Hocaefendi’nin özeleştirisi ve ‘paralel katakulli’

GÜLEN Hocaefendi’nin BBC mülakatında, daha çok özeleştiri gibi görünen sözleri üzerinde duruluyor.

Haberin Devamı

Cemaat’in kendine mahsus bir jargonu var. Genele söylenmiş o sözlerin, iç iletişimlerini sağlayan alt dilde bizim anladığımızdan farklı ve özel bir karşılığı olduğu kesin.
Rahle-i tedrisattan geçmiş bir ‘şakirt’, dirsek çürütmüş bir ‘muhabbet fedaisi’ mutlaka umumdan ayrı yorumlamıştır şuradaki manayı:
“... Bu yaşadıklarımızı, Cenab-ı Allah’ın bizi cezalandırması şeklinde değerlendiriyorum.”
Her ne kadar bir çeşit özeleştiri içerse de devamında başka bir yere bağlanıyor bu sözler:
“Bediüzzaman, ‘Benim suçum, Hizmet-i Kur’aniyeyi maddi, manevi terakkiyatıma alet etmekliğimmiş’ der...”
Öncesiyle birlikte meali şudur galiba; Allah rızasının yerini Cemaat’in büyüme hırsları aldığı için, belki de kaderin adaleti olarak başa bu musibetler geliyor...
Keza, “Adanmışların yolunda yürüdüğümüzü söylediğimiz halde tam öyle adanmışlara yakışır, yaraşır hareket etmediğimiz için Allah tokatlıyor olabilir bizi...” buyuruyor.
Yani, ‘ilgili kadrolar lafta değil fiiliyatta da adanmış gibi hareket etmediğinden, kesin bir inanç ve sadakatle gözlerini kapayıp vazifelerini yapmadığından başarılı netice alınamadı’ diye de okunabilir...

***

Körü körüne bir Cemaatçiliğin eleştirisi gibi mesajlar. Ama aynı zamanda, hareket mensuplarının tuttuğunu koparacak bir kararlılık sergileyememesine içerleme de var sanki.
Tezat duruyor, velakin orasında değilim...
Mülakatta, Başbakan’ın Cemaat hakkında yanıltıldığını söylediği şu kısım, benim için daha dikkat çekici:
“... Çevresinde zannediyorum meseleleri farklı intikal ettiriyorlar... Bir yönüyle, böyle rahatsız edici şeylere sevk ediyorlar sanıyorum arkadaşı...”
Başbakan’ın, etrafındaki kötü niyetliler tarafından ‘yanıltıldığını’, ‘aldatıldığını’, ‘kandırıldığını’ ve hatta ‘ketenpereye getirildiğini’ ilk düşünen Hocaefendi değil elbette.
Fakat, bahse konu ‘art niyetliler’ kim? İşte bu, kişiden kişiye değişiyor.
Cemaat’e dokunduktan sonra hapse atılan Nedim Şener, “Başbakan’ın oğluna suikast yapacağım şeklinde düzmece bir ihbarla takibe alınmışım...” diyor mesela.
Cemaat aleyhine kitap yazmaktan hapis yattığı söylenen Hanefi Avcı ise daha içeriden konuşuyor: “Bir yandan Allah diyerek bir yandan da bu hukuksuzlukları nasıl içlerine sindiriyorlar? Nasıl günahsız, masum insanları sırf onların karşısında diye sahte delillerle içeri tıkıyorlar? Çünkü bunlar, (katı örgütçü bir anlayışla) amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görüyorlar... Başbakan, işin vahametini Odatv davasında fark etti... Ama sanırım, Cemaat’e yakın bazı çalışma arkadaşları aldattılar Başbakan’ı (öyle durduruldu)...”
Başbakan’ı, bir gazeteci tarafından oğluna suikast yapılacağına inandıran, kendisine karşı kimlerin darbe tezgâhladığına ikna edenler mi, kayıtsız şartsız Ergenekon davasının savcısı olduğunu söyletti ona?
“Bir kitap, bazen bombadan daha tehlikelidir” gibi lafları bu yüzden mi etti?
Kim oluyor bu durumda katakullici, ketenpereci kim?

***

Hiçbir Allah kulu hatadan beri, kusurdan münezzeh ve dahi yanılmaz olmadığına göre...
Açık konuşalım, Hocaefendi için de bir ‘paralel kandırmaca’ söz konusu olmuş mudur?
Bakın, her şeyi kolayca açıklardı bu. Aksi halde, bazı şeylerin izahı ciddi zor...

Yazarın Tüm Yazıları