldür. Kimseye müdürlük yapılmaz.

Haberin Devamı

Stresle nasıl başa çıkar bir mizahçı? En büyük handikap nedir?

Motivasyon kaybı çok oluyor karikatürcüde. Onu yenmek lazım. İlk zamanlar “karikatür çiziyorum ve birileri dergiye koyuyor” duygusu harika, hatta “İnanamıyorum benim çizdiğim bir şeyi basıyor keriz mi bunlar” diyordum. Üstüne de geçinmeye başlayınca “Aa ulan n’oluyor” diyor insan… Defter kenarına çizdiğin şey ya o karikatürler... Sonra çok ciddiye alındığını görünce gaza geliyorsun, okurdan tepki gelince coşuyorsun ve strese giriyorsun. Halbuki umrunda olmayınca daha komik. Kasılınca ortalama olur.

Profesyonellik tatsız bir şey aslında. Tatsız bir şeyi yıllarca yapmak yani.. Duayenlik de o ya!

Haberin Devamı

Duayen olmak istemiyor musunuz yani?

Duayen olmaktan korkar karikatürcü. Duayen çok kötü bir şey… “Pek bir şey yapmıyorum ama beyaz saçımdan dolayı bana saygı gösterin” demek gibi! Türkiye’de de bir süre ölmemeyi becerirsen duayen olabiliyorsun zaten!

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

Mizah dergilerinde yazan çizenlerde sağlam ego olur. Sizde de var mı? Pek kendinizi anlatmıyorsunuz zira, sizde kahramanlarınız ön planda.

Çizerin tarzıyla ilgili bir şey bu. Kimisi kendini direkt anlatabiliyor. Aslında hepsi kendini anlatıyor da kimisi tiplerin arkasına saklanıyor. Bu normaldir. Çizerin ne tarz bir mizah yapmak istediğine bağlı. Aslında senin elinde olmayan bir şey kendiliğinden çıkıyor. Dara düşünce çıktı. Tutan tip projeyle değil zorunluluktan çıkar ayrıca.

Bir formülü yok o zaman “kesin tutar bir tip” denmiyor?

Stephen King’in “Yaratıcı Yazarlık Kursu”na çağırılmasıyla ilgili bir hikâye var. “Ne yapmamız gerek” demişler, o da “İlk yapmamız gereken burda olmamak” demiş. Çünkü masa başında olmalıyız! Hiçbir formülü yok bu işin yani…

Duygusal Fırat’ın Facebook’ta 1 milyon 200 bin, fırlama Baattin’in ise 4 milyon takipçisi var…

Yapanları tanıyorum ve hepsi benim kontrolümde artık. Mesela Fırat’ta artık balon yazılmıyor. Baattin’de şiddet içerikli, ırkçı ve cinsiyetçi şeyler yazılıyordu. Ama artık bitti bu. Sonra onları toplamaya karar verdim çünkü başa çıkamazdım. Diğerlerini kapattım ve bunlar “resmi” oldu. Böylece konu tatlıya bağlandı.

“KIZ ÇOCUK GÜZEL, ERKEK ÇOCUK SOSYAL ZEKÂYI OTURTAMIYOR”

Neden en başta diş hekimi oldunuz?

Karikatürcü olacağım belli değildi. Yiğit Hacettepe Güzel Sanatlar’daydı ben diş hekimliği okuyordum. Ankara’da böyle bir ortam yoktu. İstanbul’a geldim, yedi sene diş hekimliği yaptım sonra bıraktım. 30 senelik diş hekimlerini görünce, en fazla o olabileceğimi gördüm ve onu istemedim. Muayenehanemin olduğu yerde yaşlı bir diş hekimi vardı, kahverengi kalın perdelerin arkasından sokağa bakıyordu hergün. Ben de öyle ölmek istemiyorum diye birden korku geldi.

“Durduk yerde risk alıyorum” demediniz mi hiç?

Tekrar dönebileceğimi biliyordum. Ama yine de şansımı denemek istedim. Yaşım da küçük değildi ve analiz edebiliyordum. O anda bana denilen şeyleri ergen gibi reddetmiyordum. Çok gaza gelmiştim. Normalde disiplinli değilimdir ama o aşamada çok disiplinli çalıştım. Bir an önce hasta bitsin de eve gideyim diyordum.

Evlisiniz değil mi?

Evliyim ve iki buçuk yaşında bir kızım var. Adı Elif…

Kız babası olmak Fırat’ı etkiliyor mu?

Yoo. Bakalım biraz daha büyüsün. Ama ben erkek çocuk istemezdim. Nasip tabii… Erkek çocuk bana biraz itici geliyordu, ergenlikte özellikle kendimden biliyorum. Kendim gibi bir çocuğum olsun istemezdim, evin içinde bağırıyor, kapı çarpıyor falan çirkin bir şey. Kız çocuk en azından alımlı, şirin falan. Kız daha güzel geçiriyor hayatını, erkek çok bocalıyor ve sosyal zekâsını bir türlü oturtamıyor.

Fırat’ın yaşı hiç büyüyecek mi?

Hiçbir çizgi karakterin büyüdüğünü görmeyiz. Fırat da büyümez. Bir de Fırat’ın hangi zamanda olduğunu bilmeyiz. 80’lerde de olur şimdi de. Bazen onu bilgisayarla da çiziyorum, bir keresinde Tahsin’le Google’dan “külotsuzluk” diye arama yapmışlardı!

Karaktere yabancılaşmak diye bir şey oluyor mu, neden uzun zamandır Faik çizmiyorsunuz?

Senin içindeki duygusal bağı bitiyor. Fırat’ta da bir ara olmuştu çizmedim, sonra özledim tekrar çizmeye başladım. Çok etraftan söylenince senden çıkıyor tip. Senin malın olmuyor, başka bir şey oluyor. İnternetle birlikte bir soğumuştum başta. Sonra da onların eline bırakmak istemedim.

"GEZİ MİZAHINDAN DAHA KOMİĞİ YAŞLININ GENCE TUTUNMASIYDI"

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

Geçen sene Gezi Direnişi döneminde yapılan mizah anlayışı çok iyiydi ve mizahçılar da gaza gelmişti. Mizah dergilerinin bu anlayışı beslediğini düşünüyor musunuz?

Gezi’de iyi bir mizah anlayışı vardı ama daha komik olan, gençlere tutunmaya çalışan yaşlı aydının “artık her şeyi gençler biliyor, atın bütün sosyolojiyi siyaset kitaplarını çöpe!” diye her şeyi de bitirmesiydi! Onla ülke nasıl yöneteceğiz, sokaktaki yazı bu yani! Duayen gitti gençlerin peşine takıldı. Yıllardır “Ortadoğu politikası” derken birden “gençler bir harika” demeye başladı. Abi, sen de vardın? Onlar da var tamam da, sen de devam et yani… Neden geldin yanımıza? O dönem Taksim’de Vendetta maskelerine yüksek belli kotuyla bakan da vardı, Testere maskesi de var onun yanında. Vendetta’yı yeni öğrenmiş, Testere’yi hiç bilmiyor. Ama alıp takan oldu “heyo” diye. “Gençler biliyor doğrusunu” diye sırf! Tarihin hiçbir döneminde yaşlı gencin ağzına böyle bakmamıştı.

Uykusuz nasıl bir duruş sergiledi sizce, şimdi bakınca ne düşünüyorsunuz?

O dönem tüm mizahçıları elbette etkiledi. Zorlandık tabii biraz. Coşkulu ruh hali espriyi besliyor ama gelen kötü haberler her şeyi anlamsız kılabiliyordu. Ruh olarak karikatürcüler genelde bir yere bin kişi koşacaksa onlara uzaktan bakar. Çünkü anlayamazsın ve mizahını yapamazsın. Umut çizdi mesela Nişantaşı kızının koşmasını… “Önlerdeyiz Koray!” diye arıyor ya o kız, sanki konserde! Hipster’ın biri gaz maskelerinin hipster olanını bulmuş mesela, eski Rus maskelerinden. Bu ortamda bile “Hipsterlığıma devam” diyor yani.. “Her şey bir yana hipsterlığım bir yana”... Büyük olay oluyor ama tarz peşinde adam vardı, çok komikti.

KADIN MİZAHÇI MESELESİNE BAKIŞ

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı
Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı

Kadın mizahçı diye bir şey yok, mizah var. “Kızlara mizah” falan deniyor, o olmuyor, itici oluyor. Kadınlar da okumuyor bunu. Erkek mizahçı da erkeği vurgulamıyor ki.

Sanırım başka bir motivasyonu var kadının. Kadınlar daha sosyal ve karikatür çizmek asosyal bir iş. Arkadaş grubu içinde daha güzel ortamı var… İnsanlar ortaokulda çizmeye başlıyor. Çok yakışıklı karikatürcü de bulamazsınız, yakışıklı zaten takılıyor. Sivilce içinde olanı da “dur ben kendimi nasıl beğendiririm” diyor ve çizgi yeteneği varsa zekâsını bu şekilde göstermek istiyor. Ya da iyice içine kapanmış ve odada kendisi için çiziyor. Çizgi ve mizah bu şekilde gelişir. Her gün telefon gelse ve süper ortama gitse karikatürcü olmazdı. Kadın zaten istediği zaman arkadaş bulabiliyor. Dandik tespitlerle dolu bu konuşmamı bitirmek istiyorum, artık başka soruya geçelim, yandım!

UĞUR GÜRSOY’UN ÜNLÜ KARAKTERLERİ

Uykusuz çizeri Uğur GürsoyFırat ve Baattini anlattı


Fırat:
“Enneeeeeem”, “En birinci ben oldum”, “ repliklerini gençliğin diline dolamış olan sevimli karakter. Uğur Gürsoy’un en ünlü tiplemesi.

Baattin: Fırat’ın mahalle arkadaşı. Hayat onu erken büyütmüş, kendisine büyük gelen ayakkabıları, ani arızaya bağlaması ve “pıçaklarım” repliğiyle Uykusuz’un sosyal medyaya armağanı.

Faik: Darboğazdan hiç çıkamayan, hep “1 yetele” ile yaşayan sakallı ve naif, herdaim fakir. “Pardon, geçen ay bir topkek ayırtmıştım, onu bekletebilir miyiz, başka yere ödemelerim çıktı da…” diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!