İktidar partisinin adını hak etme sınavı

İSTANBUL 13’üncü Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, toplam 275 sanığın yargılandığı Ergenekon davasında kararını geçen yaz 5 Ağustos 2013 tarihinde açıkladı.

Haberin Devamı

Gelgelelim aradan altı ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşılık, mahkeme gerekçeli kararın yazımını henüz sonuçlandırabilmiş değil. Bu ölçüde bir gecikmenin pek emsali yok.
Pratikteki sonuç, Ergenekon davasında temyiz sürecinin bir türlü başlayamamasıdır. Yargıtay’a itiraz dilekçesi ancak gerekçeli karar alınıp incelendikten sonra yazılabilecektir. Bunu daha sonra Yargıtay’ın dosyayı incelemesi ve kararını vermesi aşamaları izleyecektir.
Bu tempoyla gidilirse, Ergenekon davasının sonuçlanabilmesi 2015 sonu, muhtemelen de 2016’ya sarkacaktır. Silivri’deki Ergenekon tutukluları için sabretmek dışında bir çare kalmıyor bu durumda.
Mahkemenin ağır hareket etmesi dün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da açık bir eleştirisini tetiklemiş, Bakan mahkemenin tutumunu açık bir “hak ihlali” olarak nitelendirmiştir.

***

Haberin Devamı

Salt buradaki gecikme bile -tek başına- özel yetkili mahkemelerin ne kadar başına buyruk hareket ettikleri konusunda çarpıcı bir örnektir. Hükümet TBMM’de görüşülmekte olan yargı paketinde özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) tümden kaldırırken, yaşanan son örnek ne kadar isabetli bir adım atıldığını teyit ediyor.
Doğru yönde bir adım atılması, hükümetin bu yasa teklifindeki en büyük eksikliği görmemizi engellememeli. Hükümet, yarattıkları sorunlar nedeniyle bu mahkemeleri kaldırıyor ama yol açtıkları mağduriyetlerin telafi edilmesi anlamında hiçbir adım atmıyor.
Bu görüşümüzü yasa teklifinin genel gerekçesinden yola çıkarak da ortaya koyabiliriz. Gerekçenin başlangıcındaki en önemli vurgu “adil yargılama hakkı”nı konu alıyor. Gerekçede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altıncı maddesindeki “adil yargılanma hakkı”nın Türkiye açısından bir “yükümlülük” olduğu belirtildikten sonra “adil yargılanma konusunda ülkedeki tartışmaların başında özel yetkilere sahip mahkemelerin geldiği” vurgulanıyor.

***

Bu gerekçe, söz konusu mahkemelerin Türkiye için ne kadar büyük bir soruna dönüşmüş olduğunun hükümet tarafından çok gecikmiş bir itirafıdır. ÖYM’ler yetkilerini geniş bir biçimde tefsir etmiş, usul kurallarını zorlamış, katı bir tutukluluk rejimi uygulamış, lehte delilleri görmezlikten gelmek gibi keyfilik içeren uygulamalar gerçekleştirmiş ve bu davranışlarıyla kamuoyunda büyük bir rahatsızlığa yol açmıştır. Liste uzatılabilir.
Ayrıca, bu mahkemelerin önemli bir bölümünün Gülen cemaati ile özdeşleştirilmesi, tarafsızlık ve bağımsızlıkları konusunda kamuoyunda -son aşamada hükümetin de katıldığı- ciddi bir güven sorununun yaşanmasına yol açmıştır.

***

Haberin Devamı

Bir özel yetkili savcının 2012 Şubat ayında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklatmaya kalkışması, bu mahkemelerin tarihinde önemli bir kırılma olmuş, hükümeti bu konuda ciddi bir arayışa yöneltmiştir. Sonuçta 2012 Temmuz ayında ÖYM’lerin yerine Terörle Mücadele Mahkemeleri (TMM) kurulmuş, düzenlemede ÖYM’lerin üstlenmiş oldukları davaları bitirinceye kadar –yeni dava almadan- göreve devam etmeleri öngörülmüştür.
Bu düzenlemeyle çok garip bir durumun ortaya çıktığı inkâr edilemez. Şöyle ki, hükümet ÖYM’lerin mahzurlarını görerek yerlerine yenilerini kurmuştur. Ama aynı hükümet bu mahzurları bile bile, o ÖYM’lerde yargılanan insanları -ister Ergenekon, ister Balyoz, ister KCK, hangi dava olursa olsun- o mahkemelerin sorunlu yargı pratikleriyle baş başa bırakmıştır.
Buradaki problem, hükümetin adil işlemediğini gördüğü bir sistemin çarklarının insanları göz göre göre mağdur etmeye devam etmesine rıza göstermiş olmasıdır.
Bir buçuk yıl sonra gelinen nokta, bu adımın isabetsizliği konusunda 2012 yazında getirilen eleştirilerin haklılığının teslim edilmesidir. AK Parti hükümeti, bir buçuk yıl sonra TMM ve ÖYM’leri tasfiye etmeye, özel yetki sahibi mahkeme bırakmamaya karar vermiştir.

***

Haberin Devamı

Adil yargılama yapmadıkları düşüncesiyle bu mahkemeleri kapatması, şimdi hükümet açısından yalnızca siyasi ve hukuki değil, vicdani bir yükümlülüğü de beraberinde getiriyor. Madem bu mahkemelerde sanık sandalyesinde oturan insanlar adil yargılanmamıştır, madem ciddi hak ihlalleri yaşanmıştır, o zaman hükümet bu adaletsizlikleri giderecek, telafi edecek adımları da atmak zorundadır.
Hükümetin bu alandaki hareketsizliği bu ülkede adalet duygusunu daha fazla rencide etmekten başka bir sonuç yaratmayacaktır. Kendisine ad olarak benimsediği iki kavramdan biri adalet olan bir partinin adını hak etmek gibi bir sınavı da var tabii.

Yazarın Tüm Yazıları