Başbakan’ın sorunu: Her şeyi kişisel almak

BİR kadın, İzmir’de Başbakan’a ayıp bir hareket çekti.

Haberin Devamı

Neresinden bakarsanız bakın:
Terbiyesiz, yakışıksız, edepsiz, bayağı bir davranış...
“Demokratik tepki” falan da değil.

*

Dünyanın her yerinde devleti yönetenlere karşı bu tür kaba, saygısız ve edepsiz tavırlar olur.
Ama dünyanın hiçbir yerinde devleti yönetenler, bu tür davranışları kişisel almazlar.

*

Politikacı olmuşsan, yöneten olmayı tercih etmişsen...
- Tabii ki köşe yazarları seni eleştirecek.
- Tabii ki protestolar sana yönelecek.
- Tabii ki manşetlerde sana yüklenilecek.
- Tabii ki sivil toplum kuruluşları senden hesap soracak.
- Tabii ki evlatlarını kaybeden ana-babalar seni suçlayacak.
- Tabii ki yüzüne karşı Atatürk posterleri sallayanlar çıkacak.
- Tabii ki seninle dalga geçilecek.
-
Tabii ki sana ayıp hareketler çekilecek.

*

Evinde oturup sade bir vatandaş olarak torun sevmek yerine Başbakan olmayı, siyasetçi olmayı, yöneten olmayı tercih etmişsen...
- Bunlara tahammüllü olacaksın.
- Bunlar karşısında çılgına dönmeyeceksin.
- Bunları mesele etmemeyi başaracaksın.
- Bunları kişisel almayacaksın.

*

Haberin Devamı

Meydanlarda gece-gündüz...
“Bana hareket çektiler”, “Bana Atatürk posterleri salladılar”, “Beni protesto ettiler”, “Benim hakkımda manşet attılar”, “Bana demediklerini bırakmadılar”, “Beni eleştirdiler” diye şikâyet eden bir Başbakan’ın...
Yani bütün bunları kişiliğine yönelmiş topyekûn bir saldırı olarak algılayan bir Başbakan’ın...
Sağlam bir sinir sistemine ve sağlıklı bir ruh haline sahip olabilmesi mümkün değildir.

*

Başbakan olmanın sayısız nimeti olduğu gibi sayısız külfeti de vardır.
Herkesten çok övgülere mazhar olmak bir nimetse...
Herkesten çok sövgülere maruz kalmak da bir külfettir.
Nimetine “eyvallah” deyip sıra işin külfetine gelince “auvv” demek olmaz.

*

Sonuçta yönettiğin yer sekiz daireli Erdoğan Apartmanı değil.
Bin bir türlü insanın bulunduğu koca bir memleketi idare ediyorsun.
Ve bildiğim kadarıyla bunu silah zoruyla falan yapmıyorsun.

Ayıp harekete karşı yapılan beş yanlış

- BİR: Sadece birkaç kişinin fark edebildiği bir terbiyesizlik, milyonların önünde gündeme getirilerek olay büyütüldü de büyütüldü.
- İKİ: Korumalar ve polisler aracılığıyla kadınlar karakollara çekilerek hukuk ve yasa ihlalleri yapıldı.
- ÜÇ: Başbakan, o kadınlardan söz ederken “İşte CHP budur” diyerek, bir kadının yüzüne baktığında hangi partiye mensup olduğunu anlayabileceğini kanıtlamış oldu.
- DÖRT: Başbakan, “Erkek yapsa anlarım ama kadın yapsa anlamam” diyerek günahlar ve ayıplar konusunda kadınların ve erkeklerin farklı sorumlulukları bulunduğuna inandığını göstermiş oldu.
- BEŞ: O kadının yaptığı harekete aynı hareketle karşılık veren AK Partililerden hiç söz edilmeyerek buz gibi çifte standarda kayılmış oldu.

Haberin Devamı

Kalabalıklar neleri temizleyemez

- SÜPER pahalı kol saatini...
- Reza’nın önünde yatmayı.
- Yolsuzluk ve hırsızlık iddialarını...
- “O savcıyı tanımıyoruz” cümlesini...
- Ayakkabı kutularını.
- Şehrizar Konutları’ndan alınan villaları.
- Urla meselesini...
- Fezlekeleri.
- Yargıya alenen müdahaleyi...
- Bakan oğullarını.
- Sıfırlayamama meselesini...
- “Kaç kuruş olacak baba, birkaç trilyon” cümlesini.

Bir ‘zenci’, çok yanlış

BAŞBAKAN Erdoğan, dünkü Aydın mitinginde şöyle dedi:
“Eğer bu milletin hizmetkârı olmak zenci olmak demekse ben zenciyim.”

*

“Cümledeki yanlışları bulunuz” sorusunun cevabını veriyorum:
- Zenci denmez, ırkçı ve ayrımcı bir ifadedir.
- Hizmetkârlık ile “zencilik” arasında bir bağ yoktur.
- Hizmetkârlık ile “zencilik” arasında doğrudan bağ kuran bir zihin, ayrımcı bir zihindir.
- Bir kişi hem memleketin tüm imkânlarını elinde bulunduruyor hem de kendini “ayrımcılığa uğrayan biri” gibi hissediyorsa... O kişide bir sıkıntı vardır.

Haberin Devamı

Ortak özellikleri

- FETHULLAH GÜLEN: Aykırı ve ters sorular soracak bir gazetecinin sorularını cevaplamıyor. Röportaj için Ekrem Dumanlı’yı tercih ediyor.

*

- TAYYİP ERDOĞAN: Söylediklerini azıcık da olsa sorgulayacak hiçbir gazetecinin karşısına çıkmamayı tercih ediyor.

Tapelerden öğrendiklerim

- NE çok küfürbaz varmış.
- Başbakanlık çevresindeki klik bir acayipmiş.
- Danışman Mustafa Varank’ın konuşma tarzı bir hoşmuş.
- Küfürler Muammer Güler’in ağzında pek tatlı duruyormuş.
- Reza çok bonkör adammış.
- Reza’nın cenubi Azericesinden İstanbul Türkçesine geçiş hızı ve başarısına hayran kalmamak mümkün değilmiş.
- Çarşı’ya fena sinir oluyorlarmış.
- Aziz Yıldırım’dan hazzetmiyorlarmış.
- Tuvalette resmi evrak teslimi yapılıyormuş.
- “İki buçuk milyon Euro” aslında büyük para değilmiş.
- Bilal Erdoğan aslında sempatik biriymiş.
- Gezi günlerinde Tayyip Erdoğan Nuh diyor peygamber demiyormuş.
- Başbakanlık çevresinde Kadir Abi dedikoduları yapılıyormuş.
- Müteahhitlik gerçekten milli meslek olmuş.
- “Alo Fatih” aslında merhamet edilecek bir durumdaymış.
- “Babacığım Cemaat’e operasyon yapalım” cümlesini işitince insanın gülebilmesi mümkünmüş.
- Kalyon İnşaat’ın iş makineleri, dönemin İçişleri Bakanı nezdinde Gezi’deki insanlardan daha değerliymiş.
- 17 Aralık bir panik ve korku günüymüş.

Yazarın Tüm Yazıları