Spordan zengin koca bulma rehberi

Sosyete, salonlara sadece ter atmaya, kas yapmaya gitmiyor elbette. Asıl maharet oradan yağlı kapı indirmekte. Peki nasıl?

Haberin Devamı

Son zamanlarda -niyeyse- sosyetenin özel hayatı pek bi revaçta. Ee benim de alanım ilişki olunca hemen burnumu sokmalıyım, bir yorum yapmalıyım yoksa geceleri nasıl uyurum dedim.
Biri birine “Kocam üç yıl boyunca beni bu kadınla aldattı” diğeri “üç sene sonra aldatıldığını fark ettiysen sorun sensin” bahsi geçen koca ise “Eski gelininle Facebook’tan arkadaş, seni oyuna getiriyorlar.” Yani anlayacağın Müge Anlı’da yaşanan olayların fazla paralı hali. Tabii bir de ortada cinayet yok. Gelin-kaynana çekişmesi, altın değil de işte yalı kavgası, kocamın paralarını yiyorlar feryadı ve “İstesem kocanı ayartırdım” güveniyle paran da olsa, sonun kadın programlarına dönüyor demek ki. Sosyete demişken, şu İstanbul’da hakkında efsaneler olan spor salonunu bilmeyen yoktur. Hani evli girip, dul çıkıyorsun; bekâr girip, evleniyorsun. Üstelik zengin koca garantili hani... Tabii kocanın zenginini bulmak kolay değil. Salona girip, “Sağda barfiks çekenden 750 gram alabilir miyim, üstüne de şu havuzda parlayan beyefendiyi alayım” gibi bir olay olmuyor. Zaten salonun bir hava parası var, off diyorum. Bana göre onu veriyorsan, kocaya ihtiyacın yok. Haydi verdin diyelim, kaz gelecek yerden tavuk esirgemez karakterde bir insansın. Değilsin de haydi varsayalım öylesin. Ya tamam masuscuktan işte! Asla terlememen lazım, sabahın köründe bile gitsen makyajlı olmalısın, oradaki herkese kırk yıllık tanıdığın gibi gülümsemelisin. Ünlü görünce hemen yanına gidip, amcanların onu nasıl sevdiğini anlatıp, ağzın kulaklarında fotoğraf çektirmek yerine, dikkat çekmek için kavga çıkartabilirsin. Neticede ünlü işte. Onu sinir edip, sonra korkmuş gibi yaparsan, bravo dikkatleri çektin! Şimdi sıra, oradakilerin tek tek yüzlerini hafızaya alıp, bekâr olanları tespit etmek. Gerçi şimdi boşanmasını bekle, parayı karısı alacak mı diye içine ateşler düşsün, off ne uzun iş.

Haberin Devamı

Seslenen kitap

İnsanın kendi günlüğünü yazması ayrı, yüksek sesle okuması daha ayrı bir olaymış. ‘Seslenen Kitap’ yazarların kendi sesinden kitaplarını dinleyeceğin bir mecra. Tabii her şeyi yarım yamalak dinlediğim için, ‘kendi sesinden’ olayını atlamışım. “Acaba benim kitabımı kim okuyacak” diye yaylana yaylana ofislerine gidiyordum ki, o kişinin ben olduğumu öğrendim. Allahım, zaten sesim vik vik 15 yaşında kız gibi. Okurken sürekli, ‘ne salak kızmışım ya’ diye kendime kızdım, hatta bazen kendimi tokatlamak istedim. Bazı yerleri okuyamadım, başlayamadım bile. Aileyle ilgili olan yerlerle yüzleşmek istemedim niyeyse. Zorla yalvar yakar o tarafları başkasına okutturdum. Benim için ilginç bir anı oldu, terapi gibi... İnternet adresi http://www.seslenenkitap.com

Yazarın Tüm Yazıları