İlkokul öğretmenleri asla unutulmaz

Bilirsiniz, ben bu köşede kendimden, ailemden sıkça söz etmem ama bazen gerçekten birkaç satırla, en azından kızımı, torunumu mutlu etmek istiyorum. Hem de böyle anlamlı bir yazıyı yayınlamadan yapamadım.

Haberin Devamı

Şunu da eklemek istiyorum ki, yarın Babalar Günü. Ve işte böyle gerçek bir baba gibi, hatta bir babadan da öte öğretmenler var bu dünyada. Onları da, tüm gerçek babaları da kutluyorum bu vesileyle...
Ama tabii sözüm, çocuğunu terk edip giden, onu unutan, bir evlat yetiştirmenin sorumluluğunu ya da kutsallığını bilemeyen babalara değil elbette. Bazen bir öğretmen sınıfındaki çocuklara, bir babadan bile daha öte olabilir.
Ben de size torunum Yasemin’in eğitim hayatında yolunu aydınlatan çok değerli bir öğretmeni, kızım Yonca’nın ağzından tanıtmak istedim.
Bir ilkokul öğretmeni bir insanın yaşamında inanılmaz bir yer tutar, çok ciddi bir etki yapar ve o asla unutulmaz.
Eminim sizin de böyle ilkokul öğretmeni öyküleriniz vardır. Dilerseniz bana yazın, yayınlayayım.

Sonsuz teşekkürler Çağlayan Öğretmen
Çocuğun olunca farklı bakıyorsun dünyaya, farklı hissediyorsun, hep çocuğun için nefes alıyorsun... İşte bu nedenle çocuğunun eğitim hayatı senin için dünyanın en önemli konusu oluyor. Onu hayata en iyi şekilde hazırlamak istiyorsun.
Dört yıl önceydi. Kızım Yasemin okula başlayacaktı. Her anne gibi çocuğum için en iyisini araştırıyordum. Her kafadan bir ses çıkıyor, kafam karışıyordu. Kimi “anneliği tatmış bir öğretmen olmalı”, kimi “tecrübeli olmalı, otoriter olmalı” diyor, kafamı bulandırıyordu.
“En iyisi, kendi ilkokul öğretmenimi arayayım. Ona danışayım” dedim. Canım ilkokul öğretmenim Ayten Tolga’yı aradım. Bana “En iyi okul, evine en yakın olan okuldur” dedi. “En iyi öğretmen ise; sen annesin; öğretmenin gözüne bak. Orada göreceksin anlayacaksın doğru insan mı doğru öğretmen mi?” dedi. Benim iyice kafam karışmıştı, o göz bana ne ifade edecekti?
Okul kayıtları başladı. Nurettin Teksan İlköğretim Okulu’na gittik ve öğrendik ki o sene ilkokul birinci sınıf öğretmenleri dışarıdan, başka bir okuldan tayin edilmişler. Bu demek oluyor ki gelecek bu yeni öğretmenler hakkında hiçbir bilgimiz olamayacaktı. Ama bu okul, mahallemizin bilinen ve beğenilen bir okuluydu. Sonunda karar verip kaydımızı yaptırdık ve öğretmenlerimizin okula gelmesini bekledik.
O yaz hiç unutmuyorum; hep bir endişe vardı üzerimde. Ne olacak, kızım ne yaşayacak, öğretmeni nasıl biri olacak, onu sevecek mi, öğretmen kızımı sevecek mi diye...
Bu endişe sınıf öğretmenimizle tanışıncaya kadar sürdü. Çağlayan Demiray’la karşılaştığım zaman kendi ilkokul öğretmenimin ne demek istediğini anladım. Gözünde başka türlü bir ışık vardı. O ışıkta sevgi, şefkat, anlayış, merhamet, saygı ve tevazu gördüm ben. O zamana kadar biriktirdiği tüm bilgilerini çocuklara aktarmak için sabırsızlanan biriydi.

KIZIMIN BÖYLE BİR ÖĞRETMENİ OLDUĞU İÇİN HEP ŞÜKRETTİM
Şimdi o tanışmanın üzerinden 4 koca yıl geçti. Okulda iyi ya da kötü günler geçirdik. Kah güldük kah ağladık. Bugün çocuğum zeki, özgüvenli, sevecen, Atatürk sevgisiyle dopdolu, araştırmacı, öğrenme aşkıyla yanan, bilgili ve yürekli bir kızsa, bunu tamamen Çağlayan Öğretmen’e borçlu.
Onu hakkını nasıl öderiz, bilmiyorum. Öğretmenliğin haricinde çocuklara bazen gerçek bir baba oldu. Bazen de bir arkadaş, bir ağabey...
Çocuklar, öğretmenlerini o kadar çok sevdiler ki. Kızım ödevini yapamadığı zaman, uykusundan uyanıp “öğretmenim üzülmesin ödevimi bitirmeden gitmemeliyim okula” diyordu.
Öğretmenimiz koyu Beşiktaşlı olduğu için eve Beşiktaş takımının marşını söyleyerek geliyordu. Oysa o koyu bir Galatasaraylıydı. “Ama ben hem Galatasaraylıyım, hem de Beşiktaşlıyım” diyebildi.
Bir ara kızım ateşlenip, birkaç gün okula gidememişti. Aynı şekilde çocukların bir kısmı da hastalanmıştı. Sınıfta sadece birkaç öğrenci kalmıştı. Nihayet Yasemin iyileşti, koşa koşa okula gitti, sınıfa girer girmez, öğretmenine sarıldı; “Sizi çok özledim öğretmenim, neyse kavuştuk” demişti. Çağlayan Bey ise, hiç unutmayacağım şu sözleri söylemişti: “Asıl ben sizi çok özledim çocuklarım, çünkü ben sınıfa bakıp da sizin o güzel gözlerinizi göremezsem, kendimi çok kötü hissediyorum. Benim sizin gözlerinizden bana yansıyan o enerjiye ihtiyacım var. Tahtaya döndüğüm zaman bile, arkamda sizlerin o pırıl pırıl enerji yansıtan gözlerinizi hissediyorum ben.”
Hep şükrettim. Kızımın böyle bir öğretmenin öğrencisi olduğu için. Bundan sonra dualarım farklı olacak çocuğu okul çağına gelenlere, “Allah karşısına böyle harika bir öğretmen çıkartsın” diye. Belli ki bizim için dua edenler olmuş.

HER ZAMAN ŞEFKATLİ BİR BABA GİBİ DAVRANDI
Kızım ve sınıf arkadaşları, 4. sınıflarını yönetmelik değişikliği nedeniyle, İbrahim Öktem İlköğretim Okulu’nda okudular. Allah’tan öğretmenleri de onlarla aynı okula geçiş yaptı. Dün de okulun son günüydü; kızımın da mezuniyet günü. Karnesi baştan aşağıya “pekiyi”idi...
İlkokulun 4’üncü sınıfı bitiyor, ortaokula geçmeye hazırlanıyordu. Ve öğretmeniyle vedalaşma zamanı gelmişti. Bu ayrılık gerçekten çok zor oldu. Hem öğretmen için hem de çocuklar için. Artık onları yeni ve çok daha farklı bir okul bekliyordu. Yeni bir döneme adım atacaklardı. Ama Çağlayan Öğretmen’den ayrılmaları çok zor oldu. Onlara hem mükemmel bir öğretmen, hem de anlayışlı, sevgi ve şefkatli bir baba gibi davranan sevgili öğretmenleriyle gözyaşları içinde vedalaştılar.
Size sonsuz teşekkürler sevgili Çağlayan Öğretmen... Yolunuzda başarılar olsun hep. Eminim öğrencileriniz sizi asla unutmayacaklardır.

Yazarın Tüm Yazıları