Özkök’ü iyi anlamak

Aklımızı başımıza almazsak yok oluruz.

Haberin Devamı

ERTUĞRUL Özkök’ün 11 Nisan Cuma günkü, ‘Biz artık millet değiliz’ şeklindeki yazı başlığı kendi başına bir ‘Aklımızı başımıza almazsak yok oluruz’ çığlığının veciz ifadesidir.
Manzara şudur.
Çatışmalı ve gerilimli siyasi ayrışmalar etnik ve mezhepsel düzlemde sertleşerek sürmüş, saflaşmalar keskinleşmiştir. Bu süreçte ülkemizde insanlar ayrı kamplara bölünmüş ve kamplaşmalar kemikleşmiştir. Kamplar arası geçişmeler yok denecek düzeydedir.
Kamplar arasında düşmanlık, şükür ki çatışma düzeyine henüz ulaşmamıştır. Görünüm, herkesin kendi kampında saflarını sıklaştırması şeklindedir.
Manzara tehlikelidir, çünkü, provokasyonlara açık bir ortam oluşmuştur.
Bu coğrafyada, etnik, mezhepsel temelde çatışma yaratmaya dönük provokasyonlar tarihten de bilinmektedir ki, sıklıkla ve kolaylıkla tertiplenebilmekte ve sonuç alınabilmektedir.
Kamplaşma tehlikeli yapısını ve keskinliğini seçim sonuçlarında ortaya koymaktadır.
Şöyle ki:
İnsanlarımız, seçimlerde, kendi etnik, dinsel ve mezhepsel aidiyet duygularına göre siyasi parti tercihlerinde kararlılıkla hareket etmeye başlamışlardır ve bu tutumlarda değişiklik göstermemektedirler.
Son 15 yıl içindeki seçim sonuçları göstermektedir ki, kendilerini Türk olarak tanımlayan insanlarımız MHP’ye, Kürt olarak tanımlayan insanlarımız BDP’ye, Alevi olarak tanımlayan insanlarımız CHP’ye ve Sünni olarak tanımlayan insanlarımız da AKP’ye oy vermektedirler.
Ve bu tercihler propaganda döneminde yürütülen siyasi faaliyetlerden veya siyasi atmosferden artık etkilenmemekte ve değişmemektedir.
Yani insanlarımız, Ertuğrul Özkök’ün yazısının başlığında da ifade ettiği üzere, ‘ulus’ olma niteliğini kaybetmiştir.
Yine bu ayrışmalar temelinde şekillenen siyasi konuşlanmanın da demokrasi kuralları içinde ülke yönetiminde farklı görüşler etrafında değişik seslerin çoğulculuk ekseninde söz sahibi olma olanağını da ortadan kaldırmıştır. Yani bölünme, demokrasinin işlemesini olanaksız hale getirmiştir.
Bu manzara içinde demokratik Cumhuriyet, yerini, anlatılan bölünmeler ekseninde adı konmamış bir etnik-mezhepsel topluluklar yığınına dönüşmüştür. Tabir yerindeyse, ülkemiz Lübnanlaşmıştır.
Herkes, ortaya çıkan manzaranın vahameti ve bu tehlikeli görünümden bir an önce çıkmanın yolları üzerinde düşünmeli ve herkes aklını başına almalıdır.
Değilse, neler olacağını hep birlikte görürüz!
Kenan IŞIK-ANKARA

Haberin Devamı


GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

“Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz ama saray ahır olur.” (Çerkez atasözü)


Trafik kazalarındaki vahim tabloyu kimse fark etmiyor

Devlet eğitim değil para peşinde

BİR ülkede yılda 1 milyon trafik kazası olması, vahim bir tablodur; 130 bine yakın ölüm veya yaralanmaya sebebiyet verilmesi... 2013’teki Türkiye’ye bakarsak kazalarda yaklaşık 12 bin kişi hayatnı kaybetmiş ve 230 bin kişi de yaralanmıştır. Türkiye’deki kazaların % 95’i insan kaynaklıdır. Kazalara sebebiyette insan unsurunun bu kadar yüksek olduğu başka bir ülke yoktur. Bu konuda insan unsurunu azaltabilmek öncelikle eğitimden geçmektedir. Konu trafik ve eğitim olunca da akla ilk gelen şey sürücü kurslarıdır. Ülkemizdeki sürücü kurslarının niteliğini değerlendirebilmek için AB’nin standartlarını benimsediğimiz Almanya ile mukayese etmek uygun olacaktır.
Türkiye’de sürücü kursları devlet tarafından ticari bir işletme gibi algılanıp iyi bir gelir kapısı olarak görülmektedir. Oysa Almanya gibi vergi oranlarının yüksek ve kontrolün sıkı olduğu bir ülkede bile sürücü kursları bir eğitim kurumu olarak nitelendirilip gelir vergisi dışındaki bütün vergilerden muaf tutulmuştur.
Türkiye’de sürücü kurslarında büro, hizmetliler odası, simülatör odası, kurucu odası, öğretmenler odası, ilkyardım dershanesi, trafik ve çevre dershanesi, araç tekniği dershanesi, kantin ve kütüphane bulundurma zorunluluğu varken, Almanya’da 60 metrekarelik bir alan yeterli görülmektedir. İlk yardım kursları ve göz testleri özel yetkili sağlık kurumları tarafından yapılıp ilave ücret ödenmektedir. Almanya’da sürücü kurslarının aldığı ücretler otomobil için 1500 Euro-2500 Euro (4500 TL-7500 TL), kamyon için 3500 Euro (10.500 TL), otobüs için 4000 Euro-4500 Euro (12.000-13.500 TL), motosiklet için 1000 Euro-1500 Euro (3.000-4500 TL) civarlarında olup, bu rakamlar Türkiye’de otomobil için yaklaşık 750 TL, otobüs için 1.000 TL, çekici-TIR için 1200 TL, motosiklet için 600 TL civarındadır. Almanya’da da buradakine benzer şekilde sınav için 200 Euro’luk (600 TL) ücret alınmaktadır.
Almanya’da yazılı ve direksiyon imtihanlarının tamamı TUV (özel eğitim almış mühendis) tarafından yapılmakta olup, bu mühendislerin verdikleri kararlara kimse müdahale edemiyor. Sınavlarda ise % 10’luk bilgi noksanlığına müsaade ediliyor. Türkiye de ise yeni getirilen yönetmelikle birçok konuda bir hata bile yapmak sınavın başarısızlığı anlamına geliyor. Örneğin sınavın heyecanı ile aynanın ayarını kontrol etmeyi unutan öğrenci hemen araçtan indirilip sınavı başarısız kabul ediliyor. Bu da verilen onca emeğin ve paranın çöpe gitmesi anlamına geliyor. Bu konuda sürücü kurslarının ortak isteği tekrar eski puanlama sistemine dönülmesi ve puanlama siteminde iyileştirmeye gidilmesi (örneğin 70 olan geçme notunun 80 puana çıkarılması). Bir diğer istek de zaten ekonomik olarak sıkıntıda olan sürücü kurslarının devlet tarafından bir gelir kapısı değil, bir eğitim kurumu olarak görülmesi ve gelir vergisi dışındaki vergilerden muaf tutulmasıdır.
Trafik kazalarını önlemekte en büyük etken olan insan eğitimi özellikle dikkat edilmesi gereken unsurdur. Yapılacak düzenlemelerle daha iyi bir yapıya ve ekonomiye sahip olacak sürücü kurslarının eğitimde de daha ileriye gideceği aşikârdır.
Mustafa Kemal ADALI Frankfurt

Haberin Devamı


Topbaş’ın aklını AVM’ler almış

GEZİ olaylarında Kadir Topbaş bir durağının yeri değiştirilse halka sorulacak demişti. Florya metrobüs durağımızı değiştiriyorlar. Florya Şenlikköy yaşayanlarına sormak ne gezer! Durağımızı neden değiştiriyorlar biliyor musunuz. Oğlu ve damadının ortak yaptıkları AVM’ye gelenler rahat etsin diye. Yılların Florya tren istasyonunu yıktılar ve yerini değiştirecekler; Florya, Şenlikköy yaşayanlarına sormak yok. Durağımızı neden değiştiriyorlar biliyor musunuz, Aqua Florya AVM’ye gelenler rahat etsin diye. Bunların aklını AVM almış orda yaşayan halkın hiçbir değeri yok. Tren yolunun kenarındaki bir sürü ağacı kestiler. Dün Gezi Parkı’ndan geçiyorum, yeni dikilen ağaçların çoğu kurumuş, bunlara ödenen paralara yazık değil mi?
Gökalp ULUER

Yazarın Tüm Yazıları