Batı’da yerleşen yeni algı: Modern otoriterlik

ABD’nin demokrasi, insan hakları ve siyasi özgürlükler alanında çalışan saygın iki sivil kurumunun geçen hafta yayınladıkları 2013 yılına ilişkin küresel değerlendirme raporlarında karşımıza bu alanda yerinde sayan, hatta geriye giden bir Türkiye tablosu ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Bu kuruluşlar, Human Rights Watch (HRW-İnsan Hakları İzleme Örgütü) ve Freedom House (Özgürlük Evi). Her ikisinin yıllık raporları, uluslararası toplumun, ülkelerin demokratik sicilleri hakkındaki kanaatinin şekillenmesinde önemli birer referans oluşturuyor.

***

Önce HRW ile başlayalım. Bu kuruluşun her ülkedeki durumu tek tek büyüteç altına yatırdığı toplam 682 sayfa tutan raporunda Türkiye’ye beş sayfa ayrılmış. Türkiye’de 2013 yılındaki ana yönelişlerden biri olarak, “AK Parti hükümetinin siyasi muhalefete, halk protestolarına ve eleştirel medyaya karşı giderek büyüyen bir tahammülsüzlük gösterdiği” saptaması yer alıyor.
Aslında raporun tümüyle olumsuz bir tablo çizdiği de söylenemez. HRW, hükümetin çıkarttığı yargı reformu paketi, Kürt sorununa dönük barış süreci, kamuda başörtüsü yasağının kalkması, özel okullarda anadilde eğitim serbestisi gibi adımları olumlu gelişmeler arasında sıralıyor.
Tam bu noktada HRW, kayda değer şu gözlemde bulunuyor: “İlan ettiği son demokratikleşme paketi, hükümetin devraldığı antidemokratik mirasın düzeltilmesine, -kendi döneminde yaygınlaşan kötü uygulamaların üzerine gitmekten- daha fazla odaklandığını gösteriyor.”

***

Olumsuzlukların geniş bir dökümü de yapılıyor raporda. Özellikle Taksim Gezi Parkı direnişinde polisin aşırı güç kullanmasına, biber gazı kapsüllerinin doğrudan göstericiler hedef alınarak ateşlenmesine özel bir vurgu yapılıyor. Bir başka önemli eleştiri, hak ihlali yapan kamu görevlilerini himaye eden “cezasızlık kültürü”nün sürmesidir. HRW, bu çerçevede Gezi Parkı’nda aşırı güç kullanan polisler hakkında başlatılan adli soruşturmalarda hiçbir ilerleme olmazken, göstericiler aleyhinde açılan soruşturmaların ve davaların daha hızlı bir şekilde seyretmesindeki çelişkiye dikkat çekiyor.
Rapordaki en sert eleştirilerden biri, basın özgürlüğünün durumunu konu alıyor. Gezi Parkı direnişini haberleştirmekte pek çok medya kuruluşunun “isteksiz” bir tutum sergilediği belirtilen raporda, şöyle deniliyor:
“Yıl boyunca, -farklı medya mecralarında hükümeti eleştiren saygın ana akım gazeteciler ve yorumcular da dahil olmak üzere- çok sayıda medya çalışanı işinden kovulmuştur.”

***

Bir diğer önemli rapor, dünyada özgürlüklerin yayılmasını teşvik etmek amacıyla 1941 yılında kurulmuş olan ABD’nin alanındaki en eski sivil toplum kurumu Freedom House’a (Özgürlük Evi) ait. Bu kuruluş, her yıl dünyada özgürlüklerin durumunu konu alan bir rapor yayımlayarak genel gidişatın bir fotoğrafını çekiyor, bu çerçevede her ülkeye bir karne veriyor.
Karnede “en iyi”yi işaret eden 1’den, “en kötü”yü gösteren 7’ye kadar bir puanlama içinde iki kategoride not veriliyor. Freedom House, 2013 performansı için Türkiye’ye not olarak siyasi haklarda 3, sivil özgürlüklerde ise 4 vermiş. Yani, Türkiye “orta” not almış, aynen geçen yılki karnede olduğu gibi...
Freedom House, raporun parçası olarak bir “özgürlük haritası” da yayımlıyor. Bu dünya haritasında Türkiye 3 ile 5 arasında not alan 59 ülkenin yer aldığı “sarı bölge” de, yani “kısmen özgür” ülkeler coğrafyasında yer alıyor. Aynı ligde, Ukrayna, Moldova, Arnavutluk, Pakistan ve Tunus gibi ülkeler de var.
Rapor, Türkiye’yi yalnızca sarı göstermekle yetinmiyor, aynı zamanda ciddi eleştiriler de yöneltiyor. Freedom House, 2013’te Türkiye’deki dikkat çekici gerilemeyi “hükümetin İstanbul’daki ve diğer kentlerdeki göstericileri sert bir şekilde bastırması ve iktidardaki partiye boyun eğmeyen özel şirketlere siyasi baskı uygulaması” şeklinde gösteriyor.

***

Kuruluş, demokratik gelişme açısından küresel anlamda 2013’te eksilerin artılardan daha baskın çıktığı saptamasını yaparken, bunun nedenlerinden birini “modern otoriterlik” faktörü ile açıklıyor.
Raporda, bazı liderlerin bu alanda geliştirdikleri “ince” ve “etkili” taktiklerin darbeler kadar önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Bu stratejiye yönelen liderler, “muhalefeti ortadan kaldırmıyor ama sakatlıyor”. Bu stratejinin temelinde, siyasi çoğulculuğu ayakta tutan kurumların ele geçirilmesi yatıyor. Modern otoriterliğin hedefi, yalnızca yasama ve yürütmeye değil, aynı zamanda medya, yargı, sivil toplum ve ekonomiye de hâkim olmaktır, Freedom House’e göre.
Bu bölümde verilen örnekler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a dönük eleştirileri en aza indirmek için özellikle medyaya dönük olarak pek çok taktik –eleştirel gazetecilerin susturulması için medya patronlarına baskı yapılması gibi- uygulandığı anlatılıyor.
Freedom House’un raporunun önemi, Batı’daki bu tür kurumların demokrasilerin kalitesini değerlendirirken, artık yalnızca şekle bakmakla yetinmeyip, çoğulculuğun gerçek anlamda işleyip işlemediğini ölçen yeni yazılımlar üzerinden nitelik analizi yapmakta oluşlarıdır. Birilerinin dikkate almasında yarar var.

Yazarın Tüm Yazıları