Kürtler: Olağan Kaybedenler

SURİYELİ Kürtler için bol tezatlı bir haftaydı.

Haberin Devamı

Bir yanda Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesinde, Rojava’da, özerk yönetim ilan ettiler. Diğer yanda, hemen ertesi gün Suriye’nin geleceğinin masaya yatırıldığı Cenevre’de, yani Suriye’nin geleceğinde yok sayıldılar.

*

PKK’ya yakın olduğu bilinen PYD, hâkimiyet kurduğu Rojava’da Kasım ayında özerk yönetim ilan etmişti zaten. Bu sefer de “demokratik özerklik” ilan ederek başkenti Kamışlı; resmi dili de Kürtçe, Süryanice ve Arapça ilan etti.
Ne var ki aynı Kürtler, ilanın hemen ertesi günü başlayan Cenevre konferansında yok hükmünü giydiler. Her ne kadar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu PYD’nin Cenevre’ye katılmamasını kendi suçları olarak yorumlamış olsa da, ortada bir suç varsa failleri bambaşka.
Malum, Batı, Kürtlere Cenevre’ye bağımsız olarak değil, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) altında katılmaları yönünde baskı yapıyordu. Hatta buna yönelik 24 Aralık’ta Erbil’de PYD ile Barzani’nin desteğindeki Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) bir araya getirilmişti ve iki grup konferansa SUK içinde ortak bir heyetle katılmayı kabul etmişti.
Lakin daha sonra PYD Başkanı Salih Müslim bundan vazgeçti. Bunun da başlıca sebebi, Barzani ile arasındaki gerginlikten dolayı onun kontrolündeki ENKS’yle birleşmek istememesi. Ancak bunun da ötesinde PYD’nin tabi olması beklenen SUK, PYD’nin özerklik ilanını ayrılıkçılık olarak yaftalıyor.
Bu itilaflar sonucunda da, ENSK Cenevre’ye SUK içinde katılırken, PYD konferansa katılmadı.
Katılmamasının bir diğer sebebi ise, hem Amerikalı hem Rus yetkililerin PYD’ye Cenevre’de Kürt meselesini gündeme getirmemesi konusunda yaptıkları ikazlar...
Müslim’e vize çıkmayan tek yer ise Cenevre değil. Ekim sonunda da BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a ABD gezisinde eşlik etmesi beklenirken, Amerika vizesi çıkmamıştı.
Dolayısıyla başta ABD olmak üzere Batı’nın Suriye Kürtlerine karşı mesafesini koruduğu aşikâr.

*

Haberin Devamı

TÜRKİYE de Suriye Kürtlerine aynı mesafede. Kürtlerin Cenevre’ye bağımsız olarak katılmamalarından duyduğu memnuniyeti biliyoruz. Keza PYD’nin özerklik ilanını da Ankara reddetmişti.
Diğer tarafta ise Ankara Kuzey Irak ile altın çağını yaşıyor. Yeni yılla birlikte Erbil, 600 kilometrelik boru hattıyla Türkiye’ye günlük 30-35 bin varillik petrol pompalamaya başladı bile.
Türkiye’nin Barzani ile kurduğu güçlü bağların tek sebebi ise ekonomik işbirliği, enerji anlaşmaları ve Erbil’in çözüm sürecine verdiği destek değil. Aynı zamanda Türkiye ve Kuzey Irak’ın bölgesel çıkarları da birebir örtüşüyor. Her ikisinin de Şam ve Bağdat’la arası kötü ve her ikisi de Suriye’de kurulacak özerk bir yönetime karşı. Zaten ENSK’nin Cenevre’ye SUK altında gitmeyi kabul etmesi de, Ankara-Barzani ittifakının gücünü ve bu ikilinin Rojava’daki oluşuma karşı durmaya devam edeceğini kanıtlar nitelikte.
Ne var ki Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin gitgide daha çok özerlik elde edeceklerini kestirmek zor değil. Ve Türkiye dâhil tüm aktörlerin artık bu gerçeğe göre pozisyon almaları gerekiyor.
Herşeyden önce, PYD’nin Ankara’ya karşı saldırgan bir tutum izlemesi ve Kürtler arasındaki çatlağın silahlı bir çatışmaya dönüşmesi Türkiye’nin aleyhine olur. Hele ki içeride çözüm süreci devam ediyorken.

*

Haberin Devamı

SURİYE’nin de ötesinde, bölgesel denklem Türkiye’nin bölgedeki Kürt denkleminde baş aktör olmasına hem izin veriyor, hem de bunu dayatıyor. Bağdat, Şam ve Kahire ile yaşanan sıkıntılar bir yana, bir de el Kaide sorunu ile karşı karşıya olan Ankara için Kürtler biçilmiş müttefik.
Kaldı ki nasıl Barzani vakti zamanında Talabani’yle aralarındaki husumeti stratejik ortaklığa çevirmeyi başardıysa, aynısını günü geldiğinde Müslim’le de yapacaktır. Ankara bunu görerek, Iraklı ve Suriyeli Kürtleri kendi etki alanı altında bir araya getirerek bölgedeki Kürtler arasında sosyal, kültürel ve ekonomik entegrasyonu sağlamalı.
Kürtlerin aralarındaki ihtilafa bel bağlamak şu saatten sonra doğru değil.

Yazarın Tüm Yazıları