Tapesiz seçimsiz siyasetsiz!

BUGÜN tapesiz, Bilal’siz, Başbakan’sız, seçimsiz, siyasetsiz bir yazı yazacağım.

Haberin Devamı

İçim şişti çünkü!
Onları unutmak istiyorum.

Tapesiz seçimsiz siyasetsizALAYLI GAZETECİ

Unutmak istemediğim başka şeyler de var ama...
Üniversiteyi bitirmemiş olmam gibi!
Gerçi kompleks-mompleks yapmadım.
Her zaman, göğsümü gere gere, “Lise mezunuyum, alaylı gazeteciyim” dedim, fakat içimde “Keşke aradan çıkarabilseydim şu okulu” diye bir duygu da kaldı...

BEYZBOL ELDİVENİ

Hayat bana gün geçtikçe, “halledebilmek”, “çözebilmek”, “becerebilmek” gibi geliyor.
Bu benim için önemli.
Her sabah, sanki elimde bir beyzbol eldiveniyle başlıyorum güne, o gün kaç top yakalasam kârdır diye.
Eğer o gün, iyi bir röportaj yapmışsam, bir top yakaladım demektir.
Kızımın okul toplantısına yetişebildiysem, bir top daha.
Onu vaktinde dans dersine götürebilmişsem, bir top daha.
Ertesi gün içime sinen bir yazı yazmışsam, bir top daha.
Bembeyaz çarşafları serip, akşama sevgiliye hazırlamışsam, bir top daha.
Birileriyle kafamızın arkasındakileri konuşabildiysem, bir top daha.
Kendimi iyi ifade edebildiysem, bir top daha.
Bahçeye sebze ekebilmişsem, Instagram’a canımın istediği fotoğraflar yükleyebildiysem, annemle, kayınvalidemle telefonda konuşabildiysem, 1 saat yürüyebildiysem, bir de arada dip boyamı çıkarabildiysem bir top daha...
Dipsiz kuyu
Bu listenin sonu yok.
Dipsiz kuyu.
Uzar gider.
Ve bir erkeğin, bir kadının, bir gün içinde, neler halledebileceğine aklı asla basmaz!
Kadınların hayat hızına yetişebilmek pek kolay bir şey değil.
Kendimi bildim bileli böyleyim.
Araba hızla gidiyor -ki o hayat- ben de tamponuna yapışmışım, bedenim havada, rüzgâra karşı direniyorum.
Buraya kadar gelebildim.
Ama tabii bir sürü eksiklerim oldu.
Okul da, onlardan biriydi.

22 YIL SONRA

Okula başladığımda çalışmaya da başlamıştım.
Tapesiz seçimsiz siyasetsizVe çok zevkliydi “gerçek hayat”, okulu önemsemedim.
Bıraktım, hayata, mesleğe tutundum.
Dördüncü sınıfa kadar okudum, ama nerede, hangi arada, nasıl koptum hatırlamıyorum.
22 sene geçti.
O arada, bir sürü dergide çalıştım ve Hürriyet’te
Hürriyet 20 yılı aştı, düşünün.
Hep gurur duydum gazetemle, şu aralar daha da çok gurur duyuyorum.
Ama işte 22 yıl sonra, okul aklıma düştü.
Beyzbol eldiveninin arasından kaçırdığım bir top olarak.
Yarım bıraktığım bir şey olarak.
İçime mi doğdu, yoksa bu memlekette her şey mümkündür’den mi esinlendim bilmiyorum.
Okulu arayıp, “Ya af-maf yok mu?” diye sordum.
Varmış!
Bütün yarım bırakanlar için...
Herkes bu aftan faydalanabiliyormuş...
Kollarım sıvadım, daldım.

ÖĞRENCİ PASOSU

Meğer 4 dersim kalmış zaten...
İzleyici Araştırmaları.
Türk Dili Edebiyatı.
Radyo Teknikleri.
Ve Sinema.
Şahane dersler.
Hemen havaya girdim.
Hayal ettim, elimde kitaplarım, cebimde “paso”m, otobüslerle seyahat ediyorum.
Okul yolunda, arkadaşlarla yürüyorum.
Anfilerde ders dinliyorum.
Öğrenci kantininde geyik yapıyorum.
Bir hoşuma gitti, bir hoşuma gitti bu hayal, sanki bir 20 yıl geriye dönmüşüm gibi.

9-11 CISSS!

Tapesiz seçimsiz siyasetsizBu sabah yine dersteydim.
Lütfen beni çarşambaları 9-11 arası aramayın, açamıyorum, hoca kızıyor!
Piyasa Araştırmaları dersi.
Hocamız Doç. Dr. Seçkin Özmen.
Çok yüksek bir enerjiyle ders anlatıyor.
Az da kişiyiz.
Ay bir güzel tartıştık, çok çok keyif aldım.
Fark ettim ki, benim için öğrencilerle birlikte olmak, bir adaya, çıplak ayak çıkmakla gibi, bir kurtuluş, tertemiz bir yer. O yüzden diyorum ki, “İletişim Fakültesini Radyo Televizyon bölümünü bitireyim, bir de üzerine master yapayım...”
Sevgilim hayretler içinde izliyor...
“Daha başıma ne icatlar çıkaracak” diye.
“Sen şimdi gizli gizli doktora hayalleri de kuruyorsundur” diyor...
Gülüyorum ve diyorum ki...
“Beni oyalama, vizelerim var, ders çalışmam lazım!!!”

Yazarın Tüm Yazıları