Artık bu rejimin adını koyalım

-Türkiye dün sabahtan itibaren fiilen bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır.

Haberin Devamı

-Anayasa’nın “kuvvetler ayrılığı” prensibi fiilen askıya alınmıştır.
-Türkiye dün sabahtan itibaren Avrupa Birliği’nin demokratik çerçevesini çizen Kopenhag Kriterleri’nin en önemli özelliklerinden birini rafa kaldırmıştır.
-Ergenekon davaları ile “yargısallaşan siyaset” iyice yargısallaşmıştır.
-Hâkim ve savcıların iş güvenliği Başbakan’ın iki dudağı arasındadır.
-Bakan çocuklarının masumiyet karinesi sonsuza kadar teminat altındadır.
-Bu ülkenin vatandaşları artık “bağımsız yargı”nın teminatı altında değildir.
Allah hepimizin sonunu hayretsin...
“Ben milli iradeyim, istediğim her şeyi yaparım” diyen zihniyet, yargıyı yürütmeye bağlayacak tarihi adımı atmıştır.
Artık bu rejimin adını koyma zamanı gelmiştir.
-Bu rejimin adı artık demokrasi değildir.
-Bu devlet bir hukuk devleti değildir.
-Bu Anayasa fiilen yürürlükten kalkmıştır.
Hem de Meclis’in elleriyle...
O ellerin neye kalktığını ben değil bir gün tarih söyleyecek...

Haberin Devamı

Ergenekon savcılığı iyi olmadı, Kabataş savcılığı için dikkat

Ne demişlerdi başta?
-Genç kadına saldırdılar.
Görüntülere bakıyoruz; ne saldıran var ne durup bakan.
-Genç kadını yerlerde sürüklediler.
Görüntülere bakıyoruz, ne sürüklenen var ne sürükleyen.
-60-70 tane üstü çıplak, deri eldivenli tuhaf adam saldırdı.
Görüntülere bakıyoruz, üstü çıplak adam yok, deri eldivenli adam da yok.
-Genç kadını yerlerde sürüklediler, üzerine idrar yaptılar.
Görüntülere bakıyoruz böyle bir şey yok. Sakin biçimde kocasını bekleyen bir kadın var.
-Önceleri görüntü yok dediler.
Görüntüler çıktı.
Bu ülkede 8 aydır, Gezi’ye katılan insanlar hakkında çok ağır, çok vahim iddialar öne sürüldü.
Aradan 8 ay geçti.
Ortada sadece bir adli tıp raporu var.
Olaydan 5 gün sonra alınmış.
-Peki bu adli tıp raporu ne diyor bize?
-Üç beş morluk. Yani ne sürüklendiğine, ne orası burası ezildiğine dair bir ibare yok.
-Peki rapor nasıl olmuş diyor mu?
Herhangi bir şekilde olabilir.
-Peki rapor kimin yaptığını söylüyor mu?
Söylemiyor.
-Gözaltına alınmış biri var mı?
Yok.
-Bölgedeki görevliler, güvenlik elemanları müdahele etmiş mi?
Hayır. Görüntüye bakılırsa sakin biçimde duruyorlar.
-Peki ortada ne var?
Genç kadının anlattığı, ama kimsenin görmediği bir olay.
Bazı gazetecilerin aktardığı yukardaki bilgiler.
Ve bir de Başbakanın “Savcılığı...”
Aman sayın Başbakan dikkat...
Bundan 4-5 yıl önce Ergenekon ve Balyoz’un da “Savcılığını” üslenmiştiniz.
Bakın bugün sizi destekleyenler, o davalar hakkında neler yazıyorlar...
Aman dikkat...
İnsani kameralar olayla ilgili bir şey göstermiyor.
İşiniz “İlahi kameraya” kaldıysa...
O kameralara hiç güvenmeyin.
Hem insani kameralar, hem ilahi kameralar Gezi’de öldürülen çocukların görüntüleriyle dolu.
Biraz da onların savcılığını yüklenin...

Haberin Devamı

Ot sevenler için üç-beş güzel laf

AŞAĞIDAKİ sözleri, “Ot” dergisinin son sayısından topladım.
Onların harika lafıyla...
“Maksat yeşillik olsun...”
-NEJAT İŞLER “Yalnız kalmakla bir sorunum yok. Sadece nefesini sevdiğim birinin yakınlarda olması beni rahatlatır.
Hayatın kronometresini sen değil, senin yanındaki tutar. O kadar.”
-AYSEL GÜREL “Ben birey değilim. Ben kalabalık bir nesneyim.
Ben tek başına radyoyum, televizyonum, konserim, orkestrayım, her şeyim...
Türkiye’nin ilk anarşist kızıyım ben. İlk çiçek kızıyım. İlk hippisiyim.
Ben Amazon kadınıyım.
Türkiye’de kadının bilinçaltıyım.”
-BURAK AKSAK “Varacak bir yerin yoksa tüm gidişler kaçmaktır biraz.”
-SEYİT ALİ ARAL “Gezi döneminde herkes gaz yüzünden kimya mühendisi, biraz ilkyardım gönüllüsü, şehir gerillası oldu.
Demek şimdi de hacker olacağız.
Unutmayın, devlet sansürü sizi, yaşadığınız gerçeklerden korur.”
-CAN BONOMO “Ben ağlamam diyenler evinde ağlar. Ağlayamam diyenler rüyalarında ağlar.”
-BAKANGÖR: Neler gördüm: “İki ayakkabının sığdığı yere her şeyin sığabileceğini.”

Haberin Devamı

Bir hayata kaç unutulmaz sığar

ARTIK çok boş vaktim var. Spotify’ı indirdikten sonra kendime müzik listeleri yapıyorum. Yaptığım bir listenin adı şu:“Hayatımın repertuvarı...”
Çocukluğumdan beri en sevdiğim, hayatımdan hiç çıkmayan şarkıların bir listesini yaptım.
Buna önceki ay çıkmış şarkılar da dahildi.
Şimdilik ilk gençlik yıllarımınkini çıkardım.
Şunu gördüm ki, bir insanın hayat repertuvarı o kadar geniş değil.
Gerçekten bütün hayatım boyunca dinlediğim ve hiçbir yere bakmadan aklıma gelen şarkıların sayısı 50’yi geçmedi.
Zaman zaman hayatımın şarkılarını yazacağım.
Siz de kendinize böyle repertuvarlar yapın.
Çok eğlenceli oluyor.

Popcorn romantizminden rock çağına geçiş repertuvarı

Haberin Devamı

İlk dönemin ilk 11’i şöyle:
-BOB DYLAN “Like a Rolling stone”. Bütün hayatımın en büyük şarkısı kesinlikle bu. “How does it feel; To be on your own (kendinde olmak nasıl bir düygudur) dizesi hep çok iyi geldi. Bob Dylan, büyük adam...
-WALKER BROTHERS “Make it easy on yourself”. Scott Walker’ın sesi, melodisi ve hayat mottom haline gelen, “Her şeyi kolayından al”, “Kafana takma” sözleri hep çok hoşuma gitti.
Ama herkesin kendine ait bir zevki var. Bu şarkının vinil plağını Kanat Atkaya’ya hediye ettim. “Abi teşekkür ederim almayayım” dedi.
-ROLLING STONES “Little red rooster”. Hayatımın ilk blues’u... Gerçek Rolling Stones.. Hiç bitmeyen adamlarım. Under my thumb, Under the boardwalk, Time is on my side ve Next time’ı beklerken gelen en büyük şarkı.
-THE BAND “Weight”. Bob Dylan’ın arkasındaki en harika grubun en harika şarkısı. Hiçbir zaman çıkmadı hayatımdan.
-SERGIO ENDRIGO “Io che amo solo te”. Derinden gelen silik bir Akdeniz sesi. Müthiş bir melodi ve hayatımın bir döneminin Ege romantizmi. Bir duygu potpurisi.
-FRANÇOISE HARDY “Le temps de l’amour”. Tam 60’lar romantizmi. Anti-Rolling Stones duyarlılık. Aşk’ın bambaşka tarifi. Yıllar sonra Wes Anderson bu şarkıyı “Moonrise Kingdom”da kullanınca çok mutlu olmuştum.
-HOLLIES “I’m alive”. Çok az insanın hatırlayacağı türden bir şarkı. Ama bende unutulmayan bir iz bıraktı. Grubun elemanı Graham Nash daha sonra “Crosby Stills and Nash”ı kurunca onların da hayranı olmuştum.
-BEATLES “She loves you”. Hayatımda beni ben yapan dönemi açan şarkı buydu. Hep öyle kaldı.
-PAUL ANKA “Diana”. Gençliğimin popcorn masumiyet çağını kapatan olağanüstü şarkı. 50’li yılların pop romantizminin son şarkısıydı da diyebilirim. Satın aldığım ilk 78 devirlik plak. Taş plak dönemimin sonu...
Sonra 45’likler dönemi açıldı.
-PINK FLOYD “Arnold lane...” İlk Pink Floyd dönemi. “Ummagumma” öncesi. Psychedelic hafiften ucunu gösteriyor. Ama biz henüz kötü yola düşmemişiz
-BEACH BOYS “Good vibrations”. Müzik henüz underground’a, yeraltına inmemiş. Alaca bulaca Hawaii gömleklerle, sörf tahtalarıyla okyanus kenarında koşuyor.

Yazarın Tüm Yazıları