Memleket hezimete uğramış, sen kendini nasıl galip ilan edeceksin

AKP’nin makul insanları suskun. Başbakan’ın etrafını saran yeni zevat ise, ellerinde birtakım seçim anketleri kapı kapı geziyor.

Haberin Devamı

Yüzde 45 alacakmış, yok yüzde şu kadara yükselmiş.
Yahu arkadaş...
Ülkeyi bölmüşsün, devleti yıkmışsın, adaleti yerle bir etmişsin...
Millet birbirinin boğazına sarılmış, sınırların Afganistan’a dönmüş...
Yüzde 45 değil, yüzde 70 alsan ne yazar..
Memleket hezimete uğramış, sen kendini nasıl galip ilan edeceksin?

ALT DÜĞMESİ İLİKLİ TİŞÖRTLER

BERKİN’in fotoğrafını önüme koydum.
Hani o daha küçücükken okul sırasında çekilen fotoğrafını.
Çocuk gözlerle etrafa bakıyor...
En alt düğmesini ilikleyip, üsttekini açık bıraktığı tişörtünü uzun uzun seyrettim.
Küresel dünyada, herhangi bir mahallenin çocuğu duruyor karşımda.

* * *

Yanına Burakcan’ınkini koydum.
Hani dün şu Hürriyet’in birinci sayfasındaki fotoğrafını.
Gözlerindeki ifadeyi anlamaya çalıştım.
Biraz delikanlı kararlılığı, biraz delikanlı isyanı...
Bolca delikanlı hüznü...
Sonra onun mavi tişörtüne de baktım.
O da en alttaki düğmesini ilikleyip, üsttekini açık bırakmıştı.
O da küresel bir dünyanın her mahallesinin çocuğu...

* * *

Haberin Devamı

Onun yanına da Ahmet Küçükdağ’ınkini koydum.
Hani Tunceli’de ölen genç polisin fotoğrafını. Hüzünlü bir vesikalık.
Yüzünde temiz bir bakış...
Kalbi dayanamamış.
Neye...
Yaşayıp gördüklerine mi...
Yoksa biber gazına mı...
Ne fark eder ki...
Arkasında, tabutunun başında ellerini açıp dua eden gencecik bir kadın bırakarak, otuzunda göçüp gitmiş işte.

* * *

Önümde üç fotoğraf duruyor.
On beşinden başlayıp otuzuna giden, hüzünlü mü hüzünlü, hazin mi hazin bir “memleketimden insan manzaraları...”
Ve ister istemez soruyorum.
Kimdir bu hazin tablonun sorumluları.

* * *

Bir süre önceye kadar sorumlu arardım.
Artık aramıyorum.
Bulsam ne olacak ki?
Ben onu bulacağım, o berikini...
Araya araya hepimiz bir başkasının yakasına yapışacağız.
Sonra yakaları bırakıp yine kavga etmeye başlayacağız.
Önümüze yine alt düğmesi ilikli, üst düğmesi açık tişörtlü çocuk fotoğrafları düşecek.
Yine gözyaşları dökeceğiz.
Üstelik kimimizinki samimi olacak...
Kimimizinki ise timsah gözyaşları.

* * *

Bu defa öyle yapmadım.
Bu üç fotoğrafı yan yana koydum.
Yanlarına da ünlü fotoğrafçı David Bailey’in çektiği John Lennon fotoğrafını.
Gözlerini öyle harika kapatmış ki, insanın aklına o harika şarkıyı getiriyor.
“Imagine” diyor.
“Hayal edin...”
Ediyorum...

* * *

Haberin Devamı

Berkin’in acılı babasıyla, Burakcan’ın acılı babası.
Varsa genç polis memurunun acılı babası...
Veya acılı eşi...
Bir araya gelmişler, el ele tutuşmuşlar.
Üçü birlikte bize diyorlar ki:
“Bugün bizim çocuklarımızın canı yandı. Yarın başka çocukların canı yanar. Bu millete, bu çocuklara yazık...”

* * *

Siyaset meydanındaki o kulak, o kulaklar duyar mı bilmem...
Ama Kasımpaşa’da ve Okmeydanı’nda, aynı mahallenin çocuklarının babaları ve anneleri duyuyorsa...
Bu ülkede bu küçücük koronun sesini duyacak milyonlarca insan var demektir.

* * *

Dün bu fotoğraflara baktım.
“Imagine”i dinledim..
Ve bunu hayal ettim.

Halil Bey kardeşimsize teşekkür ederiz

GEÇEN çarşamba gecesi Okmeydanı’nda ölen Burakcan Karamanoğlu’nun babası Halil Karamanoğlu’nun evlat acısı bütün ağırlığı ile üzerindeyken söylediği sözleri okudum.
Diyordu ki:
“Canım yanıyor...
Yarın başkasının da yanar...
Bir ve beraber olacağız...
Ülkeyi kimseye böldürtmeyeceğiz...”
Kimseyi suçlamıyordu. Kelimelerinde kin veya intikam denen kötü duygunun zerresi yoktu.
Dünü, hatta o anı değil, geleceği düşünüyordu.
Evlat acısının yarattığı duygunun üzerine intikam, kan davası inşa etmek yerine...
O duyguyu gelecekteki çocukları kurtarmaya harcamaya azimliydi.
“İşte budur” dedim.
İhtiyacımız olan duygu...
Bize geçmişimizi unutturacak, geleceğimizi kurtaracak olan insanlık hali işte budur...
Halil Bey kardeşim...
Size çok teşekkür ederim.
En acı anınızda hepimize büyük bir insanlık dersi verdiniz.
Allah sevgili oğlunuzun mekânını cennet eylesin.
Allah size dayanma gücü versin.
Siz bize bir insanlık dersi verdiniz...
Allah da size, ailenize ve oğlunuza bu dünyada ve öteki dünyada bütün güzellikleri versin.

Haberin Devamı

Macbeth okuyup geçmişe bir çizgi çekme zamanı

TANSU dün Macbeth’ten şu dizeleri okudu:
“Öylesine kan içinde yüzüyordum ki artık,
Geri gitsem de bela, ileri gitsem de...”
Durduğumuz yeri, trenden indiğimiz istasyonu o kadar dramatik şekilde anlatıyordu ki...
Ürktüm.
Kendi kendime düşündüm.
Artık bir çizgi çekip, geçmişi unutmak, geçmişle hesaplaşmak saplantısından kurtulup ileri bakmak zamanı geldi.
Bu unutkanlık hepimiz için hayırlı olacak.
Hemen itiraz etmeyin.
Bir düşünün. Bir de Macbeth’teki dizeleri bir daha okuyun.

Yazarın Tüm Yazıları