Malatya’nın en iyi ‘dilencisi’ydi

2001 yılı haziran ayıydı.

Haberin Devamı

Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Saffet Arolat aradı:
- Elazığ’da bir panel var. Birlikte gidelim. Ertesi gün Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Polat beldesindeki bir okulda Nezih Demirkent adına kütüphane açılacak, ona katılalım.
Arolat’ın çağrısına uydum. Polat’taki ilköğretim okuluna girerken reklam sektörünün önde gelen isimlerinden Dürin Ababay’la karşılaştım. Bana sordu:
- Ne işin var burada?
- Ben Malatyalıyım. Asıl senin ne işin var?
- Babam Meşhud Ababay adına İstanbul’da üniversite hastanelerine bağışta bulunmak istedim, “Parayı verin, nereye harcayacağımıza biz karar veririz” dediler. Durumu Mevlüt Bey’e anlattım. Kolumdan tutup Malatya’ya getirdi. Malatya Devlet Hastanesi’nin dahiliye servisine hasta yatağı bağışı yaptık. Oraya babamın adı yazılacak.
Aslanoğlu’na yöneldim:
- Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) Başkanı İbrahim Betil, Garanti Bankası’nda benim genel müdürümdü. Onun TEGV’deki çalışmalarını örnek alarak Malatya için “dilencilik” yapmaya başladım.
İlk anda “dilenci” benzetmesini abartılı buldum. Aynı gün Halkevi’nde gerçekleşen iyileştirme sonrası düzenlenen törende dönemin Malatya Valisi Mustafa Yıldırım’la yan yana oturdum:
- Mevlüt Bey, neresi için kimden ne yardım istemiş ve almışsa, hepsinin dökümünü kaymakamlık veya valiliğimize teslim eder. Bu nedenle onun yardım istemesine, yönlendirmesine herkes güvenir.
O günden sonra bankacılık döneminden tanıdığım Aslanoğlu’nun Malatya için yaptığı “dilenciliği” yakından izledim. Malatya Eğitim Vakfı’nın (MEV) önderliğinde işadamlarının kentin merkezine, ilçelerine, köylerine okul, derslik, sağlık ocağı, köprü yapmaları için nasıl koşuşturduğuna tanıklık ettim.
Prof. Fatih Hilmioğlu’nun rektörlüğü döneminde İnönü Üniversitesi’nin bilgisayar altyapısına nasıl katkıda bulunduğunu, kampüsteki bazı binaların yapımının devletten tek kuruş ödenek istenmeden gerçekleşmesinde oynadığı rolü gözlemledim.
O kendine “dilenci” benzetmesini yakıştırsa da Malatyalı onu baba gibi gördü:
- Mevlüt baba...
Derken gün geldi, CHP’den milletvekilliğine adaylığını koydu. Malatyalı CHP’den sadece onu TBMM’ye gönderince üzüldü:
- Malatya’da CHP’ye bir milletvekilliği yakışır mı?
Milletvekili seçilince haftanın 2-3 günü Malatya’nın yolunu tuttu. AK Partili bazı Malatya milletvekilleri onun bu hızına yetişmekte zorlandı:
- Mevlüt Abi, senin hızına yetişemiyoruz. Böyle devam edersen hakkında, “Malatya’da dostu var” söylentisi çıkaracağız.
12 Haziran seçimlerinde İstanbul 3’üncü bölgeden Meclis’e girdi. Bir yandan kendi seçim bölgesi için çalışmalarını sürdrüse de, diğer yandan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yeri geldikçe hep Malatya’ya ödenek koparmanın yollarını aradı.
Soma’da yanan canların acısı yüreğimizi yakarken, cuma sabahı onlara bir de Mevlüt Abi’yi kaybetmek eklendi. Son dönemlerde başka bazı sağlık sorunlarını atlatsa da kalbine yenik düştü. Canlı yayında duygularımı soran TVM sunucusu başlığı attı:
- Malatya “baba”sını kaybetti...
Mekanın cennet olsun Mevlüt Abi....

Haberin Devamı

AK Partili işadamı onun hatırına CHP’ye oy verdi

Haberin Devamı

YUNUS Akdaş’ın başkanlığını yürüttüğü Malatyalı İşadamları Derneği (MİAD), 12 Haziran seçimleri öncesi Malatyalı milletvekili adaylarını üyelerine tanıtmak üzere bir buluşma düzenlemişti. Başbakan Tayyip Erdoğan’la yakın görüşen bir işadamı, Mevlüt Aslanoğlu’na söz verdi:
- Sen bizim bölgeden adaysın. Senin için CHP’ye oy vereceğim.
Aslanoğlu, İstanbul 3’ncü bölgede CHP adayları arasında seçilmesi pek de “cepte keklik” sayılmayacak bir sıradaydı ama sandıktan çıktı. O işadamına seçimden sonra sordum:
- Gerçekten de CHP’ye oy verdiniz mi?
- Evdekilerin hepsini yine AK Parti’ye yönlendirdim. Ben sözümde durup oyumu Mevlüt’e verdim.
Bu da Mevlüt Abi’nin yarattığı farktı... Her görüşten insanı sevmiş, onlara da kendini sevdirmişti...

Yazarın Tüm Yazıları