Anne ocağıM…

Planlanmayan şeyleri çok seviyorum.

Haberin Devamı

Hayatın tatlı ekşi sürprizleri oluyorlar.
Çünkü aslen ben -bütün dağınıklığım içinde- yine de çok planlı bi tipim.
Çocukların okulları Paskalya tatili oldu.
Biz bu tatilleri önceden bilsek de bir türlü önceden tatil programı yapamayan bir aileyiz ama.
E çünkü herkesin maşallah programı birbirinden beter yoğun.
Sanırsın çocuklar işadamı, işkadını.
Onların ajandası bizi sollar.
Kızımın hayatı dans etmek. Nisan’ın son haftası 1 sene boyunca delice bir özveriyle haftada 6 gün toplam 15 saat üstü çalışarak hazırlandıkları şovları var.
(Bu arada merak ederseniz “Sharmila Dance” diye bi bakının internette.
Facebook sayfalarında facebook.com/SharmilaDance ve Instagram’da arada şova dair, dans okulunda yaptıklarına dair paylaşımları oluyor. Çok güzel!)
Dolayısıyla Destina’yı yıl boyunca hiçbir yere kıpırdatamıyoruz.
Okuldan odasına, odasından dans okuluna, dans okulundan odasında gibi bir hayatı var ki zaten odasında bir ayna, bir minnacık yatak ve ayna var; e çünkü eşya olunca dans edilemiyor şekerim.
Neyse...
Destina: “Ben hiçbir yere gitmem, dans edicem” dedi.
Aslan Cem: “Ben evde kalmak istemiyorum, tatil benim de hakkım.” dedi.
Ben: “Benim aklım fikrim İznik Ultra 19 Nisan 80km şu an artık başka bir şey düşünemiyorum.” dedim.
Koca: “Karar?” dedi.
Ben: “Ankara’yı özledim...” dedim.
Ve biz kararı verdik, yola çıktık.
Kısacık mısacık... göresim geldi bana ne!
Ankara’ya geldik bile...
Baba ocağı denir ya, benim Anne ocağım burası. Artık.
Çok uzun aralıklarla gelebiliyorum.
Gurbetin canı cehenneme bazen...
Zaten önümde zorlu bir 12 gün var. Bari öncesinde sakin bir mola olsun bana da...
Şu an gözümü kapadığımda ezbere bildiğim o kokunun içinden yazıyorum.
Anne evi kokusundan...
Üniversite’den eve geliş tadı var bu evde.
Hasretler, özlemler, anılar...
Dalıp gittiğimiz o uzun ince yol var Hacettepe’ye uzanan...
Oğlum, Dayısının yatağında sızdı bile. 12 günlüktü ilk o odaya, o yatağa yattığında...
Bundan 10 sene önce...
Ankara kokusu işte.
Kuru soğuk kokusu.
Ben evimi çok özlüyorum bazen.
Bu evde ben hep çocuğum bi de.
Bütün sıfatlarımın yok olup, sadece çocuk olduğum yerdeyim işte.
Bin saat düşündüm ne yazıcam bugüne size diye; ama inanır mısınız, aklımda bu hisler varken başka bi şeye odaklanamadım.
Çocukluk arkadaşımı, kitabım “Karışık Kuruşuk Şeyler”deki, “Dünya Muhtarı Akademisyen Z.” yani Zana’yı görmek istiyorum mesela.
İşte o yüzden...
Yazamadım.
Bugün izinli sayın beni...
Hak ettim bunu ben.
Yonca
“Aspava”

Yazarın Tüm Yazıları