Tarifsiz acı...

MANİSA Akhisar’ı geçtik, Soma’ya doğru gidiyoruz. Yol boyu üç araçlık, beş araçlık konvoylara rastlıyoruz. Hepsi araçlarının antenlerine siyah kurdele bağlamışlar.

Haberin Devamı

Kırkağaç’ı geçiyoruz, Soma Termik Santralı’nın bacaları gözüküyor. Solda büyük bir araç kalabalığı. Orası Soma Belediye Mezarlığı.
Hürriyet Ege Temsilcisi Deniz Sipahi ile birlikte içeri giriyoruz.
Bir İstanbullu olarak benim dikkatimi çekiyor, her mezarda bir toprak testi var.
Neden var?
Ölülerimiz susuz kalmasın diye. Her gün gelir o testiyle su dökermiş yakınları ölüye.
Bazı aile kabristanlarında taze açılmış mezarlar var. Madende ölen, öldürülen işçilerin onlar.
Ama esas acı manzara birkaç adım ileride...
Yan yana dizi dizi mezarlar. Kimine defnedilmiş cenaze, aynı anda bir-iki defin birden yapılıyor. Ağlamamak, metin durmak imkânsız gibi. Analar ağlıyor her zamanki gibi, erkekler vakur durmaya çalışıyorlar ama hepsinin gözünden içinin nasıl ağladığını görüyorsunuz.
Mahmut’u bir mezarın başında yere çömelmiş buluyorum. Elinde bir su şişesi. Ağlamıyor, iç çekiyor. ‘Başın sağ olsun’ diyorum. Kardeşini az önce toprağa vermiş. Başından ayrılamamış. Teselli etmeye çalışıyorum ama nasıl teselli edersiniz ki bir insanı bu durumda.
Taze mezarların başında minicik tahta tabelalar var; elyazısıyla isimler yazılmış. Gencecik insanlar, ekmek parası uğruna ölmüşler.
Mezarlığın kapısında bir masa. Oturan iki kişinin önündeki dosyalar dikkatimi çekiyor... Teslim edilen ve bu mezarlıkta defnedilecek cenazelerin listesi bu. Cenaze gelince kapıdaki görevliler gelen ismin üzerini sarı fosforlu kalemle işaretliyor; cenazenin defin işlemi tamamlanınca da işaretin rengi kavuniçi oluyor.
Bakakalıyorum.
O sırada bir cenaze aracı daha geliyor. Baba-oğul ölmüşler madende, daha doğrusu öldürülmüşler. Şimdi de yan yana yatacaklar.
Fatihalar okunuyor, feryatlar yükseliyor, testi testi sular mezarlara dökülüyor.
Havasız bırakıldılar, öldürüldüler, susuz kalmasınlar!

Tarifsiz acı...

Haberin Devamı

Gizem için değişen yasa Soma için değişmez mi?

KÜÇÜK Gizem hunharca öldürüldü. Başbakan dahil pek çok kişi, ‘İdam geri gelsin’ demeye başladı. İdam gelmedi ama şu an Meclis gündemindeki yasa değişikliğiyle çocuklara yönelik suçlarda ciddi ceza artışına gidiliyor.
Soma’da ‘kaza’ deyip, ‘fıtrat’ deyip, ‘takdiri ilahi’ deyip geçiştirilemeyecek bir toplu katliam yaşandı.
Peki bu katliam için ceza yasası değişmez mi?
Eğer madeni işleten şirketin ihmali olduğu kanıtlanırsa, o şirket ve ortakları bir daha ayaklarının üzerine kalkamayacak derecede ağır tazminat cezalarına çarptırılacak değişiklik yapılamaz mı?
Gizem’in ardından değişen yasalar Soma katliamının ardından değişmez mi?

Haberin Devamı

Başbakan önce tarafsız olsun...

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma’da düzenlediği basın toplantısındaki sözleri, sanırım onun kapının önünde gördüğü tepkinin esas sebebi.
Soma’da konuştuğum acılı insanlar, Başbakan’ın şirketi kayıran, ‘Böyle kazalar her yerde oluyor’ demeye getiren ve üstelik 2014 Türkiye’sini 1800’lerin İngiltere’si, 1907 Amerika’sı veya 40’lı yılların Japonya’sıyla kıyaslayan konuşmasına çok ama çok kızmış insanlar.
‘Benim başbakanım mı, şirketin başbakanı mı’ dedi biri.
Adını yazmamı istemiyor ama. ‘Neden korkuyorsun, bir canın var verecek, etrafındaki herkes de ölmüş işte’ diyorum, yine de çekiniyor, ‘Bu toz duman kalkacak, siz gideceksiniz, biz yine madene ineceğiz’ diyor.
Oysa şöyle de diyebilirdi Başbakan Soma’da:
‘Bu kadar insanımızın ölmesi kabul edilemez. Eğer şirketin bir ihmalinden kaynaklanıyorsa bu ölümler, onları en ağır biçimde cezalandıracağız. İhmallerde idarenin, denetim organlarının eksiği varsa, bunlar da cezasız kalmayacak ve Türkiye’de bir daha böyle bir şey olmaması için ne gerekiyorsa yapılacak.’
Ama böyle demedi Başbakan. Maden şirketiyle arasına mesafe koymak yerine o şirketi sahiplenmeyi seçti.
Madencinin hakkını aramayacaktıysa, hiç değilse tarafsız kalabilirdi.

Yazarın Tüm Yazıları