Babil gibi bal kulesi

Güncelleme Tarihi:

Babil gibi bal kulesi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2014 01:30

Bugün Şenkaya ilçesine bağlı olan Gaziler, tarih boyunca Bardız adıyla bilindi. 20’nci yüzyıla kadar Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Çerkezler, Gürcüler, Oğuz Türkleri bir arada yaşardı. Nüfusu 30 bine yaklaşmıştı. Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekatı emrini vermek üzere geldiği günlerde şansı döndü. Benzersiz florasıyla 1950’lere kadar İstanbul’un en büyük bal tedariksiçisi olan Bardız bugün kaderine terk edilmiş.

Haberin Devamı

Gerçek gezgin kaşiftir. Bugün katmerli keşif ve ballı kete var. Uçaklarla farklı yönden Erzurum’a indik.
Telefonda Hamza ve İsmail Kaptan... Haftanın beş günü, tan vakti Bardız’dan Erzurum’a gelir, öğlende geri dönerler. Atladık minübüse. Antik çağın tarihçisi, komutanı Ksenophon’nun geçtiği Pasinler Ovası’na, kuzeydoğuya sürdük.
Puşkin de buradan geçmişti. Üç saat Horasan, Karaurgan, Sırbasan, Yeniköy, Köroğlu. Son yokuşu tırısta çıktık, iki bin metre yüksekteyiz. İsmail Kaptan heybetli gövdesiyle atlayıp indi. “Tekin Ağabey, Çakır Baba’da su içelim” dedi. Su içelim derken, silüet serildi aşağıda.
Puşkin’i bilemem ya Ksenophon bunu görmüştü. Obsidiyen bakırlı tepeler, kışın kristal kale; hayal şatoları, Kıpçak, Apkaz, Çerkez, şaman Oğuz, karaim hazar göçmenleriyle, Roma ipek yolu, çağında metroplitan kent, yaz gelince şakıyan bülbüllerle Babil gibi bal kulesi, Bardız buradaydı.

Yılda 50 ton bal üretiyordu

Haberin Devamı

1950’lerde Bardızlı ‘Baldooruk Ailesi’ Şenocaklar, yılda 50 ton bal üretip, İstanbul’u doyuruyordu. Aşağıya doğru, değirmi döngülerle iniyordu yol.
Şehitler Anıtı sağda kaldı. Evler yakınlaştı. İsmail Kaptan yolcuları yükleriyle bıraktı. İki, üç meraklı gezgin minübüste kaldık. Kaptan “Sizi nereye bırakayım” dedi.
Kara Hasan Çeşmesi’nde durmuştuk. “Çakır Baba’ya bir daha bakalım, kaça çıkarsın” dedim. “Para söz mü, gönülden kopan yeter ağabey” diye cevapladı. Ünlü balcı ailenin oğlu, eski Tarım Bakanlığı Başmüsteşarı Cemal Şenocak’ın doğduğu evin son sahibi, Zeki Şahin. Onu da aldık. Doruğa sürdük. Kadınlar çiçeklere koşuştu. İki bin metrede, adrenalin patlaması yoğun olur.
Çöller de böyledir; ‘serap, hayal’ sanrı verir. At üstünde Puşkin, zihnimde yiterken Ksenophon ile 2400 yıl ötede baş başa kaldım. Burayı bilen Zeki Şahin yanımda konuşuyordu.
“Bizim evin orda eski mezarlığı ve kilise yıkıntısını göstereceğim” dedi.
Adrenalinim yükseldi! Ksenophon hayali canlandı. Aç, susuz ‘onbinler’ durur mu? Tarih öncesi Bardız’a doğru, ganimet için vahşi koşu başladı. O sıra kadınlar çiçeklerle gelip acıktık dediler de, Ksenophon’dan bir an kurtuldum. İçli kete katmer, ev yoğurdu, tereyağı, kuşburnu ezmesi, ısırgan kavurması, gövermiş peynir, Bardız balı, organik al elmalar bekliyordu.
Minübüs yarım gaz aşağı iniyordu. Diz boyu çiçekli patika yolu seçtim.
Koşarak bir tilki kaçtı. Bir saksağan sürüsü, keklik ötüşleri, gökte kartallar dönüyordu. Derin fay hattının keskin ucundan, depremlerle de çöken arkaik kente bakarak durdum bir süre.

Enver Paşa bir gece kalmıştı

Haberin Devamı

Kale orada kaşifini ve keşfini bekliyordu. Kaptan seslendi “Ağabey fazla açılma, buralarda bal sever yaban ayıları var, gerçi arı da, bal da kalmadı ya!” Böylece ilk bilgileri de aldık.
Sonunda, Zeki Şahin ören yerine çıkardı, kilise kalıntısı üstünden kaleye baktık. “Dört mezarlık var. Biri burda, diğeri jandarma binasının bulunduğu yerdeydi, yol çıkışında ötekiler. Farklı dinler 30-40 bin nüfus Rum, Rus, Musevi, Ermeni, Müslüman mezarlıkları...” diye öyküsüne devam etti.
Konuyu değiştirmek için “Zeki Bey, kurtağzı bağlatmak istiyorum, kime gidelim” diye sordum.
Zeki Şahin güldü. “Deli Dumrul şamanlar kalmadı. Herkes hacı şimdi, ama Mahbube ninenden, Şenocaklardan kalma kileri, bal eritilen aşhaneyi gösterdim. Senin anan da bu evde doğmuş” dedi.
200 yıllık evin arka bölmesine geçtik, kırlangıç yuvası tavanı gördük. Kazanlar, kovalar süt dolu, imececi paylaşımcılık. Fırına geçtik, hamur yoğuran, ekmek pişiren bayanlar; sefa geldiniz, dediler. Kaçıp göçme olmadı, taze ekmek kokusu sardı içimizi; keteler, katmerler de buradaydı.
Eskiden çok dilli olan bu arkaik kentin içine yürüyerek indik. Enver Paşa’nın bir gece kaldığı, Sarıkamış Harekatı’na komut verdiği evi sıyırıp geçtik. 30 adımda kale önünden, doruğa çıktık.
100 metre aşağıdaki su, dolanarak akıyordu. Ksenophon’un ordusu kanlı bir kıyımla bu kaleyi kuşatmıştı. Kucaktaki çocuklarla kaleye sığınan kadınlar, kendilerini gürleyip akan uçuruma attılar. Kale, ‘Onbinlerin Dönüşü’yle yağmalanıyor, kadın ganimetler ve bal küpleri paylaşılıyordu. Bir çocuk “Pasinler’den Çoruh kanyonlarına ordusuyla inen Ksenophon’un bir okçusu kale burcunda vurdu beni” diyerek ağlıyordu...
2400 yıllık zihinsel bir fırtına esiyordu. Bu tarih öyküsü ile gezginler, 100 metre aşağıdaki suya bakıp kale burcundan çiçeklerini andaç olarak boşluğa saldılar.

Bala müşteri yok

Haberin Devamı

Soğanlı Dağları “kefensiz mezar yeridir” denilince, tarih dersinde “bekle” diyerek, Ksenophon araya girer. Rus ve Osmanlı askerinin birbirlerinin yaralarını sardığını gören Puşkin ağlaya ağlaya Moskova’ya geri döner...
Madalyonun bir yüzü böyle de, Soğanlı yaylaları, arıcıların arayıp bulamadıklar bahçedir. Muhtar Emin Bey, İlçe Tarım Müdürü Hamza Sapar’la tanıştırdı bal üzerine bilgi almam için. “Bardız çiçek florası o kadar zengin ki, Anzer balıyla yarışır ve geçer” dedi Sapar.
Mustafa Şengül’ün güllü bahçesine de uğradık. Eşi Şengül Hanım, Bardız desenli kilimle geldi. “Yün de organik, ama satamıyoruz, Prof. Bingür Sönmez reklam etse, bak nasıl satarız” dedi.
Bal arıyoruz satın almak için, Rafet Bey’e gittik. Maniyle karşıladı bizi: “Al alma kızıl alma, gel yola düzül alma, yar kapıdan geçende cebine süzül alma...” Al yanaklı organik elma getirdi bahçeden.
“Bura balın anayurdu, Kafkas arısının son ocağı ama satamıyoruz” dedi.
Israr edince gitti içeriden iki kiloluk kutu getirdi. Kilosu 20 TL’den ödedik.
“Yürüyüşçüler geliyor, onlar da alır” dedim. “Ne yapsak bilmiyorum, satamıyoruz” diye yakındı.
Kars Platosu ile Pasinler Ovası’nın rüzgar yolu olan bu vadi Çakır Baba doruğuyla bin metrelere tırmanıyor. Aynı anda üç ayrı mevsim, üç ayrı doğal örtü karşımıza çıkıyor.
Kaleden batı akarsu vadisine, Şenocakların yılda 50 ton bal ürettikleri bahçeye düşkırıklığı ile baktık. “Nerede o binlerle sayılan arı kovanları” diye söylendik...

HES tehlikesi

Haberin Devamı

Ahıska’dan sonra, Ardahan çıkışı. 70 kilometre sonra buraya varır yol. Kars Platosu’nun batı, en çukur üçgen tabanı burası. Peki Bardız’ın geleceği ne olabilir? Belki savaşta hayatını kaybeden Rusların torunlarına uğrak yeri olur. Gelibolu’ya gelen Anzak torunları gibi, yılın belirli bir döneminde düzenlenecek etkinliklere katılırlar. Turizm açılımını gönülden destekleyen Prof. Dr. Bingür Sönmez’in başlattığı Şehitler Yürüyüşü bir fırsata dönüşür. Peru’daki Machu Pichu gibi yürüyüş parkurları oluşturulur. Belki o zaman arıcılık gelişir, bal okulu kurulur.
Dönüşte beş kilometre uzaktan gelen Göreşken minibüsüne bindik. Çermik, Zakim, Kızıl Kilise, Soğanlı Düzü’nü aşıp Kars Havalimanı’na gitmek için Kızılçubuk’tan Sarıkamış’a vardık. Minübüsün şoförü adem HES’lerden yana dertliydi. “Suyumuz gidiyor, avukat tutacak paramız yok” dedi. Arıların işi bundan sonra daha zor. Çiçek değil, su için arı kaç kilometre gidebilir ki? Soğanlı Düzü’nden Bardız’a akan Şirvaz Çağlayanı’nın kaynağı boruya alınacakmış. Arılar, haberiniz var mı?

Notlar

Haberin Devamı

* Konaklama: Bardız’da otel, pansiyon yok. Muhtarlığa bağlı, mutfağı, banyosu olan bir konukevi var.
* Kafkas kültürleri: Bölge 1917’ye kadar Çarlık Rusyası işgalinde. Kafkaslardan ayrılan kavimlerin uğrak yeri. Kafkas arısını, bal kültürünü bölgeye göçmen Musevi Hazaralar getirmiş. Güneydoğu’ya oranla İslamiyet en az 500 yıl gecikmeli gelmiş buraya.
* Anabasis: Ksenophon, kitabında Pers Kralı Darios’un oğullarından Kyros’un kardeşi Artakserkes’i devirip tahtı ele geçirme savaşını anlatır. MÖ 401’de Yunan paralı askerlerle yola çıkar Kyros. Savaşta ölünce, başsız kalan paralı askerler Karasu, Fırat kıyılarından Pasinler Ovası’na çıkar. Trabzon’daki gemilere varmak için Çoruh Nehri’nin kollarını ararlar. Ksenophon Bardız’dan bahsederken diyor ki “Askerler kaleyi ele geçirmek isteyince kadınlar çocuklarını uçurumdan attı. Arkadan kendileri atladı. Bunları erkekler takip etti.”
* Ksenophon’un kitabında Bardızlılar için kullandığı isim “Ttoakh’lar.” Tarihçi Prof Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’nun “Ani Şehri Tarihi: Ortodoks Hıristiyan Apkaz, Dede Korkut” kitabında da Akkoyunlu kaynaklarından alıntı yaparken “Bizanslıdan ata yurdu Tayk, Tao (Tay yurdu)” diyor.
* Bardızlı Şahin Ailesi’nden Niyazi Şahin bir sohbette ‘Burası Tayyurdu, biz de onlardanız,’ demişti.
* Bardez: Ermenice bahçe anlamına geliyor. Bu sözcük yörede dönüşerek Bardız olmuş.
* Puşkin “Erzurum Seyahati” adlı kitabında bölgeden bahsederken ‘Saganlu’ ismini kullanıyor. Bugün Bardız’ın güneyindeki dağların ismi Soğanlı Dağları.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!