Duru senin baban bir kahramandı!

YILLARCA yazıldı çizildi, “Bu insanlar boşuna hapiste yatıyorlar!” diye, “Bu deliller dandik, uydurma!” diye.

Haberin Devamı

“Sanıklara, avukatlara söz hakkı tanınmıyor, bu nasıl adalet!” diye...
Ama adalet, 3 yıl boyunca bu çığlıklara sağır kaldı.
Sonunda Anayasa Mahkemesi aynı gerekçelerle yeniden yargılama hakkı tanıdı...
Duru senin baban bir kahramandıTanıdı ama adaletin geç kalanı adalet mi!
Üç can, üç insan gitti...
Ve ailelerinin hayatları kaydı. Toptan acı bir hikâye, ama bence en acısı Sema Özenalp’le çocukları Duru ve Batu’nun yaşadıkları...
Bugün ve yarın Sema Özenalp’a kulak veriyoruz...

Tahliye kararı çıktığında ne hissettiniz?
Müthiş bir sevinç! Nihayet Murat çıkmış da, eve gelecekmiş gibi. “Oh be!” dedim, acayip bir yük kalktı omuzlarımdan. Ama sonra, gerçeği idrak ettim. Murat artık yoktu, Murat’ı kaybetmiştik. İnsan kendini aldatıyor, sanki o hâlâ içerideymiş gibi bir oyun içine giriyor, ama işte herkes dışarı çıkıp, o gelmeyince ölümle yüzleşmiş oluyorsun, “Ya evet!” diyorsun, “Bizim babamız artık yok, öldü..!”
Bu kaybı nasıl yaşıyorsunuz?
Tarifi yok. İçimdeki öfkeyi anlatabilmeme imkân yok. 3 yıldır hasrettik zaten ona. Kızım Duru 5.5, oğlum Batu 13.5 yaşındaydı Murat’ı bizden aldıklarında. 3 yıldır “Akşam olduğunda baba eve gelir”, “Hafta sonlarında babayla gezmeye gidilir” ya da “Yaz tatili babaya göre planlanır!” gibi bir şeyimiz yoktu. Ne var ki, bunun bir gün tekrar gerçekleşebileceğine dair umudumuz vardı, o da gitti elimizden...
Tahliyeler başlayınca aklınıza ilk gelen ne oldu?
Çocuklarım! Murat vefat ettikten sonra Silivri’den, Maltepe’den, Hasdal’dan bütün silah arkadaşları, eşleri aracılığıyla, “Sema bizim kardeşimiz, çocukları da bizim çocuklarımızdır! Çıkar çıkmaz, eve gitmeden onları ziyarete gideceğiz!” diye haber yolladılar. Birden paniğe kapıldım, onlar eve geldiklerinde çocuklar ne hisseder diye? Acaba gelmeseler mi? Ama sonradan fark ettim ki, Murat’ın arkadaşları da bizimle kendi acılarını paylaşmak istiyorlar. Psikolog bir arkadaşıma danıştım, “Çocuklara sor!” dedi, sordum, gelmelerini çocuklar özellikle istedi...
Kaç kişi geldiler?
Mamak’ın tamamı. Ertesi gün de İstanbul grubu...
Peki çocukların tepkisi ne oldu?
Babalarının bir kahraman olduğunu arkadaşlarından duymak hoşlarına gitti. Babalarının ölümüyle o gün yüzleşmiş oldular. O gece kızımın ateşi 40’a çıktı. Bir anda, hastalık mastalık yokken. İki gün düşüremedik ateşini. Ateş düşürücüler verdik, doktora götürdük, antibiyotik içirdik, sirkeli sularla sildik. Bugün bir parça daha iyi. Bu bir süreç tabii. Belli aşamaları var. Bunları atlatmak zorundayız. Ama bu zor dönemde inanılmaz dostluklar kuruldu, nasıl bir yardımlaşma, dayanışma anlatamam...
Kızınız Duru, babasının bir kahraman olduğunu biliyor mu?
Evet. Bundan zerre kadar şüphesi yok. Murat’ın ölümünden 5 gün sonra, “Anne, babam keşke 10 Kasım’da ölseydi!” dedi, “Ama olsun 1 Mayıs da güzel, o da İşçi Bayramı!” Tahmin edilemez bir acı yaşamasına rağmen, o cenaze töreni, gururunu okşadı. Gazetelerde yazılanlar, babasının parlak geçmişi...
Biz olup biteni izah edemiyoruz, o nasıl yapıyor...
“Eğer babam ölmeseydi, belki de içerideki amcaların 16 yıl hapis yatması gerekecekti!” diye düşünüyor. Babanın ölümünün, arkadaşları için bir takım olumlu sonuçlara yol açtığına inanmak istiyor. Sanki sözleşmiş gibi, başsağlığı için gelen bütün arkadaşları da benzer şeyler anlattılar Duru’ya. Aslında sadece kızım değil, benim de bir yanım öyle olduğuna inanıyor. Murat bir misyon adamıydı. Bu şekilde misyonunu tamamladı. Giderken de arkadaşlarını geride bırakmadı! Herkes Duru’ya, “Senin baban bir kahramandı” diyor. E bu da acısıyla biraz olsun baş edebilmesine yardımcı oluyor... (DEVAM EDECEK)

Haberin Devamı


Ben affedersem Allah affetmesin!

Haberin Devamı


Duru senin baban bir kahramandı

Bu nasıl bir acıdır? Bu çocuklar büyüyünce n’olacak?
Başbakanımız bir laf etmişti, “Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz!” diye. Dindar bir nesli bilemem ama kindar bir nesil yetişiyor kesinlikle! Ben elimden geldiği kadar çocuklarıma insan sevgisini aşılamaya çalışıyorum. Ama çocukların yaşadıkları bunlar. Güzel olan tek şey, babalarıyla gurur duyuyorlar, ben de öyle, bütün Türkiye öyle. Hastanedeyken bir arkadaşım, “Murat’ın doğum tarihi, anne adı, baba adını soruyorlar” dedi. “Neden, hayırdır?” dedim. “Mekke’de dua edeceklermiş” dedi.

İÇLERİ EN AZ BENİM KADAR ACISIN

Eğer duayla sonuç değişebiliyor olsaydı, Murat kurtulurdu. Bütün Türkiye dua etti. Amerika’dan, Almanya’dan her yerden aradılar. Biz bu acıyla baş etmeye çalışacağız. Dünyada ilk eşini kaybetmiş insan ben değilim veya babasını kaybeden ilk çocuklar benim çocuklarım değil. Herkes gibi biz de yaşamaya, yolumuza devam etmeye çalışacağız. Ama affeder miyim? Asla! Eğer günün birinde ben affedersen, Allah affetmesin diye dua ediyorum. Zarar verebilir miyim? Hayır. Hiçbir zaman, “Çocuklarından bulsunlar!” demem, çünkü o çocukların bir kabahati yok. Onlar niye acı çeksin? Ama öyle olsun ki, öyle bir şey yaşasınlar ki, “Bu iş bu yüzden başımıza geldi!” desinler, onu fark etsinler, içleri en az benim kadar acısın! İnanıyorum ki, adalet de, ilahi adalet de bir gün yerini bulacak...

Yazarın Tüm Yazıları