Sadık Yakut’un ebesi ve edebi

GAZETECİ soruyor:

Haberin Devamı

“Siz savcının yerinde olsaydınız ne yapardınız?”
Meclis Başkanvekili Sadık Yakut yanıtlıyor:
“Ben olsaydım ebeni öperdim senin...”
Sonra da gülüyor... Hem de kahkahalarla...

*

Sadık Yakut’u nereden hatırlıyoruz?
Şuradan:
“Kızlı-erkekli” tartışmasında verdiği “Kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim görmeleri fevkalade sakıncalıdır” demecinden...

*

Şimdi daha iyi anlıyoruz Sadık Yakut’un neden “karma eğitim”i sakıncalı bulduğunu...
Aklına ilk gelen şaka, “Ebeni öperdim senin...” olan bir politikacı, kız/erkek karışık öğrenimi fevkalade sakıncalı bulmasın da ne yapsın?

İŞTE SADIK YAKUT'UN O SÖZLERİ / HÜRRİYET TV

Çok mağdurlar çok

ÇOK mağdurlar çok.

Düşünsenize:
“Milli irade”nin ürünü bakan beylerin çocuklarına zulüm yapıldı, onların üç-beş milyon dolarcık harçlıklarına el kondu, evleri basıldı, o mukaddes evlerde lahmacun yendi, bacak bacak üstüne atıldı. Zalim bir kıyıcılıkla zavallı çocuklar kodeslere tıkıldı.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

*

Haberin Devamı

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Tertemiz, saf, dürüst “genel müdür”, “paragözün teki” ilan edildi. Oysa o “genel müdür”, paraya o kadar kıymet vermiyor, paradan o kadar nefret ediyordu ki, paraları büyük ve görkemli çelik kasalara koymak yerine basbayağı ayakkabı kutularına koyuyordu, “Siz ancak buraya layıksınız” der gibi. İşte böyle bir “genel müdür”e bile “yolsuz” dendi.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

*

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
“Milli irade”ye darbe vurmakla kalınmadı, “milli irade”nin akrabalarına bile musallat olundu. Bacanak, enişte, kayınpeder bırakılmadı. Hatta ve hatta “milli irade”nin eltileri, görümceleri, baldızları bile bu yolla tedirgin edildi.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

*

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Seçilmiş hükümette görev yapan Bakan Bey’in, gayet insani bir hevesle koluna taktığı saate bile dil uzatıldı. “Hediyeleşmek sünnettir” şiarıyla hareket eden Bakan Bey’in hediye olarak aldığı saat dillere dolandı. “Sırf birazcık pahalı” diye sünnet bile aşağılandı.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

*

Haberin Devamı

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Hayırlar yapmayı sevmek dışında hiçbir suçu bulunmayan genç müteşebbis Reza Bey hapislere tıkıldı... Onun değerli zevcesi Ebru Gündeş ise kederlere gark edildi... Sanata ve sanatçıya bile hiç acınmadı...
Bundan daha büyük mağduriyet olabilir mi?

*

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Dereyi geçerken sırtlarına aldıkları bir akrep tarafından sokuldular. “Kazan/kazan” durumundan “kaybet/kaybet” durumuna geçtiler. Sırf iyi niyetlerinin ve saflıklarının kurbanı oldular. Buna rağmen yine vurulan, yine dövülen, yine hesap sorulan, yine eleştirilen onlar oldu...
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

*

Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
“Milli irade”nin yeniden tesis edilebilmesi için yargıçların, savcıların, mahkemelerin, “adaletin yeryüzündeki son temsilcisi” olan Bekir Bey’e bağlanılması için uğraşılıyor... Bekir Bey, onca işinin arasında bir de bu işlerle uğraşmaya razı oluyor... Fakat bu müthiş özveriye bile dil uzatılıp homurdanmayla karşılık veriliyor.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

Haberin Devamı

Cevap ver Ali Aga

- BU zamana kadar kaç bürokratı, kaç savcıyı, kaç yargıcı, kaç milletvekilini, kaç bakanı, kaç gazeteciyi Dubai’de ağırladın?

*

- Senin için “ağırlama”nın anlamı nedir? Neden “ağırlama” yapıyorsun? “Ağırlanan” bir tür rüşvet almış oluyorsa... Senin yaptığın da rüşvet vermek olmuyor mu?

*

- Rüşveti alanı lanetliyorduk da, rüşveti vereni ne yapıyorduk?

*

- “Ağırlama” dışında da kıyaklar yapıyor musun? Savcılara, yargıçlara, milletvekillerine, gazetecilere, bürokratlara falan “daire bağışlama” durumu var mı?

*

- Yaptığın kıyakları günü geldiğinde ortalığa sermek gibi bir stratejin mi var?

*

- Peki böyle stratejiye şantaj, böyle aşka montaj denmezse ne denir?

Haberin Devamı

Bacanak macanak

BİNALİ Yıldırım’a gazeteciler dediler ki:
“Bacanağınız da hedefte, ne diyorsunuz?”
İlk cevabı şu oldu:
“Zamanlama manidar.”

*

Ama sonra toparladı Binali Yıldırım.
Ertesi gün aynı soruya şu cevabı verdi:
“Yargı işini yapsın... Bacanağımız da olsa, babamız da olsa, yanlışı varsa hesabını versin.”

*

İlahi Binali Bey!
Hiç mi aklınıza gelmedi “dost modern darbe” demek, “Bizim bacanak çok hayırseverdir” demek, “Bacanak üzerinden milli iradeye saldırılıyor” demek, “Bu işin arkasında ABD var” demek, “Bütün bunlar İsrail’in bir oyunu” demek, “Akrep soktu” demek...
Ne güzel “zamanlama manidar” demiştiniz, oradan yürüseydiniz ya...

Hükümet mi, Cemaat mi?

Haberin Devamı

İZMİR’deki operasyonun haberini aldığımda aklıma ilk gelen soru şu olmuştu:
“Bu hükümet operasyonu mu, Cemaat operasyonu mu?”
Sonra herkes gibi ben de cevabı buldum...
Ne de olsa işin içinde “bacanak” vardı.

*

Dün Mersin’de de bir yolsuzluk operasyonu yapıldı.
Haberi aldığımda aklıma gelen ilk soru yine aynı soru oldu:
“Hükümet mi, Cemaat mi?”
Cevabı buldum: Hükümet operasyonu imiş...
Çünkü düğmeye Bakan Hayati Yazıcı basmış.

*

Artık operasyonlara, yargısal faaliyetlere, polis baskınlarına falan şöyle yaklaşıyoruz: “Cemaat kuvvetlerinin işi mi, hükümet kuvvetlerinin işi mi?”

*

Tuz koktu, çivi çıktı falan derken kastedilen işte bu...

Süheyl Eğriboz için birkaç şey

- BEYAZ perdede sarışın bir sırıtışla yapardı kötülüklerini... Annelerimiz akıllarına gelen her türlü bedduayı salardı zavallının üzerine...
- Bugün öyle karmaşık ve sofistike alçaklıklara maruz kalıyoruz ki... Onun sarışın bir sırıtışla yaptığı kötülükleri anlayışlı bir tebessümle anmamız bundandır.
- “Sütçü” derlerdi ona... Nereden gelirdi bu lakap? Gençliğinde sütçülük yaptığı için mi? “Sütçü” isimli bir dizi filmde oynadığı için mi? Bilinmez.
- Dayağı o yerdi, parayı Cüneyt kazanırdı... Tıpkı milletimiz gibi...
- O yüzden sevdi milletimiz onu... Cılız, sinsi, kalleş ve ince bıyıklı kötülüklerine rağmen...
- Bir sonbahar günüydü... İstiklal Caddesi’nden hiç de sinsi olmayan bir edayla geçiyordu. Bembeyaz kıyafetini ceketinin yakasına kondurduğu kıpkızıl bir gül tamamlıyordu.
- Semti Samatya imiş... Bir semt, bir adama ancak bu kadar yakışır.
- Hiç eziklenmedi, hiç acındırmadı... Bu yönüyle de takdire şayan...
- Rahmet olsun ona... Alçaklıkların bile epey naif kaçtığı siyah-beyaz günlerimiz aşkına.

Yazarın Tüm Yazıları