Artık rahat bırakın şu kadını

Geçen haftalarda yazdım, “Ebru Gündeş’i topa tutmayın” dedim, “her kadın kocasının yediği her haltı bilmez” dedim. (Olay yargıda, yorumsuz yazıyorum.)

Haberin Devamı

“Kadının üstüne bu kadar gitmeyin” dedim, “bu kadar haksızca yazıp çizmeyin” dedim.
Herkes dedi ki; “Eee, insan sormaz mı kocasına bu paranın nereden geldiğini?”
Ayol bir sürü zengin adam var bu ülkede, trilyoneri, inşaatçısı var, ticaret yapanı var, osu var, busu var; hepsinin yalıları, atları, katları, tekneleri var. Ne desin durduk yere kadın kocasına? Olur mu bu kadar?
Zengin bilmiş, evlenmiş, olay buraya kadar. Ve sonra gittiniz, kiminiz kadının üstüne yazdınız, çizdiniz köşelerinizde. Sosyal medyada demediğinizi bırakmadınız, internet sitelerinde de öyle.
Alın işte. Bir kadının yaşayacağı en büyük acıyla karşı karşıya kaldı kadın bu sefer de. Aldatıldığını öğrendi hem de en çirkin şekilde.
Evliliğinin neredeyse bir aldatmaca üzerine kurulu olduğunu öğrendi iki hafta içinde. Bir sabah kalktı ve tüm dünyası tepetaklak oldu işte.
Hâlâ yazıyorsunuz be. Hâlâ bir karikatürü paylaşıyorsunuz Face’te. “Günaydın” diyor bir tipleme. “Günaydın, hâlâ Ebru Gündeş’e acıyan asgari ücretli gerizekalı.”
Ay ne komik değil mi, çok komik, paylaşın durun hep birlikte.
Siz hiç aldatıldınız mı? Bir dakika içinde bütün dünyanız karardı mı?
Peki, siz parayı ne sanırsınız? Parası olan hep mutludur, değil mi? Para her acıyı örter, öyle mi? Paran varsa dünyadaki her şeyi satın alabildiğin gibi mutluluğu da satın alırsın, öyle mi?
Parası olanlar kötü müdür peki? Zenginler halden anlamaz, öyle mi? Parası olana her şey vız gelip tırıs gider, o da öyle, bildim mi?
Peki parası çok olanın elini açıp “Allah’ım keşke param olmasaydı da huzurum olsaydı, mutlu olsaydım, sağlığım yerinde olsaydı” diye dua ettiğini hiç aklınızdan geçirmez misiniz?
Hep dediğim gibi içinize biraz iyilik koyup bunları lütfen düşünür müsünüz; ruhunu kötülük kaplamış, hasetten çatlamış, bu yazıyı üstüne alınmış insan müsveddeleri?

Haberin Devamı

Reyting annem

Geçen hafta iki gün annemde kalayım dedim. Ana kız sohbet ederiz, keyif yaparız diye.
Aman annemde bir sohbet, bir muhabbet, bırakın konuşmayı, tam bir kelime edeceğim, “dur, bir dakika konuşma” diyor, neymiş o, annem dizi seyrediyor.
Seyrediyor ayrı, bir yandan da iki televizyonda, ayrı ayrı ikişer diziyi, yani o an seyredemediklerini kayıt yapıyor.
Boş bir anında bana dedi ki “bak sana anlatacaklarımı yazacaksın”...
“Nereye?”
“Gazeteye...”
Şaşırdım kaldım. Çünkü kendisiyle ilgili ne zaman bir şey yazsam hoşlanmaz ve agresif davranışlar sergiler.
“Peki” dedim, “emret sultanım. Ne yazacağım?”
“Dizilerle ilgili düşüncelerimi.”
Dikkatli okuyun çünkü annem ayaklı reyting ölçer.
Geçenlerde en büyük televizyon kanallarından birinde program müdürüyle görüşmem vardı.
Kız kardeşim de televizyon kökenli olduğundan müdür annemi de tanır, annemi sordu.
“İyi” dedim. “Ne seyrediyor?” dedi, “Hangi dizileri?”
Sonra güldü. “Ya” dedi, “bizim yeni diziler başlayınca Ayça’ya söylerim, İnci Hanım’a söyler, bakarız bir hangilerini beğeniyor, iyi izleyicidir.”
“Pes” dedim, “pes.”
Ve annem başladı. “Bir kere” dedi, “ayıp. Tam bir dizi başlıyor ben adapte oluyorum, hop yayından kalkıyor, olmaz, o reyting aletinden ben ve benim gibi dul arkadaşlarımın evine istiyorum.
Dizilerin saatleri değişiyor, kanalları değişiyor, oyuncular değişiyor, bize de yazık oyunculara da yazık, takip etmekte zorlanıyoruz.
Ayrıca iyi giden dizileri uzatmak için bizleri aptal yerine koyuyorlar, bu kadarı da fazla.
Brezilya dizilerine dönmeye başladılar, bir bakışma 10 dakika.
Senaryo ve hikâye sorunları var kesinlikle.
Bu sezonun en iyi dizileri, Merhamet, Çalıkuşu, Karadayı, Aramızda Kalsın ve Karagül...”
“Bu güzel röportaj için teşekkür ederim anneciğim” dedim, “Olayı sulandırma” dedi.

Yazarın Tüm Yazıları