Sevilmemişler Kulübü

‘Küçük Ağa’ dizisinin boşanma sahnesini izlerken, ilişkilerle ilgili en büyük hatamızın nedeninin çocuklukta olduğunu fark ettim... “O benim ailem gibiydi, babam, çocuğum, hayatım, her şeyimdi, şimdi ben ne yaparım?”

Haberin Devamı

Bütün diziyi baştan sona, bu çocuk nasıl ailesine kök söktürüyordur, çocuğun da iticisi mi olurmuş yahu gibi duygularla izledim, yalan yok. Boşanma sahnesine geldi, orada bi durdum işte. Ben de çocukken boşanma denilen şeyi böyle bir şey zannediyordum. Çok küçüktüm ev zaten cehennem yeri gibiydi. Annemle babam her gece kavga etmeyi alışkanlık haline getirince, akrabalarda bazen de komşularda kalmaya başladık. İlk o zaman duymuştum, boşanma kelimesini. Bize anlattıkları olay, aynı dizide olan gibiydi, hâkim bey amcaya ağlarsak onların boşanmayacağına inanıyorduk. Evde neler diyeceğimin provalarını yapıyordum. Bana sordukları zaman, “Hayır ben sizi ayrı görmek istemiyorum” diye bilmiş bilmiş konuşmalar hazırlıyordum. Sonra bize sormadan boşandılar, bize sormadan başkalarıyla evlendiler, bize sormadan taşındılar.
Şimdiki aklımla iyi ki boşanmışlar diye düşünüyorum ama o zamanlardan kalan o hiçe sayılma duygusu yüzünden saçma sapan ilişkiler yaşamışım. Etrafıma da bakıyorum çoğu kişi böyle. Birazcık ilgi, birazcık saç okşama, az bir şey sahiplenme gördüğümüz an, o kişiyi alıyoruz hayatımızın merkezine koyuyoruz. Sevgili gibi sevmeyi bilmiyoruz, hep bir aile arayışı içindeyiz. Alakasız şeyleri huzur zannediyoruz, kavgayı tutku diye adlandırıyoruz.
Oysa hepimiz güçlü kuvvetli insanlarız, sahiplenilmeye ihtiyacımız bile yok. Zaten sahiplenilmek kadar da itici bir kelime yok. Ne yapacak adam, gelip yemeğini, suyunu mu verecek. Ama işte o çocuklukta olan travma, o ilgi açlığı, o korunmamışlık öyle bir ortaya çıkıyor ki ilerde... Hep terk edileceksin zannediyorsun, sevildiğine inanmama. Bence bütün sorun bundan kaynaklanıyor, biz sevmeyi bilmiyoruz. Sevildiğimizi hissetmemişiz çünkü. Sonu hep buhranlı, bunalımlı ayrılıklara varıyor. Çocukken korunmaya muhtaç olabilirdik ama şimdi, millet bizden korksun yahu, onlar bizden kendilerini korumak için uğraşsın. Hepimiz kendi ayaklarımızın üstünde durmayı öğrendik, birazcık ilgiyle de hemen dağıtmayalım kendimizi. Hemen o fikri sorulmamış çocuğa dönmeyelim. Geçti, bitti artık...
Sevgili ebeveynler, siz de sorun çocuklarınıza. Anlamaz demeyin... Anlıyorlar çünkü, ciddiye almasınız bile sorun, paylaşın, o ailede birey olduğunu hissettirin. Hissettirin ki onlar da büyüyünce, ‘sevilmemişler kulübü’nden olmasın. Birisiyle göz göze gelmem bile yetiyor, çocukken neler yaşadığını tahmin etmem için. Bu kulüpte olan herkes öyle, bir mimikten, bir kelimeden, bir hareketten hemen birbirimizi tanıyoruz. Duygularımızı ifade edersek, yeniden yaralanmaktan çok korkuyoruz. O yüzden hep, içten içe ‘seni anlıyorum’ diyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları