Kaza değil cinayet

Güncelleme Tarihi:

Kaza değil cinayet
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2014 11:09

Biz bu haberi hazırlarken Soma’daki maden faciasında ölenlerin sayısı 292 idi. Bu Türkiye’nin depremlerden sonra yaşadığı en büyük facia. Türkiye’de son 10 yılda 11.706 işçi öldü. Bunun adı iş kazası değil, iş cinayetidir.

Haberin Devamı

Kaza değil cinayet
Türkiye’de son 73 yılda 3 bin madenci hayatını kaybetti. AA’nın haberine göre Türkiye’de 1941 yılından beri meydana gelen maden kazalarında 3 binden fazla işçi yaşamını yitirdi. Soma’da yaşanan ve 292 kişinin yaşamını yitirdiği facia yaşanan en büyük facia oldu.

Türkiye İstatistik Kurumunca geçen mart ayında yayınlanan ve iş kazalarının sektörel dağılımının yer aldığı rapora göre, Türkiye’de iş kazalarının en çok yaşandığı sektör, maden ve taş ocakçılığı. Geçen yıl iş kazalarının yüzde 10,4’ünün madencilik ve taş ocağı sektöründe görüldüğü tespit edildi.

Türkiye madenlerde ölümlerde dünya sıralamasının en üst sıralarında yer alıyor. Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) raporuna göre, 100 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm sayısı ABD’de yıllara göre 1 ile 6 arasında değişirken, Türkiye’de bu kimi yıl 900’ü dahi aşıyor.

Madencilik sektöründe ölümlerin artmasının en önemli sebebi taşeronlaşmanın getirdiği maliyet düşürme hesapları ve güvenlik önlemlerinin hiçe sayılması olarak gösteriliyor.
CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Soma’daki işçi ölümlerine dair ekim ayında verilen araştırma önergesinin ancak nisan ayının sonunda gündeme alınmış ve CHP’nin yanı sıra MHP ve BDP’li vekillerin de desteğine rağmen TBMM’de AK Partili vekillerin oylarıyla reddedilmişti. Hatta AK Parti Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar, CHP’nin bu önergesinin reddedildiği günlerde katıldığı bir televizyon programında, önerge için ‘eften püften’ demişti.

Özetle felaket geliyorum diyordu. Özel, Manisa Olay gazetesinde yer alan haberde şunları söylüyordu, “Ülkemizde 2014 yılının ilk 3 ayında 276 işçi, 2013 yılında ise toplamda 1.235 işçi ve son 10 yılda toplamda 11.706 işçi hayatını kaybetmiştir. Ve bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının 8,5 katından fazladır. Her gün duyduğumuz onlarca acı kayıp artık canımıza tak etmiştir. Madenlerde ölen işçilerimiz için ‘bu mesleğin kaderinde var’ ya da ‘güzel öldüler’ diyebilen anlayış, 10 yılda 11.706 işçinin hayatına sebep olmuştur.”

Herkes suçlu
Hürriyet’te yer alan haberde Dev-Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün, bu sahalar Türkiye Kömür İşletmeleri’nin yönetimindeyken neredeyse kaza olmadığını, ölümün ise hiç gerçekleşmediğini ileri sürdü. Görgün, “Ne zaman ki bu sahalar özel sektöre geçti, kazalarda adeta patlama yaşandı. Çünkü taşeronlaşma devlet politikası haline gelerek önü açıldı. İnsanlar kaçak olarak ya da düşük ücretlerle madende çalıştırılmaya başladı, iş güvenliği yok sayıldı. Müfettişler eksiklikleri görmezden geldiler. Maliyet düşürmek için güvenlik tedbirleri geri plana atıldı. Tek amaç daha fazla üretim yapmak oldu. Bunlar kaza değil, cinayettir. Bu cinayete sendikasından müfettişine, bakanından başbakanına herkes ortaktır” dedi.

TEPAV’ın raporunda bazı rakamlar bu ayrıntıya da ışık tutuyor. 2000 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun verilerine göre, özel sektöre ait madenlerde meydana ölüm vakaları, kamu işletmelerinin yaklaşık 15 katı.

Türkiye’de 1 taşeronun 6 alt taşeronu olduğu yerler var. Her taşeron yeni bir maliyet düşürme gayreti anlamına geliyor. Maliyet de iş güvenliğinden çalınarak düşürülüyor.

Kaptıkaçtı madenciliği yapılıyor
Türkiye Maden İşçileri Sendikası Eğitim Müdürü Dr. Fikret Sazak, Soma’daki madeni kamu işletseydi belki de bu facianın yaşanmayacağını söylüyor: “Bu bir kaza değiş iş cinayetidir. Kaza depremdir, çok şiddetli bir seldir, öngöremezsin. İşveren tüm riskleri öngörmeli. Yeni iş güvenliği yasasınında en önemli taraflarından biri de bu, işveren riski görecek diyor. Daha önce kamu işletmiş, orada biriken gaz neden olmuş faciaya. Yeni işleten kişi öngörmeliydi ama bu sahayı kamu neden işletmedi? Maliyeti düşürmek için. Ama bu madeni kamu işletseydi, bu kazanın olma olasılığı daha düşük olurdu. Çünkü daha yavaştan alınırdı. Burada temel mesele özelleştirme. Ben yer altı işletmelerinin kamu tarafında işletilmesinden yanayım. Kesinlikle taşeron yasaklanmalı yeraltı işlerinde. Çünkü buralar sıfır risk ile çalıştırılması gereken yerler. Yer altı madenciliği mutlaka kamu tarafından işletilmeli, illa özelleştirilecekse de sermaye yapısı çok güçlü, kurumsallaşmış şirketler tarafından yapılmalı. Ama şimdi kaptıkaçtı madenciliği yapılıyor. Son dönemde Türkiye’de ruhsatı alan herkes şuradan maden çıkarılım satalım diyor, define avcılığı gibi oldu.”

İş güvenliği uzmanı maaşını işverenden almamalı
İş sağlığı güvenliği uzmanının işverenin karşısına dikilip cesurca, ‘ben senin üretimini durduruyorum’ diyebilmeli. Ama bunun içinde maaşını işverenden almamalı, işveren iş güvenliği uzmanının iş akdini feshedememeli. Bir komisyon feshetmeli.

İş güvenliği eğitimleri veren Dr. Ali Rıza Tiryaki, “Kazalardan sonra görünen nedenlerle yetinmemek lazım. Kök sebeplere ulaştıracak sorular sormamız gerekiyor. Ülkede kâr odaklı yaklaşımın, insan odaklı sürdürülebilirliği öne alan yaklaşımla ikame edilmesi lazım. İşin planlanması-maliyet analizlerinin yapılması aşamasında güvenliğin akla getirilmesi lazım. Güvenlikten tasarruf etmeye çalışmanın bedelinin ağır olacağını görmemiz lazım. Bu ülkede taşeronlaşmanın mercek altına alınması lazım. Yapılan resmi açıklamalarda ‘bu madenin denetlendiğini ve mevzuata aykırı bir unsur bulunmadığını’ ifade ediyorlar! Bu saat itibariyle 284 insan öldü, bu şartlarda denetim yaptık, her şey mevzuta uygundur demek bu facia koşullarında uygun düşmez. Ya nitelikli, etkili denetim yapamadık, ya mevzuatımız etkili, yeterli değil. Ama burada mevzuatı, denetimi aşan çok kapsamlı ortak bir toplumsal sorumluluk var. Maden sektöründe çalışma ilişkileri ve koşullarını etkileyen uygulama ve dinamikleri analiz etmemiz lazım. Maden işçilerinin hangi koşullarda çalıştıklarını, her yıl kaç maden işçisini kara karanlığın içinde kaybettiğimizi, meslek hastası yaptığımız kamusal alanda konuşmak, sorgulamak için kitlesel kıyımların yaşanması mı gerekiyor? Her yıl inşaat sektöründe yüzlerce ölüm meydana geliyor, inşaat sektöründeki işçi ölümleri neden haber olmuyor, ele alınamıyor?” diye soruyor.

Çalışan sayısı belli değil demek sigortasız çalışmaya delalet
Faciadan sonra en çok tartışılan konulardan biri de içeride kaç işçinin olduğu konusuydu. İş hukuku uzmanı Av. Cüneyt Alihan Danar, “İşçi sayısının bilinmiyor olması yalan. İş Kanunu’na göre vardiya listeleri eski adıyla Bölge Müdürlüğüne, yeni adıyla İşkur Çalışma İl Müdürlüğü’ne bildirilir. Burada İşkur’un çıkıp bir açıklama yapması lazım. Çalışan sayısı belli değil demek sigortasız işçi çalıştırmaya delalet” diyor.

Danar işçi yakınlarına bir an önce maddi manevi tazminat davası açmalarını tavsiye ediyor: “Vakit kaybetmeden dava açılmalı. Kişi başı en az 200 bin TL tazminat çıkar. Bunların tahsil edilebilmesi için şirketin bunu karşılayacak mal varlığı olmalı. Şirketin mal kaçırmasını engellemek için, tüm grup şirketlerinin mal valığına tedbir konmalı. Hatta sosyal devlet olmanın gereği kişilerin müracatına gerek kalmadan devlet böyle bir tedbir koymalı. Şirket malları satarsa işçi yakınları para alamayacak.”

5510 sayılı yasa pek çok hakkı tırpanlandı
Türkiye’de madencilik sektöründe çalışan 200 bine yakın kişi olduğu söyleniyor. Ölümle burun buruna çalışan ve başta kanser olmak üzere pek çok meslek hastalığına yakalanan madencilerin birçok hakları da ellerinden alındı.

Yeraltı madenciliğinde önceden yaş sınırı yoktu. 5510 sayılı yasa ile 55 yaş sınırı getirildi. Ayrıca daha önce yılda 180 gün olan fiili hizmet zammına tatil günleri, haftasonu tatilleri de girerdi, şimdi çıkarıldı, bu da yılda 40-50 gün yapıyor.

İşveren de artık nitelikli maden işçisi bulamıyor. Çünkü bir avantajı kalmadı, insanlar ölümle yüz yüze çalışıyor. Sağlığından olacak, ölümle burun buruna çalışacak ama 5510 sayılı yasa ile bir çok hakkı tırpanlandı, o zaman gidiyor başka yerde çalışıyor. İşletmeciler de ‘eskisi gibi olsun çünkü biz çalıştıracak adam bulamıyoruz’ diyorlar. Uzmanlar, ‘nitelikli adam çalışırsa iş kazaları da azalır’ diyorlar.

Avustralya’da 100 bin dolar Soma’da 19 bin TL
Gelişmiş ülkelerde maden işçileri yaptıkları işin riski ile paralel en çok kazanan işçi grupları arasında yer alıyor. Avustralya’da madencilerin yıllık kazancı 100 bin doları geçiyor. Bu ülkede ortalama özel sektör işçi maaşı ise 66 bin dolar civarında. ABD’de de zengin kömür yatakları olan eyaletlerde yıllık maaşlar 100 bin dolara yaklaşıyor. ABD’de ortalama kömür maden işçisi maaşı 81 bin doları geçerken ortalama özel sektör işçi maaşı 50 bin dolara yaklaşıyor. Soma işçisi ise ortalama aylık 1.600 lira (yaklaşık 770 dolar) yıllık 19.200 lira (yaklaşık 9.230 dolar) kazanıyor. Fakat
Türkiye’de asgari ücretle çalışan pek çok madenci var.

Geçen yıl 1.235 işçi öldü
2012 SGK istatistiklerine göre Türkiye’de toplam 74.871 iş kazası meydana geldi. İş kazalarında 744 kişi öldü.
2011 yılında 69.227 iş kazası meydana geldi, 1.700 kişi öldü.
2010 yılında 62.300 iş kazası meydana geldi, 1.444 kişi öldü.

CNN Türk’te yer alan habere göre Adalet Arayana Destek Grubu’nun hazırladığı ‘İş Cinayetleri Almanağı-2013’e göre, geçen yıl 1.235 işçi öldü. Verilere göre en fazla İstanbul’da, Ağustos ayında, inşaat sektöründe işçi ölümü meydana geldi. 2013’te 18 de çocuk işçi öldü. Bu tabloyla Türkiye’nin iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, Hindistan ve Rusya’dan sonra da dünyada 3. olduğu belirtiliyor.

SGK’nın verileri sadece SGK’lı olanları, yani 22 milyon çalışanın 7 milyonunu kapsıyor. Oysa bir doktor ambulansta kaza geçirip öldüğünde veya kaçak çalışan kot kumlama işçileri, mevsimlik tarım işçileri öldüğünde bu rakama dahil olmuyorlar.

İş kazalarının artmasındaki en büyük sebepler, taşeronlaşma, eğitimsizlik, iş güvenliği kültürünün olmaması, yaptırımların caydırıcı olmaması.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!