Yargı paketindeki olumlu adımlar

TBMM’de görüşülmekte olan son yargı paketine yöneltilen en önemli eleştirilerden biri, AK Parti hükümetinin yolsuzluk soruşturmalarıyla sıkıştığı için kendisini koruma altına almak amacıyla bu yasa teklifini hazırladığı görüşüdür.

Haberin Devamı

Geçmişte bu teklifin içerdiği bazı konularda dile getirilen bütün taleplere kulağını tıkamış olan hükümetin, kendisi zor bir duruma düşünce birden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ileri hukuk normlarına sarılması, kuşkusuz ilk bakışta bir inandırıcılık meselesi yaratmıyor değil.
Ancak geciktiği ve bir sıkışma noktasında yapıldığı gerekçesiyle teklifin olumlu yönlerini reddetmenin de bir mantığı yok.
Paketin pek çok olumlu düzenleme içerdiğini baştan söylememiz gerekiyor. Buna karşılık, çekinceyle yaklaşılması gereken bazı maddeleri de var bu teklifin. Bir de noksanları var ki bundan önceki üç yazımızda eksik gördüğümüz bu noktaları ayrıntılı bir şekilde değerlendirmiştik. Bugün olumlu gördüğümüz maddelere bakabiliriz.

***

Teklifin memnuniyetle karşılamamız gereken bir yönü, metne hâkim olan ana bakış çerçevesinde özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğünün korunmasına dönük önlemlerin arttırılmakta oluşudur.
Bu fasıldaki adımlar arasında kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydedenlere, yayanlara, ele geçirenlere verilen cezaların arttırılması sayılabilir. Bu gibi ceza artışları caydırıcılığı arttırmaya yöneliktir.
Burada çok ilginç bir düzenleme, iletişimin tespiti ve dinlenmesi kararları ile taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma tedbirlerinde karşımıza çıkıyor. Bu gibi tasarruflarda kararın tek hâkim tarafından alınması uygulaması kaldırılarak, yerine “ağır ceza mahkemesince oybirliği ile verilmesi”, yani üç hâkimin oybirliğinin aranması koşulu getiriliyor.
Bu düzenleme ilk bakışta yine olumlu bir adım gibi duruyor. Çünkü dinleme kararlarının rasgele verilebilmesini zorlaştıracaktır. Ancak üç hâkimin oybirliğinin aranmasında genel hukuk mantığı ve ölçülülük ilkesi bakımından sıkıntılı bir durum var. Ağır ceza mahkemesi, bir sanık hakkında müebbet hapis cezasına 2’ye 1 oyla karar verebilirken, aynı sanığın telefonlarının dinlenebilmesi için muhakkak üçlü mutabakat aranması hukuk sisteminin iç tutarlılığı açısından sorunlu gözüküyor.
Telefon dinleme kararı alınırken hattın ya da cihazın sahibini gösterir bir belgenin de talebe eklenmesi yine yerinde bir önlemdir. Geçmişte savcıların yalnızca telefon numarası vererek hâkimden dinleme izni aldıkları sayısız olay yaşanmıştı. Yıllar önce İzmir’deki bir örnekte, bir hâkim ismi yazmadığı için farkında olmadan GSM numarası üzerinden kendi telefonunun dinlenmesi talebine onay vermişti. Ayrıca, adli dinlemelerde izinlerin sınırsız bir şekilde uzatılması serbestisine son verilerek, dinleme süresi için en çok altı ay sınırı getirilmesi de isabetlidir.
Bu yöndeki bütün hükümler yakın geçmişe damgasını vuran keyfi uygulamaları, suiistimalleri önleyecek niteliktedir.

***

Yargı paketinde telefon dinleme dışında başka önemli adımlar da var. Teklifin sonunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 143’üncü maddesinin “Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir” şeklindeki fıkrasının olduğu gibi kaldırılması son derece rahatlatıcı bir adımdır.
Bu madde suçlanan vatandaşların dava dosyalarına erişimini kısıtladığı için, -suçlamaları tam olarak bilmediklerinden- kendilerini savunabilmelerini ve tutukluluklarına etkin bir itiraz yapabilmelerini engelliyordu. CMK’daki bu maddenin varlığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir” şeklindeki 13’üncü maddesinin açık bir ihlalini oluşturmakta ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ihlal kararlarına yol açmaktaydı. Bu maddenin yürürlükten kaldırılması, Türkiye’yi Strasbourg’daki mahkemede ciddi bir şekilde rahatlatacaktır.
Geçen dönemde sıkça baş ağrıtan bir başka sorun, aramalarda el konulan bilgisayar kayıtlarıyla ilgili tartışmalardı. CMK’nın mevcut hali, bilgisayar kayıtlarına el konulduğunda bütün verilerin yedeklemesinin yapılmasını, bunların -ancak istenmesi halinde- şüpheliye ya da vekiline verilmesini öngörüyor (134’üncü madde). Getirilmekte olan yeni düzenleme ile polisin bu kayıtları şüpheliye ya da vekiline vermesi “zorunlu” hale getiriliyor.
Bu hükmün titizlikle uygulanması, bilgisayar kayıtlarıyla oynandığı, bu veriler üzerinde sahtecilik yapıldığı yolundaki tartışmalara son verebilir.
Yarın da teklifin problemli gördüğümüz bazı maddelerine göz atalım.

Yazarın Tüm Yazıları