Sıcak, daha da sıcak olacak...

OTOMOBİLİMİN göstergesinde dış hava sıcaklığının 19.5 derece olduğunu gördüğümde gözlerime inanamadım.

Haberin Devamı

Önceki gün, yani 12 Şubat’taydı bu ölçüm. Dün bu kez 20 dereceyi de gördüm.
Hadi benimki sübjektif ve ne kadar sağlıklı olduğu şüpheli bir ölçüm. Ama dün iklimbilimci Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu müjdeli haberi verdi: Sabiha Gökçen’deki meteoroloji istasyonu 19 derecelik ölçüm yapmıştı; böylece İstanbul’da eskiden 18.5 derece olan ‘En sıcak 13 Şubat’ rekoru 19 dereceyle 13 Şubat 2014’e geçmişti.
Evet sıcak. Yağışsızlıktan tarım kesimi şimdiden kan ağlıyor. Şehirliler de yaz gelip klimalarını çalıştıracak elektrik bulamadığında, belki de düzenli su kesintileriyle yeniden tanıştığımızda kan ağlamaya başlayacaklar.
Evet sıcak; çünkü iklim değişiyor. Bizim ve babalarımızın dünyaya yaptığı kötülüklerin bedelini maalesef çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecek.
Biliyorum, herkes iştahla siyaset konuşuyor; cemaat-hükümet kavgasına dair, hükümetin yolsuzluklarına dair, yaklaşan seçim hesaplarına dair şeyler okumak istiyorsunuz sizler de.
Ama bir an kafanızı kaldırın ve bakın: Dün İstanbul’da ölçülen 19 derecelik hava sıcaklığı, o konuşmaya doyamadığımız gündelik siyasetten daha fazla iz bırakacak hepimizin hayatında.
Evet sıcak. Üstelik, daha da sıcak olacak!

Haberin Devamı

Bunlar güzel ve serin günlerimiz...

AYLAR
önce yayımlamıştım; Amerika’da Stanford Üniversitesi bünyesinde yapılan bir ‘meta’ araştırma var: Buna göre, bu yıl sıcaklık ölçümlerinin düzenli yapıldığı yıllar içinde en sıcak yıl olacak ama gelecekte hiçbir yıl da bu yılki kadar ‘serin’ olmayacak.
‘Meta’ araştırma şöyle yapılıyor: Yapılmış onlarca iklim değişimi/küresel ısınma araştırmasının verileri toplanıyor ve ‘bütün araştırmaların araştırması’ diye adlandırabileceğimiz araştırma ortaya çıkıyor.
İşte bu devasa veri setinden yola çıkan araştırmanın bize söylediği de çok basit aslında: Gelecekteki yıllar hep daha sıcak olacak.
‘Daha sıcak olacak’ lafı da yanlış anlaşılıyor aslında. Evet, dünyamızın ortalama sıcaklığı artıyor, en önemlisi okyanus sularının sıcaklığı artıyor ama bu artışın dünyanın her yerinde düzenli olması gerekmiyor.
İşte bakın Kuzey Avrupa bu yıl donuyor. Kar fırtınaları kar fırtınalarını izliyor. Buna karşılık Türkiye’de yağış yok. Doğu Anadolu geceleri rekor seviyede soğuk oluyor ama doğru dürüst kar yağışı yok.
İklim anormalliklerinde ciddi artışlar gözlemleniyor.

Haberin Devamı

Türkiye’de doğal afet sayısında ciddi artış

PROF. Dr. Mikdat Kadıoğlu
’nun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için hazırladığı ‘Türkiye’de İklim Değişikliği Risk Yönetimi’ başlıklı rapor medyamızda herhalde hiç yer almadı. Almadığı için de tartışma gündemine neredeyse hiç gelmedi.
Oysa bu raporda, ülkemizdeki ‘doğal afet’ sayılarında nasıl bir önemli artış olduğundan tutun da kuraklık riskinin büyüklüğüne kadar son derece önemli bilgiler yer alıyor.
Zaman zaman, ‘Hani küresel ısınma vardı, bak bu yıl çok soğuk ve yağışlı geçiyor’ diye üstün bilimsel görüş açıklayan bazı dâhilerimiz var bizim; onlara sel, toprak kayması, don olaylarındaki dehşet artışı tek tek göstermek lazım.
Türkiye, küresel konum olarak ilginç bir yerde. Amerika’da yaşanan tayfun veya kasırgaları her seferinde haber olarak duyuyoruz, hatta bunların arkasındaki sistemin bize bilim diliyle anlatılmasına bile tanık oluyoruz da, Konya Ovası’ndaki kuraklığı veya Karadeniz’de olma sıklığı çok artan sel ve baskınların arkasındaki mekanizmayı konuşmuyoruz nedense.
Örneğin küresel iklim değişiminin (veya ısınmanın) bir önemli etkisi, Türkiye ve Güney Avrupa’nın bir blokaj sebebiyle geçmişe göre daha az yağış alması. İstediğiniz kadar siyasetten konuşabilirsiniz ama küresel düzeydeki doğa olaylarını etkileyemezsiniz; Türkiye’yi çok ciddi kuraklıklar bekliyor; bu yıl tarihe gerçek bir kuraklık yılı olarak geçecek. Daha ilginci baktığınızda Türkiye’de kurak yılların görülme sıklığı giderek artıyor.
Geçmiş dönemlerle kıyaslandığında Türkiye’de meteorolojik afetlerin sayısında 2001-2010 yılları arasında çok ciddi bir artış olduğu görülüyor.
Cemaat-hükümet kavgasını, hükümetin otoriterleşmesini, demokrasiden uzaklaşmayı konuşalım elbette. Ama biraz da çocuklarımızı, torunlarımızı nasıl bir hayat bekliyor, onu da konuşalım.

Yazarın Tüm Yazıları