Gülen’den tasfiye edilen kadrolara büyük destek

Fethullah Gülen tartışması (2)

Haberin Devamı

FETHULLAH Gülen’in geçen hafta Zaman gazetesinde beş gün süreyle yayımlanan mülakatının en dikkat çekici noktalarından biri, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını yürüten polis ve savcılara verdiği kuvvetli destek. Gülen, bu kadroların daha sonra maruz kaldığı tensikatı son derece sert ifadelerle eleştiriyor.
Mülakatın ikinci bölümünde sarkastik bir üslupla bu tasfiyeleri yapan hükümeti de şöyle iğneliyor Gülen:
“Bazı savcılar ve ona bağlı vazife yapan kolluk kuvvetleri, kanunun onlara emrettiği görevi yapmış ve bilmemiş ki, suçluların peşine düşmek meğer suç sayılıyormuş. Yani insanlar, vazifelerini yaptıkları için mağdur edileceklerini tahmin edememiş.”

* * *

Gülen, bu açıklamaları yolsuzluk operasyonlarının cemaat tarafından yapıldığı yolundaki yaygın görüşlerin hatırlatılması üzerine yapıyor. İlginçtir ki, şu sözleri de aynı yanıt içinde sarf ediyor:
“Milletimizin zararına rüşvetler, irtikaplar, adam kayırmalar, ihalelere fesat karıştırmalar varsa, örtbas ediliyorsa Allah sorar bunu. Ama nasıl bir beklenti vardı bilemiyorum... Eğer bu soruşturmaları yürütenler arasında hizmetleri takdir edilen birileri var idiyse, ben de bu insanlara ‘yolsuzluk iddialarını görmezden gelin’ mi demeliydim? Bilemiyorum, sanki bazılarının beklentileri buydu gibi geliyor bana. Ahiretimi mahvedecek böyle bir şeyi nasıl söylerdim?”
Soruşturmalarda rol alanlar arasındaki “hizmetleri takdir edilen birileri” ile herhalde cemaate yakın isimleri kastediliyor.
Gülen, mülakatta soruşturmaların ardından tensikata uğrayan kamu görevlileriyle kuvvetli bir dayanışma ifade ediyor:
“...meseleyi hukuki mecrasından çıkararak binlerce insanı yaftalayıp oradan buraya sürmenin, insanlar hakkında davalar açıp zulmetmenin tarih önünde hesabı verilemeyeceği gibi ötede de hesabı verilemez.”

* * *

Haberin Devamı

Gülen, 27 Ocak’taki BBC mülakatında ise tasfiye edilen kadrolar ile Gülen cemaati arasındaki ilişki üzerinde şunları söylüyor: “Tasfiyeye tabi tuttukları, tayin ettikleri her kişi cemaatten demek doğru değil. O insanların içinde zannediyorum sosyal demokratlar var, milliyetçiler var. Ve bir de elimizde değil, ‘sakın zinhar, bize karşı sempati duymayın, bizim hizmetimizin, hareketimizin içinde görünmeyin’ diye ilan vermek gibi bir sorumluluğumuz yok. Sempati duyabilirler. Bunların sağa sola savurdukları insanların binde birini tanımam. ”
Gülen, “Tasfiye edilen her kişi cemaatten demek doğru değil”
derken, aralarında pekâlâ cemaate yakın kişilerin bulunduğunu kabul etmiş oluyor. Ayrıca, cemaate “sempati duyabilecek” kişilerin bulunduğunu da söylüyor.
Önem taşıyan bir başka nokta, Gülen’in yolsuzluk soruşturmalarının “gayri mütecanis o yapı, adli yapı, emniyet yapısı” dediği bir yapı tarafından gerçekleştirildiğini belirtmesi. Gülen’in bütün bu sözlerinin analizini yaptığımızda, A) Cemaat sempatizanları, B) Sosyal demokratlar, C) Milliyetçiler gibi farklı meşrepte polis ve yargı mensuplarının bir araya gelerek, yolsuzlukların üzerine giden bir yapıyı tarif ettiğini görüyoruz. (Başka bir bölümde “ulusalcılar”ı da dahil ediyor bu yapıya.)
Gülen, ayrıca ısrarla “Benden emir almaları mümkün değil” diyerek, “bu operasyonları yapanların binde birini bile tanımadığını” tekrarlıyor.

* * *

Haberin Devamı

Gelgelelim, kendilerini tanımamakla birlikte bu kadroların “zulme uğraması” nedeniyle ciddi bir rahatsızlık içindedir Gülen ve onları sahiplenerek tepkisini bir hayli sert ifadelerle kayda geçirmektedir.
Örneğin, 20 Ocak’ta Wall Street Journal’a mülakatında “İdeoloji, sempati ve dünya görüşü nedeniyle yapılan tasfiyeler bugün iktidarda bulunan partinin durdurmayı taahhüt ettiği geçmişe ait bir uygulamaydı” diye yakınmaktadır.
Kanımızca “siyasi aktör olmadığını” söylemekle birlikte siyaset alanının içinde yer almasının yarattığı çelişkide olduğu gibi, Gülen’in devletteki cemaatçi kadrolara ilişkin açıklamalarında da tartışmaya müsait bir durum var.
Gülen, bir taraftan A) Hükümet hakkındaki yolsuzluk iddialarını ciddiye aldığını belirtip, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını açık ifadelerle destekliyor, diğer taraftan B) Kimseye emir vermediğini söylüyor, yani kendisini polis ve yargıdaki süreçlerle ilişkisizlendiriyor ve aynı zamanda C) Bu süreçlerde kendisinin sempatizanlarının da rol oynamış olabileceğini kabulleniyor.
Ve tabii önemli bir ayrıntı daha var. Bugün 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına bu ölçüde kuvvetli bir şekilde sahip çıkan Gülen hareketinin örneğin bir Deniz Feneri yolsuzluk davasında benzer bir duyarlılığı göstermemiş olmasını nasıl açıklayacağız? Bu durum Gülen hareketinin yolsuzluk konularında ilkesel bazda hareket etmediğinin, yerine göre seçici davranabildiğinin bir yansıması olarak görülemez mi?

Yazarın Tüm Yazıları