Nisan-mayıs ayları gevşer gönül yayları

BENDE yay may kalmadı!

Haberin Devamı

Bünye, artık toprak istiyor.
Nisan-mayıs ayları gevşer gönül yaylarıÇıplak ayakla çimlerde gezmek, elektriğini atmak istiyor.
Yazın geliyor olması fikri bile, beni baştan çıkarıyor.
Bahçeye vurmak istiyorum kendimi.
Hele insanın bir de Sanem Özparpucu gibi peyzajcı arkadaşı olunca süper oluyor.
Birlikte “alev operasyonu” başlatıyoruz!

SANEM ÖZPARPUCU - AYŞE ARMAN FOTOĞRAFLARI

Hummalı bir hazırlık var bugün bizim bahçede...
Alev, bir çalı cinsi.
Kışın yaprakları yeşil; bahar gelip doğada o müthiş değişim başlayınca, Alev de kayıtsız kalamıyor...
Kendi değiştirmeye
başlıyor...
O yeşil yaprakları, kırmızıya dönüyor.
Güneşte alev alev parlıyor.
Uzun zamandır hayalimdi, şimdi bahçeye ekiliyor ya, nasıl mutluyum anlatamam...
Yaz yaklaşınca, sadece doğa değil, ruh halleri de değişiyor.
Işık, güneş, ısı...
Yaz, insan başka bir
“mod”a sokuyor.
Daha iyimser.
Daha güzel.
Yaşam sevincimiz artıyor, libidomuz artıyor.
Tek sorun:
İnsan çalışmak istemiyor!
Bünye mayışıyor.
Boşuna dememişler:
Nisan-mayıs ayları...
Gevşer gönül yayları!

Haberin Devamı

KADIN OLDUKLARI İÇİN Mİ?

ŞİMDİ hep birlikte hayal edelim.
Şampiyonlar Ligi yarı finalinde iki takım çıkıyor.
İlki bir Türk takımı, Fenerbahçe.
Bingo, ikincisi de bir Türk takımı, o da ezeli rakibi Galatasaray.
Hayalinizi biraz canlandırın ne olurdu acaba?
Neler yaşanırdı bu ülke?
Okullar tatil olurdu.
Trafik felç olurdu.
Çalışanlara izin verilirdi.
Verilmesi bile, kimsenin iş umurumda bile olmazdı.
Şenlikler düzenlenirdi, gece fener alayları tertip edilirdi.
Hayat dururdu yani.
Düşünsenize, kim kazanırsa kazansın, bir Türk takımı Avrupa şampiyonu olacak.

*

Bu anlattıklarım gerçekleşti.
İki Türk takımı Avrupa Şampiyonası’nda finale kaldı.
Biri Fenerbahçe, biri Galatasaray.
Ama ne yazık ki müthiş gerçekliğin iki hatası vardı.
Biri, futbol değildi, basketboldu.
İkincisi, erkekler değil, kadınlardı.
Bir-iki haberle geçiştirildi, gitti.
Sanki dünyanın en normal, en doğal şeyi.
Yuh olsun hepimize!

KÜSÜNCE KÜSECEKSİN BARIŞINCA BARIŞACAKSIN

KAPIDAN içeri omuzları düşük girdi.
Kafa yerde.
“Bir şey mi oldu Alya?” demeye kalmadan, dudaklar başladı titremeye...
Kucağıma almamla da hıçkıra hıçkıra ağlamaya...
“Biriyle kavga mı ettin okulda, ne oldu hadi anlat” dedim.
Yakın bir arkadaşı ona, “Sen taklitçisin!” demiş, onun da çok ağrına gitmiş...
Geçen gün başka bir arkadaşı kedili tişört giymiş, ertesi gün Alya da bugün benzer bir tişörtle gitmiş, o yakın arkadaşı da demiş ki, “Sen taklitçisin. Gittin Mia’nın tişörtünün aynısı aldın!”
Alya
da kucağımda ağlarken...
“Doğru değil bu! Ben Mia’nın kedili bir tişört giydiğinin farkında bile değildim. Ben taklitçilik yapmadım. Bana yaptığı haksızlık...” dedi.
“Amaaan, takıldığın şeye bak. Boşveeer” dedim.
Gülüp geçseydin.
Fakat o kadar içerlemişti ki, ben de sinir oldum kızımı üzdükleri için...
Sonra birden, ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı.
“Ben ona küstüm. Sen de küs, olur mu?” dedi.
“Olur” dedim.
Tam kucağımdan kalkıp gidecekti ki...
Birden döndü ve...
“Ama ben barıştığımda sen de barışacaksın, tamam mı?”
Gülmeye başladım.
Çocuk olmanın güzelliğini bir kere daha gördüm.
O masumiyeti, saflığı...
Kin, nefret taşımamayı...
Ve geleceği garanti altına alma uyanıklığını!
“Ben barıştığımda sen arkadaşıma yamuk yapma sakın”ı garanti altına almayı da ihmal etmiyor!..
Yemin ederim bu zamane çocukları,
bizi susuz getirir, susuz götürürler...

Haberin Devamı

O MÜTHİŞ BİR KADIN
Nisan-mayıs ayları gevşer gönül yayları

ŞERMİN Terzi.
Gazetemizin sosyal medya editörü.
Dün gece doğum günü partisi vardı.
İkinci hayatını kutladı.
Ama ne kutlama!
Müthiş kadındır Şermin.
Sonsuz güvenebilirsin, yamuğu asla yoktur, inanılmaz sağlamdır, kalbindeki neyse dilindeki de odur, küt diye söyler, evelemez, gevelemez...
Aynı zamanda delidir de.
Bence kesin birkaç tahtası eksik.
O yüzden de feci renkli.
Bir de feci seksi!
O la laaaaa, gördüğüm en güzel memelerden biri onunki.
Şimdi başka biri için böyle bir şey yazsan, utanır, bozulur, “Amaaan niye yazdın, ayıp oldu!” der, Şermin, “E doğru söylemiş” der, güler geçer!
Dün gece, Abidin’i arkadaşları için kapatmıştı ve gecenin kraliçesiydi, aman Allah’ım ne danslar yaptı, nasıl kıvrak bir beden anlatamam, barın tepesinde dans eden Şermin’i izlerken düşündüm, gazeteci filan değil, “müzikal yıldızı” olmalıymış...
Neden ikinci hayatını kutladı peki?
Çünkü bu deli ve renkli kadının başına son yıllarda çok ciddi iki şey geldi.
2012’de beyin tümörü teşhisi kondu.
Beyin ameliyatı oldu, biz hepimiz korkudan geberdik, o ise güle oynaya girdi ameliyata ve tümöründen kurtuldu.
“Bu kadar ciddi bir şeyden sonra sırasını savmıştır bir daha hastalık mastalık geçirmez! Kısa çubuğu o çekmez” diye düşünür insan di mi?
Çekti.
Bu sefer de, meme kanseri teşhisi kondu.
Genetik geçmişinde meme kanseri yoktu.
Otuzundan önce çocuk doğurmuş ve emzirmişti.
Sigara içmez.
İçki desen, kafası zaten içmeden hep iyi, tek tük içer.
Alay konusu olacak kadar sağlıklı beslenir.
Spor yapar.
Ama işte, 8 kadından birinin başına gelen, onun da geldi.
Hatta, tüm bunları anlatan harika bir yazı yazdı, “Kanserimi şölen gibi yaşıyorum” diye.
Bütün kadınlara mutlaka meme kontrollerini aksatmamaları gerektiğini hatırlatıyordu, yalvarıyordu.
Erkekleri de uyarıyordu, “Karılarınızı, sevgililerinizi tutun kolundan kontrole götürün, bu işin şakası yok” diye.
Şermin’in memesindeki kanserli tümör ve iki lenfi alındı.
Radyoterapi gördü.
Ve işte dün, ikinci hayatını kutladığı geceydi.
Renkliydi.
Eğlenceliydi.
Büyüleyiciydi.
Şermin gibi.

Yazarın Tüm Yazıları