ABD: ‘Soruşturmada yargı hükümet etkisi altında’

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın önceki gün açıkladığı 2013 yılı insan hakları raporunun Türkiye bölümünü geçen yılki raporla karşılaştırmalı olarak okuduğumda önemli bir farklılık dikkatimi çekti.

Haberin Devamı

Raporda bir konu var ki, daha önceki yıllarda olmadığı kadar kuvvetli bir vurgu ve yer kazanmış: Yolsuzluklar...
Bunun iki nedeni var. Birincisi, ABD Dışişleri’nin İnsan Haklarından Sorumlu Bakan Yardımcısı Uzra Zeya’nın raporu açıklarken belirttiği gibi, bu yıl bir yöntem değişikliği olarak “yolsuzluk” ve “hesap verilebilirlik” konularında eskiye kıyasla daha ayrıntılı bilgilendirme yapılmış.
Zeya, ikinci nedeni şöyle açıklıyor:
“Türkiye söz konusu olduğunda, rapor yasal haklara saygı, adalete etkili erişim ve hukukun üstünlüğü için yürütülen soruşturmalarda adli süreçlerin bağım-sızlığına dönük kaygılarımızı yansıtıyor.”
Raporu okuduğumuzda, Zeya’nın “adli süreçlerle ilgili kaygılarını” 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları bağlamında kayda geçirdiğini anlıyoruz.

***

Metinde şunu görüyoruz: Geçen yılki raporun girişteki genel özet bölümünde yolsuzluklara hiçbir vurgu yapılmamış. Oysa bu yılki özette Türkiye’deki başlıca insan hakları sorunları sıralanırken, polisin aşırı güç kullanımı, güvenlik güçlerinin yol açtıkları ölümler gibi kategorilere bu yıl “yolsuzluklar” da eklenmiş.
Görüleceği gibi, Obama yönetimi, Türkiye’deki yolsuzlukları artık bir “insan hakları sorunu” olarak görüyor.
Şöyle bir ifadeye de yer veriliyor raporun girişinde: “Dikkate değer bir nokta, kolluk kuvvetleri ve yargının yürütmenin etkisi altında olmasıdır. Hükümet 17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonu ve bunu izleyen skandalda binlerce polis ve savcıyı başka görevlere atamıştır.”

***

Bir de başlı başına yolsuzluklara ayrılan bir bölüm var. Bu bölümde geçen yıl olduğu gibi “hükümetin yolsuzlukla ilgili yasaları etkin bir şekilde uygulamadığı ve yolsuzluğa karışan bazı kamu görevlilerinin cezasızlıktan yararlandıkları” saptaması tekrarlanıyor. Ayrıca, AB’nin ilerleme raporunda “milletvekilleri ve kamu görevlilerinin yolsuzluklar alanındaki dokunulmazlıklarının sınırlanmasında hiçbir ilerleme olmadığı” yolundaki eleştirisi aktarılıyor.
Bu bölümde Türkiye’deki son güncel gelişmelere şu şekilde yer veriliyor:
“17 Aralık 2013 tarihinde İstanbul Başsavcılığı, pek çok şüpheli hakkında rüşvet, para aklama ve kamu arazilerinin suiistimale konu olması suçlamalarıyla ilgili tutuklama tedbiri uygulamıştır. Savcı Muammer Akkaş, 25 Aralık tarihinde benzer suçlamalar üzerinden 41 kişinin tutuklanması talimatını vererek, ikinci bir soruşturma başlatmıştır. Ancak tutuklama işlemleri icra edilmemiştir. Şüphelilerin pek çoğunun AKP’nin tepe kademeleriyle ailevi ve/ya da iş bağlantıları vardır. Bunlar arasında üç bakanın oğulları, CEO’lar ve başka tanınmış yetkililer de bulunmaktadır.
Yetkili makamlar, yolsuzlukla suçlanan kişilerin soruşturulduğunu, haklarında iddianame hazırlandığını ve mahkûm edildiğini gösteren bir sicil tesis etmemiştir. Yargının yolsuzlukla ilgili davalara bakarken tarafsız davranmadığı yolunda kaygılar vardır.”

***

İlginçtir ki, raporun “adil yargılanma hakkı” ile ilgili bölümünde de yolsuzluklar meselesiyle karşılaşıyoruz. Burada, hükümetin 17 Aralık soruşturmasının başlamasının ertesi günü savcıları ve 400 dolayında polisi görevden aldığı ya da başka görevlere atadığı kaydedilerek, AB’nin Genişleme Komiseri Stefan Füle’nin 27 Aralık’ta “yargının bağımsızlığını hedef alan tehditler konusundaki kaygılarını açıkladığı” hatırlatılıyor, ayrıca adli kolluk yönetmeliğindeki değişiklikten eleştirel bir şekilde söz ediliyor.
ABD’nin raporu, “gözlemcilere ve medyaya” atıfla “hükümetin soruşturmaya verdiği tepkilerin, ciddi nitelikteki yolsuzluk iddialarını itibarsızlaştırmayı ve bastırmayı hedeflediğini” de belirtiyor.

***

ABD Dışişleri Bakanlığı raporunun, 17 Aralık sonrası süreçle ilgili olarak AK Parti hükümetine dönük kuvvetli bir eleştiri taşıdığı tartışma götürmez.
Belki de bu raporu ABD Başkanı Barack Obama’nın 19 Şubat tarihinde yaptıkları telefon görüşmesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “hukukun üstünlüğü” konusunda verdiği mesajla birlikte değerlendirmek daha isabetli olacaktır.
Beyaz Saray’dan aynı gün yapılan açıklamada, Obama’nın Erdoğan’a “hukukun üstünlüğüne dayanan politikaların önemini belirttiği” vurgulanmıştı. Açıklamaya göre, Obama bu politikaların önemini dört başlıkta gerekçelendirmişti: finans piyasalarına güven vermek, öngörülebilir bir yatırım ikliminin geliştirilmesi, Türkiye ile ABD arasında ikili ilişkilerin gelişmesi ve Türkiye’nin geleceğinin yararı...
Bir ABD Başkanı, Türkiye Başbakanı’na telefonda “hukukun üstünlüğü”nden söz etme ihtiyacını neden duyar ki?

Yazarın Tüm Yazıları