"TÜSİAD'la barışmaya geldim"

Güncelleme Tarihi:

TÜSİADla barışmaya geldim
Oluşturulma Tarihi: Ocak 23, 2014 16:07

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) 'nin 44'üncü Olağan Genel Kurulu Swissotel'de gerçekleştirildi. Toplantıya İshak Alaton'un konuşması ve yaşanan gerginlik damgasını vurdu.

Haberin Devamı

Yapılan ilk konuşmaların ardından söz alan İshak Alaton kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı. Ancak Divan Başkanı Hüsnü Özyeğin, Alaton'un sözünü keserek, kendisine soru sormak için söz verdiğini ancak onun konuşma yaptığını söyledi. Konuşması yarıda kesilen Alaton, TÜSİAD üyeleri arasında oylama yapılması sonucu tekrar kürsüye davet edilerek konuşmasını tamamladı.

Prof. Dr. Bülent Tanör'ü anma kararı alan TÜSİAD yönetimini kutladığını ve Genel Kurul'a davet edildiğinde büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Alaton, "Nihayet TÜSİAD epey geç de olsa uyanmaya başladı diye düşündüm. 17 yıl boyunca TÜSİAD'dan uzak durdum, toplantılarına gitmedim, bugün boykotumu noktalamaya karar verdim. TÜSİAD'la barışmaya geldim" dedi.

Alaton, 17 yıl boyunca TÜSİAD'la ilgili içinde yaşadığı fırtınaları aktarmak istediğini dile getiren Alaton, "Tesadüf ki, tam 17 yıl önce, 23 Ocak 1997 günü yine bu salonda Prof. Dr. Bülent Tanör'ün Demokratikleşme Perspektifleri başlık raporunun hazır olduğu bilgi olarak kürsüden verildi. Rapor da nüsha olarak toplantı sonunda üyelere dağıtılmak üzere dışarıda bekletiliyordu. Ben heyecan içindeyim. Çünkü 6 ay boyunca bu raporu hazırladık" diye konuştu.

ALATON: TÜSİAD İLE BARIŞMAYA GELDİM

Haberin Devamı

"RAPORA İTİRAZ EDENLERİN HİÇBİRİ RAPORU OKUMAMIŞTI"

İshak Alaton, 1997 yılında söz konusu raporun TÜSİAD tarafından reddedildiğini söyleyerek, "TÜSİAD tarihinde ilk defa yönetim kurulunun ibra edilmediği utancını yaşadım. Şöyle oldu 1997'deki sahne; önce bir iki müspet katkı oldu rapor ilan edilince. Sedat Aloğlu ve Cüneyt Zapsu'yu hatırlıyorum. Hatta Sakıp Sabancı da müspet konuştu. Sonra birden hava değişti. Çoğunlukla yaşlı kuşak arka arkaya rapor aleyhinde konuştu. Eleştiri dozu her yeni söz alanda gittikçe yükseldi ve son söz alanlar raporu sipariş eden yönetim kurulunu düpedüz suçladı. 'Bizim demokrasi arayışıyla işimiz yok' dediler, 'Bizim işimiz para kazanmak' demeye getirdiler. Yönetim kurulu iyice bunaldı, ağır toplar iyice bastırdı. 'Rapor dağıtılmadan reddedilsin' teklifi geldi, teklif kabul edildi ve rapor dağıtılmadan arşive kaldırıldı. Rapora itiraz edenlerin hiçbiri raporu okumamıştı. Sadece başlığına bakarak reddedilmesini istediler ve başardılar. TÜSİAD tarihinde ilk ve tek defa ibra edilmeme utancını o gün yaşadık ve bugün bu utancı yaşamaya devam ediyorum" dedi.

Haberin Devamı

"UMUDUMU YİTİRMEDİM, SABIRLA BEKLEDİM"

Söz konusu olayın 23 Ocak 1997 günü yaşandığını, olaydan sonraki gün gazetelerde "TÜSİAD demokrasi istemiyor" haberinin yer aldığını anlatan Alaton, "Aradan sadece 36 gün geçtikten sonra 28 Şubat 1997'de askerin darbesi geldi. Şimdi sizlere soruyorum; Genelkurmay bu darbe adımını kaleme alırken TÜSİAD'ın bir ay önce yaktığı yeşil ışığın bu darbeye katkısı ne kadardır? Bu soru hep aklımda" diye konuştu. Alaton, o günden sonra TÜSİAD'ın umutsuz bir vaka olduğuna inandığını belirterek, "Toplumdan kopmuş, fildişi kulede yaşayan bu insanlarla ben bir arada olamam dedim ve TÜSİAD toplantılarına katılmaktan vazgeçip boykot ettim. Ancak üyelikten istifa etmedim, umudumu yitirmedim, sabırla bekledim. 'Er ya da geç bir gün TÜSİAD uyanacak ve ben o gün mutluluğumu TÜSİAD'da dile getireceğim' diye düşündüm. İşte o gün bugün, TÜSİAD uyandı, demokrasi TÜSİAD'a geldi" diye konuştu.

Haberin Devamı

Alaton, 2010 yılında anayasa değişikliği referandumunda zamanın TÜSİAD yönetiminin iki profesöre anayasa değişikliğinin demokrasiye katkılarını özetleyen bir rapor hazırlattığını aktararak, "Bu raporu genel kuruldaki üyelere detaylarıyla anlattılar. Üyelerden Cem Boyner söz istedi. Yönetim kurulunun gözlerinin içine bakarak 'Bu raporun arkasında duracak mısınız?' diye sordu. Yani daha önceki utancı hatırlattı bizlere. 'Hocalara rapor hazırlatıp demokrasi yanlısı görünmek mi, yoksa samimi olarak demokrasiyi savunmak mı?', bunu sordu Cem Boyner. Şüphe içeren sorusunda haklı olduğu ne yazık ki, 3 gün sonra anlaşıldı. Çünkü 3 gün sonra TÜSİAD Yönetim Kurulu bir basın bülteni yayımlayarak, 'Bu rapor bizleri bağlamaz, raporu yazan iki profesörün şahsi görüşlerini yansıtıyor' dediler. Raporun kabında TÜSİAD logosu varken raporu sahiplenmediler" dedi.

Haberin Devamı

"DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİMİN KENDİSİDİR"

Alaton, konuşmasını tamamlayarak, kürsüden inince TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Alaton'a sarıldı ve söz almak için kürsüye yöneldi. Yılmaz, kürsüye yöneldiği sırada Alaton'a "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" diyerek gülümsedi. Yılmaz, kürsüde şunları söyledi: "Genel Kurul konuşmamın içerisinde bu rapor, bu konu vardı. Bir yanlış yapmamak amacıyla inceleme ihtiyacı hissetmiştim. Kurumdan bu raporun kabulüyle ilgili bir sıkıntı olup olmadığını araştırdım. 1997 yılında tüm tartışmalara rağmen bu rapor kabul edilmiştir; kayıtlarda var olan, bana intikal eden bilgi budur. Ayrıca o günden beri, hatta daha geçmişinden beri demokratikleşme meselesi çalışılmaktadır. Aslına bakılırsa, 43 yıl önce TÜSİAD kurulurken ekonomik faaliyetin sürdürülebilirliğinin, çağdaş bir dünyanın üyesi olabilmenin demokratikleşmeye bağlı olduğunu zaten kurucular, o günden beri emek verenler görmüşler ve söylemişlerdi. Onların hazırladığı ortamda da 20 yıldır bu konu çalışıyor. Ayrıca bu raporu daha sonra güncelleyen Sayın Zafer Üskül Hoca da aramızda. Rapor kabul edilmiştir. TÜSİAD rapora her zaman sahip çıkmıştır. Gerekli güncellemeyi de Sayın Hocamız yapmıştır."

Haberin Devamı

"TÜSİAD'I KÜÇÜLTECEK SÖZLER SÖYLEYEMEZSİN"

Muharrem Yılmaz'dan sonra söz alan Mehmet Şuhubi de Alaton'a cevaben, "Bu hadiselerin bizatihi içinde olan bir insan olarak bazı hakikatleri anlatmak isterim. Bülent Tanör ve arkadaşlarına bir anayasa taslağı hazırlanması için bir vazife verildikten sonra hadise Genel Kurul'a geldi. Genel Kurul'da Divan Başkanı Aydın Bolak, ben de onun başkan yardımcısıydım. Aydın Bolak 'Ben bu çalışmayı katiyen ibra etmem' dedi. Bunun üzerine ben de 'Siz başkan olarak bunu bu şekilde söyleyemezsiniz' dedim. Bana çok kızdı. Neden ibra edilmemesi gerektiğini uzun uzun anlattı. Ben söz aldım ve görüşlerimi arz ettim. 'Bu çalışma emek sarf edilmiş bir çalışmadır. Hepimizin ayrı düşünceleri olduğu kabul edilebilir. Benim de farklı görüşlerim olmasına rağmen bu hazırlığı sonuna kadar destekliyorum' dedim. O sırada, merhum olan bir arkadaş 'Bu kabul edilirse ben istifa ederim' dedi. Toplantıdan sonra yönetim kurulunda bir karar alındı; bu anayasa hazırlığının doğru olup olmadığının birkaç profesörle tartışılması istendi. O gün orada bazı tartışmalar devam ederken ortaya ciddi tenkiti mucip bir şey çıkmadı. Ondan sonra da bunun kendiliğinden bir kabul haline geldiği görüşüldü. TÜSİAD, kolay kolay küsülüp vazgeçilecek, oyuncak gibi kullanılacak bir kurum değildir. TÜSİAD'ı küçültecek sözler söyleyemezsin. Ben seni severim ama bu husustaki konuşmalarını da kabul etmem" dedi.

BAKMADAN GEÇME!