Manevi inzivada siyasi mülakat verilir mi?

Fethullah Gülen tartışması (1)

Haberin Devamı

AK Parti hükümeti ile Gülen hareketi arasında geçen aralık ayındaki yolsuzluk dalgalarıyla birlikte iyice su yüzüne çıkan büyük çatışma, Fethullah Gülen’i hem Türkiye’de hem de uluslararası düzlemde her zamankinden daha kuvvetli bir şekilde projektörlerin altına getirdi.
Gülen, geçen hafta Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya verdiği uzun bir mülakatla hem bu çatışmayla ilgili görüşlerini, hem de önderliğini yaptığı hareketin belli başlı tartışma konularındaki pozisyonlarını ayrıntılı bir şekilde anlattı. Gazete, bu mülakatı tam beş gün süren bir yazı dizisi halinde yayımladı.

***

Zaman mülakatı Türk kamu-oyuna dönüktü. Ama bu çıkışı öncesinde, Gülen, Batı dünyasının bir dizi prestijli yayın organı aracılığıyla dünya kamuoyuna da önemli mesajlar verdi. Örneğin, ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’ın sorularına verdiği yanıtlar 20 Ocak tarihinde yayımlandı. Gazete, bu açıklamaları “İmam Fethullah Gülen Türkiye’yi kızdırdı” başlığıyla verdi. Alttaki spotta yer alan “Dini lider eski müttefiki Erdoğan’a yüklendi” ifadesi, kızdırılan tarafın kim olduğunu da tarif ediyordu.
Wall Street Journal’ı ocak ayının sonunda BBC mülakatı izledi. Gülen, çok uzun yıllardır bir yabancı televizyon kanalına mülakat vermemişti. BBC’nin hem Türkçe servisinde, hem de bütün dünyada izlenen “World News” programında geniş bir şekilde yayımlandı bu mülakat. BBC, 27 Ocak’ta web sitesinde görüntülü mülakatın İngilizce çevirisini “İnzivadaki din adamı Türkiye’de etki sahibi olduğunu reddediyor” başlığıyla verdi.
Ardından 10 Mart’ta Gülen’in İngiltere’nin saygın gazetesi Financial Times’da yayımlanan makalesi geldi. İngiliz gazetesi, bu makaleyi “Yürütme içindeki küçük bir grup ülkeyi rehin tutuyor” başlığıyla verdi. Makalenin içeriğinin, başlıktan anlaşılacağı üzere eleştirel bir içerik taşıdığını belirtmeye ihtiyaç yok. Gülen, bu makalesinde, “Türk halkının geniş bir kesiminin desteğinin, AB’ye katılma imkânıyla birlikte heba edildiğini”, hükümetin “son on yılın kazanımlarının üzerine karanlık bir gölge düşürdüğünü” yazıyor.

***

Şurası çok açık: Batı medyası, Gülen’i 17 Aralık sonrası dönemde Başbakan Erdoğan ile iktidar kavgasına girmiş bir aktör olarak görüyor, kendisini bu kimlik üzerinden takdim ediyor. Gülen, kendisini ne şekilde tanımlarsa tanımlasın, dış dünyada şahsıyla ilgili algının bu şekilde yerleştiğini teslim etmek gerekiyor.
Belli ki, Gülen de dış dünyadaki algısına büyük önem veriyor, bu çerçevede yabancı basına vereceği mesajlar üzerinde titizleniyor, hatta öncelik veriyor Türkiye’deki kendi medyasına kıyasla.
Gelgelelim, Gülen’in gerek dış basına, gerek Zaman’a verdiği açıklamaların hepsi yan yana getirildiğinde karşımıza çok temel bir çelişki çıkıyor. Bu çelişki, aslında son çatışmayla birlikte siyaset söz konusu olduğunda, Gülen’in kendisini “tanımladığı kimlik” ile “söylem ve davranışların içeriği”nin sıkça birbirini tutmamasından kaynaklanıyor.
Gülen, açıklamalarında “kendisinin hiçbir zaman herhangi bir siyasi partinin desteklenmesi gibi bir düşünce ve davranış izinde olmadığını” vurgulayarak, siyaset üstü bir çizgide durduğunu anlatıyor. Örneğin, Financial Times’da yayımlanan makalesinde kendisi için şöyle diyor:
“Hayatımın son 15 senesini manevi bir inziva içinde geçirdim. Türkiye’deki durum ne olursa olsun hayatımın geri kalan kısmını aynı şekilde devam ettirme niyetindeyim.”

***

Gülen’i tanımayan yabancılar bu açıklamadan yola çıkarak kendisini dünyevi siyasi tartışmaların, münakaşaların dışındaki bir din adamı olarak kabul edeceklerdir. Oysa aynı açıklamaları okumaya devam ettiğimizde “manevi inziva hali” olarak nitelenecek bir alanın sınırları dışına çıkıyoruz.
Örneğin, Wall Street Journal’da açıkça Başbakan Erdoğan’ı eleştiriyor Gülen ve “Türk halkı son iki yıl içinde demokratik ilerleme tersyüz edildiği için tepkili” diyor. BBC’ye verdiği mülakatta ise “Bir yolsuzluk olduğu muhakkak. Bunu herkes kabul ediyor. Halktan okumuş insanlara, elite kadar herkes hemen meselenin mahiyetini görüyor, biliyor, değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez” diye konuşuyor.
Zaman’a mülakatının ikinci bölümünde ise şu çıkışı yapıyor:
“Umuma ait şeyler çalınıp çırpılıyorsa bunu ne Mecelle kaideleri ne de demagoji yaparak izah edebilirsiniz: siz kadrolarınızla dünyaya Müslümanlığın dürüstlük ve doğruluk mesajlarıyla yola çıkmışken, kendinizi karanlık patikalara savrulmuş bulabilirsiniz.”
Bir siyasi partiyi desteklemeyebilirsiniz. Ama yaptığınız açıklamalar, aldığınız tutumlar siyasetin doğrudan ana tartışma alanlarına değdiğinde siyasetin karasularının içine girmiş, hatta başlıca taraflarından biri haline gelmiş oluyorsunuz. Bu kaçınılmaz bir durum. Ancak o zaman “manevi inziva” söylemi boşlukta kalıyor.
Benzer bir çelişki, Gülen’in devletteki taraftarlarıyla ilişkisini tanımlamasında da karşımıza çıkıyor. Onu da yarın tartışalım.

Yazarın Tüm Yazıları