Kentsel dönüşüm deprem odaklı yapılmıyor

İTÜ’lü Prof. Naci Görür: Müteahhit var, devlet yok.

Haberin Devamı

DEPREM bir kez daha yürekleri hoplattı; ucuz kurtulduk.
Depremin yeri, şiddeti, yaptığı hasar elbette önemli... Ama böyle merkez üssünün denizin 25 km derinliğinde olduğu bir deprem, akıllara önce 1912’deki Şarköy-Müfefte depremini getirdi.
Ganos adını taşıyan fay hattı çok canlar aldı; yıkıklar bıraktı. Balkan ve 1. Savaşı öncesinde çok zarar gördük
Şimdiki ise, Çanakkale’nin kara coğrafyasından ilerde Gökçeada ve oradan da yarım saatlik mesafedeki, yıllarca Osmanlı yönetiminde kalmış, Semadirek adası arasında...
Dün CNN’de gelişmeleri izlerken en anlamlı ve çarpıcı konuşmayı İTÜ’den Prof. Dr. Naci Görür yaptı.
Görür, Ege’deki depremin uyarı olarak algılanması gerektiği söyledi ve “Kuzey Ege çukurluğunda bu birikim alanı deprem üreterek enerjisini boşaltı şimdi sıra Marmara ve Erzican arasında olabilir. Tabi ne zaman olabilir bunu tartışmak bile anlamsız. Ama heran da bekliyoruz.”
Görür, bu depremin ardından, olası Marmara depremine hazırlıkların hızlanması gerektiğini vurgularken
Kentsel Dönüşüm üzerinde ağır eleştirilerde bulundu:
“Marmara bölgesinde hazırlıklar tamam mı diye sorarsanız, ben bu konuda karamsarım. Çünkü değil, devlet dairelerinin okullarını güçlendirme çabalarınıı bile tamamlayamadık. Halka yöneliğinde kentsel dönüşüm denildi. O da deprem odaklı yürümüyor. Yani bir inşaat projesi halinde. Sanki deprem halinde bizim lüks binalara, rezidanslara, yabancı isimlerle şekillendirilmiş, projelere ihtiyacımız varmış gibi... Gazetelerde boy boy resimler. Bir de kentsel dönüşüm belirli bir yerlere uğruyor da bazı yerlere hiç uğramıyor. Uğradığı yerlere bakıyorsunuz, depremde en fazla zarar görecek yerler değil, aksine en fazla rantın olduğu yerler... Kentsel dönüşümü en ileriye götürene, o işi motive edene bakıyorsunuz, arkasında müteahhitlik motivasyonu var, devlet yok.
Bunlara bakınca çok umutlu olmuyorum, bir bilim adamı olarak. Böyle karmaşık duygular içindeyim.”
İstanbul’da 1.6 milyon bina var... Hangisi çürük, hangisi sağlam; bunlara karar veren bir makam var mı?
Prof. Görür ile daha sonra konuştukça bu konulardan İstanbul’un ne kadar uzak olduğumuzu çok iyi anladık.
Hocanın uyarıları acilen dikkate alınmalıdır.

Haberin Devamı

Bakan Güllüce, Esenler’de Kentsel Dönüşüm temeli atarken deprem oldu

‘Depremi Allah hatırlattı’

Haberin Devamı

PROF. Görür çok önemli uyarılar yaptı da, iktidar depreme nasıl bakıyor?
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, İstanbul Esenler’de kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında inşa edilecek olan konutların temel atma törenine katıldı ve temel dökme butonuna basacağı sırada deprem meydana geldi. Programa katılanlar kısa süreli panik yaşarken, Bakan Güllüce de tam depremi konuştukları sırada depremin meydana geldiğini ifade ederek, “Tam depremi konuşmuştuk, deprem de fena vurdu” dedi. Daha sonra gazetecilere Güllüce, “Ben de depremle ilgili çok kötü izler var. O yüzden bu kentsel dönüşümü çok önemsiyorum. Başkanımızı da bu açıdan kutluyorum. Bunları konuştuk. Sonra Allah dedi ki (Esenler Belediye Başkanı) Tevfik Göksu, İdris Güllüce siz haklısınız bir hatırlatayım... Böyle bir hatırlatma oldu. Evleri kötü olanlar hızla kentsel dönüşüm olmalı ki kurtulun. Sanki böyle bir şey oldu. Tarihe geçti bu. Depremle ilgili konuştuk takriben 1 dakika sonra deprem oldu. Biz yukarıda iyi sallandık” ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı


Yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi

Ataköy sahili rant uğruna halktan nasıl koparılıyor

BİZANS’tan günümüze denizle iç içe denizle yaşayan nefes alan, adeta öpüşen Bakırköy/Ataköy kıyısı Cumhuriyet döneminin çağdaş Ataköy projesi ile modern dönemin simgesi olmuş, İstanbul’un belleğine doğal kıyısı kumu ve plajı ile kaydolmuştur. Menderes döneminde Devlet tarafından (Emlak Bank) kurulmuş ve devlet güvencesinde ’Ataköy plaj şehri’ olarak satışa sunulmuş olan projenin müellifi ünlü İtalyan mimar Luici Piccinato’dur. Ataköy, akademik çevrelerce de korunması gerekli modern mimari örneği olarak tescil edilmiştir. Bu projenin adeta ruhu ve kuruluş nedeni olan kıyısı, yeşil alanları ile birlikte TOKİ tarafından -dönüşüm politikaları doğrultusunda- satışa çıkartılmış ve kıyının rant esaslı satışının ve yapılaşmasının yolu ’mezbelelik temizleme’ ’satmazsam zimmet çıkar’ sloganı ile açılmıştır. Bu politikalara karşı çıkan ve kıyının plaj olmasını talep eden halkın yazılı taleplerine rağmen kıyımız canımızı yakarak bizden, halktan kopartılmıştır. Ancak halk, 2007 yılından beri süren ve bir hak arayışına girmiş, mücadelesini, kurduğu STK aracılığı ile ya da bireysel olarak Anayasaya da aykırı olan bu betonlaşmaya karşı büyük bir irade ve kararlılıkla sürdürmektedir.

ATAKÖY’E HANÇER


Açılan birçok davaya ve hukuki kazanımlara rağmen mahalleye gölge düşüren, deniz şehri İstanbul’un Ataköy kıyısına ‘hançer’ gibi saplanan duvarlar Yargının 02.05 2014 tarihinde oybirliği ile vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşaatlar durmamaktadır ve ’ucubeler’ yükselmektedir. Çünkü hem iktidar ve hem de muhalefet açısından inşaat sektörü altın yumurtlayan bir ‘kazdır’. Yani gökdelenler konusunda diller başka söyler, gönülde başka aslan yatar! Oysa söz konusu olan İstanbul’dur, saklanması gereken kıyıdır, vahşice sökülen anıt ağaçlardır, denizi yaşaması gereken halktır, çiğnenen yasadır, uygulanmayan yargı kararları, zedelenen hukuk ve nihayetinde utanma ve vicdandır.
Evet bir Ataköylünün dileği şudur: “Hala vakit varken lütfen durdurun bu ‘yüzsüz’ gidişi! Duyun sesimizi! Kıyıyı asıl sahibine iade edin ki hukuk işlesin. Aksi durumda, mahkemenin ifade ettiği gibi İstanbul’a, kamuya geri dönülemeyecek ve telafisi imkansız zararlar verecek duvarların sorumlusu kim olacaktır?
Gelin, Marmara denizi gibi özel bir denizini ve onun Ataköy kıyısını geçmişten günümüze halkın denize kavuşabildiği ayağını denize sokabildiği plaj olarak asıl sahibine ve geleceğe teslim edelim.”
5. İdare Mahkemesi semt halkının açtığı dava ile ilgili olarak yürütmeyi durdurma kararı verdiğine göre, bu işin sonu gene ‘çapanoğlu’dur? Nerede kaldı planlama ve şehircilik ilkeleri; kamu yararına, hukuka uygunluk? Kıyı kenar çizgisinin önünde ‘devasa’ bir yapılaşma olur mu?
Telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkarsa bunların bedelini kim ödeyecektir?

Haberin Devamı


Biliyor musunuz

CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’e “Yaklaşık 9 milyon engelli vatandaşımızın bulunduğu ülkemizde, kamu ve özel sektörde yasal bir yükümlülük olan engelli istihdamı uyulmadığına dikkat çekerek “Hangi kurumlarda kaç kadro boşluğu bulunmaktadır? Diyanet İşleri Başkanlığı kaç engelli vatandaşımızı istihdam etmiştir? Diyanet’in 2.293 kadroyu boş tuttuğu doğru mudur? ANADOLU Gençlik Derneği’nin (AGD) Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması için düzenleyeceği ‘Zincirler Kırılsın Ayasofya Cami olarak açılsın’ başlıklı duyurusu ile 31 mayıs sabahı 04.00’de Ayasofya’da Kabe İmamı Abdullah Basfar’ın kıldıracağı sabah namazı kılınacağını açıkladığını..


PANO

Haberin Devamı

- NURİ Bilge Ceylan’ın açıklamalarından sonra Başbakan sizce “Eyyy Nuri Bilge, cesaretin varsa bırak kamerayı, sandığa gel” der mi sizce? (Mehmet S.Kesimoğlu) (Yılmaz Güney’den sonra 2. Altın Palmiye)
- BATIDA bir Cumhuriyetimiz varmış!” (Yalçın Koçak)
- YENİ siyasi simge; ’kefen?’ (Eren ERDEM)
- KUTSALLA dalga geçen Egemen Bağış’ı bile Avrupalı Türklere anons ettiniz. Bu ayıp size yeter! (Remzi MEZİROĞLU)

Mültezimlik-taşeronluk

SOMA Kömür Ocakları işletmecisi yıllık üretimi ‘zorunlu nedenle’ 2 milyon ton ile sınırlandırılmış ocaktan, hangi teknolojiyi kullanarak zorluğu aşıp yılda 6 milyon ton kömür çıkardığını.
Elbette ki, 2002 sonrası oluşan ülkemize özgü kölelik yönteminin kaynağı ucuz emekle. Bunu nasıl kurumsallaştırıyorlar? Osmanlı yönetim mantığıyla ve adına da günümüzdeki gibi taşeron sistemi diyorlar. İlgisi yok resmen adı Osmanlı kiralama sistemi olan Mültezimdir. Özdeki anlamı da: ‘bana bu kadarını ver, sen ne yaparsan yap’tır.
Örneğin, bana 2 milyon kömür çıkart. O ne yapıyor 6 milyon çıkartıyor, 2 milyonun % 84’ünü hükümete kira olarak ödüyor, kalan %16’sını da düşük fiyatla devlet satın alıyor. Böyle şirket nasıl kar eder? Bu durumda şirketin kar etmesi olası mıdır? Olasıdır, çünkü Emek sömürüsü ile ucuza mal ettiği ve belli kısmını seçim kömürü olarak dağıttığı 4 milyon ton kömürden artanını satacaktır. Hangi fiyatla? TKİ’nin/Enerji Bakanlığın/Hükümetin yanma kalitesini artırmak için yaptığı yıkama sonrası koyduğu 150-300 TL arası değişen fiyatlarla.
Veya ‘benim ayvalarımı 10 kuruştan sat, ben sana yüzde veririm’. O ne yapıyor? 40 kuruştan satıyor ve 30 kuruşu cebe indiriyor, hükümetten aldığı yüzdeyi de rüşvet olarak dağıtıyor.
İşte bunun adı; Osmanlıca Mültezimlik, yanı günümüzdeki taşeronlukla hiç ilgisi olmayan sahte taşeronluk. Ben mühendisim ve taşeronluk sözleşmelerini çok iyi bilirim.
Bizleri resmen. Gizliden gizliye Osmanlı kafasıyla yönetiyor ve onun için bir garip beniâdem diyorum adına.
Şevket ÇORBACIOĞLU-TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU

Somali-Soma

SOMALİ, Arakan ve Bangladeş’e giderek mazlumun yanında olduğunu gösteren, gittiği yerlerde oradaki insanların durumuna hüngür hüngür ağlayan , o insanlara yardım için büyük çaba gösteren Emine Erdoğan’ın Soma’ya halen gitmemiş olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Erkan ÖZYÜREKLİ


Bir aday adayı daha; Doğan Kuban

MUHALEFETİN Cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Deniz Baykal, Yılmaz Büyükerşen, Meral Akşener, Hikmet Çetin, İlhan Kesici, İlker Başbuğ, Sami Selçuk, Mehmet Haberal, Hikmet Çetin, Ertuğrul Günay, Metin Feyzioğlu, Haşim Kılıç, Onur Öymen, Oktay Ekşi gibi saygın isimler gündemi meşgul etmekte..
Bu anlamda ben de bir saygın isimden söz edeceğim; Prof. Dr. Doğan Kuban... Ünlü bir mimar olmakla birlikte, ülke sorunların bilen, çözüm üreten deneyimli bir yapıya sahip olduğunu biliyoruz. Yüzü çağdaşlığa dönük ve bir aydın insan olan Doğan Kuban’ın ülkemize iyi bir Cumhurbaşkanı olacağını düşünüyorum.
Adil VAHAPOĞLU-ADANA


ESKİ ALBAY DA ADAY

KENDİSİNİ “10 ve 11. dönem Cumhurbaşkanı adayı, AK Parti Karşıyaka-İzmir üyesi, 30 mart 2014 seçimi AK Parti Müşahidi’ olarak tanıtan eski Askeri Mahkeme Başkanı E. Albay Muzaffer Ünal’ın 12. dönem Cumhurbaşkanı aday adayı olacağını açıkladı.


Adalarda kültür-sanat çekişmesi; Baltacı, Hermonn’u yanıtlıyor

‘ADALARDA ibretlik bir olay’ yazısını yazan Raffi A. Hermonn imzalı sayıda adı geçen mekanla ilgili olarak Büyükada’da eski ve yeni iki belediye başkanı tarafından ortak değerlerimizin paramparça edilmekte olduğundan bahsedilmiştir.
Biz Adalı CHP’liler, böyle bir parçalanmanın içinde olmak istemediğimizden konuyu incelediğimizde, yazının spekülatif içerikli olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.
Şöyle ki, Çınar mevkiindeki bu yer iki yıllığına Adalar Vakfı’na tahsis edilmiş olup, vakıf kendi mülkünü bir kafeye kiralayarak yeni geçtiği bu mekanı, 2010 Avrupa Kültür Ajansı’ndan alınan istihkakın aracı olarak göstermesi, ve de usulüne uygun yeterli görülmemesi ile aynı başkanın meclisi tarafında süresi dolan tahsis uzatılmamış, yeni gelen CHP’li başkan da, önceki yönetimin kararını tebliğ etmiştir.
Konu bundan ibarettir.
Biz Adalı demokratlar ise Adalarda çocuklar ve genç kuşaktan gericiliğe karşı içi kültür faaliyetleri ile dopdolu bir projenin hayata geçmesini arzu ediyorum.
Baki Nedim BALTACI- 1980 öncesi CHP’nin İstanbul örgütlenme sorumlusu; eski SHP Onur Kurulu Başkanı..


Tarımda tehlike; köyler boşalıyor

TÜRKİYE Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, diyor ki:
“Köyler boşalıyor”
“Kırsaldaki çiftçilerimiz tarımdan diğer sektörlere
yöneliyor. İnsanlarımızı bulunduğu yerde tutmalıyız. Gelir
kaynakları yaratmalı, kırla kent arasındaki farkı
yok etmeliyiz. Kırsala yönelik projeler üretilmeli, meslek edindirme
kursları düzenlenmeli, insanlarımız kentlere göçme
gereği duymamalı. Kırsalda gelir seviyesi ortalama milli gelirin 3’te birinde
kalıyor. Bu seviye orman köylerinde, tarımsal alan
yetersizliği nedeniyle daha da azalıyor. Çiftçimiz ihracat imkanı bulunan üretim alanlarına yönlendirilmelidir.”

Yazarın Tüm Yazıları