‘Bir numara’yı açıklıyorum

GEÇEN hafta hayatımda ilk defa Çağlayan Adliyesi’ne gittim.

Haberin Devamı

Savcı önüme yarım sayfalık bir tape koydu.

Bir gazeteci ile yaptığım telefon konuşmasıydı.

Dikkatle okudum.

Ne benim söylediğim şeylerden tek kelime anladım.

Ne de karşımdakinin...

Sanki iki uzaylı konuşuyor gibiydi.

* * *

İzni olmadığı için adını yazmıyorum ama o gazeteciyle üç-dört defa konuşmuştum.

Suriye Devlet Başkanı Esad’la yapmayı planladığımız mülakat içindi.

Doğrusu hiç şaşırmadım...

Hem onun, hem benim telefonumun dinlendiğinden o kadar emindim ki...

Yaptığım konuşmada hiçbir suç unsuru yoktu... Gizli kapaklı bir şey değildi...

Peki dönemin savcıları beni niye dinlemişti?

Şimdi sıkı durun...

-“Selam Tevhid” adlı, adını 17 Aralık’tan sonra gazetelerde gördüğüm bir silahlı terör örgütünün üyesi olmak iddiasıyla dinlemişler.

* * *

Peki bu örgütün “bir numara”sı kim?

Haberin Devamı

Savcının elindeki belgeler, olayın Başbakan Tayyip Erdoğan’a bağlanmak istendiğini ortaya koyuyor...

- Beni “Ergenekon” çetesine sokmak için çok uğraştılar.

Kanada’ya kaçan bir adamın kargacık burgacık elyazısıyla yazdığı bir örgüt şemasını, benim vergilerimle çalışan MİT ciddiye alıp servise koydu.

Bazı gazeteler bunu manşete taşıdı.

Allah’tan dönemin savcıları bile ciddiye almadı.

- Bazı meslektaşlarımız 28 Şubat davasından içeri attırmak için epey uğraştı...

Başaramadı.

- Sonra ne idüğü belirsiz bir gizli tanık buldular.

Adam savcıya, hayatımda adını hiç duymadığım bir yayınevinin, hayatımda adını hiç duymadığım bir yazarının, hayatımda adını hiç duymadığım bir kitabının basımı ilgili olarak beni çete mensubu ilan etti.

O da tutmadı...

* * *

Ama Başbakan Tayyip Erdoğan’la aynı dinci terör örgütünün üyesi olarak telefonlarımın dinleneceği...

İşte bunu hayal bile edemezdim...

Erdoğan’la aynı çete içinde olduğum için ben mi üzüleyim...

Yoksa benimle aynı çetede yer aldığı için Başbakan mı üzülsün..

Allah’tan davalar o savcıların elinden alındı...

Yoksa ikimiz aynı hücreye de düşebilirdik...

Sizce içeriden kim kimi ikna ederek çıkardı...

2- Telefonu 25 yıl dinlenen bir adamın feryad-ı figanı

- Telefonları kanunsuz biçimde dinlenip yayınlanan bir insanın neler hissettiğini 1997 yılında öğrendim.

Haberin Devamı

Dönemin iktidar ortağı Doğru Yol Partisi, kanunsuz yollarla dinlenmiş telefonlarımı hem de basın toplantısıyla bütün Türkiye’ye duyurdu.

* * *

Yetmedi...

- İki yıl önce Beşiktaş Adliyesi’nden davet aldım.

Önüme 17 yıl önce dinlenmiş telefon konuşmalarım kondu...

Aradan yıllar geçmiş... Konuştuğum kişinin kim olduğunu bile unutmuşum.

* * *

Yetmedi...

- Aynı gün önüme eşimin telefon konuşmalarını da koydular...

Evde çalışan görevliye, gelirken şunu, şunu al dediği bir konuşma...

“Gidip Başbakan’a söyleyin, bir gün gelecek, onun ailesinin telefon konuşmalarını da önüne koyacaklar” dedim...

Koydular...

* * *

Yetmedi...

- 17 Aralık’tan sonra bir gün gazetelerin manşetlerinde yine kendimi gördüm...

Haberin Devamı

Bu defa “Selam Tevhid” örgütü üyesi olmak iddiasıyla telefonlarımın dinlendiğini öğrendim.

Örgütün adını ilk defa işitiyordum...

* * *

Yetmedi...

- Dün sabah erken saatlerde bir arkadaşım, Yeni Şafak gazetesinin manşetini haber verdi. Bu defa Ankara Emniyeti’nde bir yapılanma, başka bir isimle, telefonlarımı dinleme kararı çıkarmış... Hem de “uyuşturucu kaçakçılığı” gibi yüz kızartıcı bir iddiayla. “Yuh artık” dedim...

Dedim ve bu duygularla şimdi devletime seslenmek istiyorum...

3- Allah sizin evinize de o kepçekulağı o sümüklü burnu musallat etsin

EY Türkiye Cumhuriyeti Devleti...

Yahu arkadaş sen nasıl bir devletsin...

Nedir bu insanların hayatı ile ilgili iştahın, merakın, obeziten... Doymaz mısın sen yahu dinlemeye... Hiç mi utanmazsın burnunu, gözünü, suratını hayatıma sokmaya...

* * *

İnsaf yahu...

Haberin Devamı

25 yıldır bu devletin en az 5 ayrı istihbarat birimi telefonlarımı dinliyor, takip ediyor. Yirmi yıl boyunca yanımda o devletin verdiği resmi koruma görevlisi ile gezdim.

Hepsi de iyi çocuklardı, Allah hepsinden razı olsun...

Sabah evden çıkıp akşam dönünceye kadar yanımdan bir saniye ayrılmadılar...

Nereye gittim, kiminle görüştüm hepsini biliyorlar...

Onlara sorun yahu...

Yeter artık be...

Beddua mı edeyim...

“Allah hepinizin yatak odasına, mahremine, başkalarının kepçekulağını, sümüklü burnunu musallat etsin” mi diyeyim...
Demeyeceğim, ama sana iki çift sözüm var...

4- ‘Mahrem’ kelimesini kutsal bilen arkadaş lafım sana

HAYIR demeyeceğim...

Çünkü bir telefon dinleme mağduru olarak, kamu meydanında çırılçıplak bırakılmanın ne olduğunu biliyorum...

Kimseye bu bedduayı etmem...

Ama eminim...

Haberin Devamı

Şu an iktidarda olanlar, size sesleniyorum:

Biliyorum ki siz de dinliyorsunuz...

Hâlâ dinliyorsunuz, hâlâ iştahınız kaçmadı, hâlâ devletin istihbaratını özel dedektiflik bürosu olarak kullanıyorsunuz...

Ama bilin ki, bir gün gelecek siz de benim çektiğim bu ahı çekeceksiniz...

Sizler de tadacaksınız sokak ortasına çırılçıplak bırakılmanın utancını...

Kendi sesiniz size de domuz böğürtüsü gibi gelecek...

Bilin ki, devletin bu iğrenç alışkanlığı hepimizin derdi...

Bilin ki, bu savaşı ancak “Beni dinleyenler kötü, benim için dinleyenler iyi” pespayeliğine düşmeyen insanlar kazanabilir...

Bilin ki bu vicdansız ve ahlaksız savaşı kazanamazsak, hepimiz kendimizi sokağın ortasında çırılçıplak bulacağız.

“Mahrem” kelimesini kutsallaştıranlara duyururum...

Yazarın Tüm Yazıları