Terör mahkemesi yolsuzluğa bakar mı?

YOLSUZLUK soruşturması çerçevesinde önceki gün uygulamaya konulan, yedi işadamı ve iki tüzel şirketin malvarlıklarına tedbir konulmasına ilişkin 2013/729 sayılı hâkim kararının üstünde “T.C. İstanbul 2 No’lu Hâkimlik (TMK 10. Maddesi ile Görevli)” yazıyor.

Haberin Devamı

Bunu “Terörle Mücadele Kanunu 10’uncu Maddesi ile Görevli Hâkimlik” şeklinde okumamız gerekiyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın büyük krizin yaşandığı 25 Aralık tarihinde basına yaptığı açıklamada “TMK görevine giren bir suç yok. Cebir ve şiddet yok ise TMK organize suçlara bakamaz” şeklindeki sözleri, meselenin bu yönünün tartışmalı olduğuna işaret ediyor.

* * *

İlginçtir ki, yolsuzluk soruşturması 17 Aralık’ta birinci dalgayla başladığında buna benzer bir yetki tartışması yaşanmadı. Çünkü, kabinenin üç bakanı ve onların oğullarını da hedef alan birinci dalganın savcısı Celal Kara, TMK mahkemelerinde görülen suçlara değil, “genel yetkili” suçlara bakan bir “düz savcı”ydı.
Buna karşılık, ikinci dalgada işler biraz değişiyor. 25 Aralık tarihinde çoğu işadamı 41 kişi hakkında gözaltı kararı çıkararak işleme konması için polise gönderen ancak hükümetin engellemesiyle karşılaşan, ertesi günü de Başsavcı tarafından dosyadan el çektirilen Savcı Muammer Akkaş, TMK kapsamındaki suçlara bakmakla görevli özel yetkili bir savcıdır.
Peki bir TMK savcısının bir yolsuzluk dosyasıyla ne ilgisi olabilir? 25 Aralık’tan bu yana pek çok insanın zihnine takılan bu sorunun yanıtına şu çerçeve içinde bakabiliriz:

* * *

Haberin Devamı

Hükümet, 2012 yılı başında özel yetkili bir savcının MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı gözaltına alma girişimi gibi olaylardan sonra, Özel Yetkili Mahkemeler’in Gülen cemaatinin etkisi altında özerkleştiği kanaatiyle, aynı yıl temmuz ayı başında bu mahkemeleri kaldırmıştır.
TBMM’den geçen üçüncü yargı paketinde ÖYM’lerin yerine Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesinde tanımlanan suçlara bakan yeni ağır ceza mahkemeleri kurulmuş, bunlara yeni hâkim ve savcılar atanmıştır. Yani ÖYM’ler gitmiş, yerine TMM’ler gelmiştir. Ancak ÖYM’ler başladıkları davaları görmeye devam edeceklerdir.
Yeni yasanın 10’uncu maddesinde TMM’lerin görevleri tanımlanırken, terör suçlarının yanı sıra ÖYM’lerde olduğu gibi devletin güvenliğine, anayasal düzene, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlar yine bu mahkemelerin görev alanı içinde tutulmuştur. Benzer şekilde korunan bir hüküm de şudur:
“Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde CEBİR VE TEHDİT uygulanarak işlenen suçlar...”

* * *

Haberin Devamı

Yolsuzluk soruşturmasının ikinci dalgasındaki şüpheliler listesi işadamı ağırlıklıdır. Türkiye’nin son dönemdeki büyük altyapı projelerini üstlenen müteahhitlerin çoğunun ismine 41 kişilik listede rastlamak mümkün. Ancak yasanın lafzına uygunluk aranıyorsa, dosyanın TMK çerçevesinde soruşturulabilmesi için bu işadamlarına yüklenen suçların “cebir ve tehdit” unsurlarını da içermesi zorunludur.
Bu dosyadaki “cebir ve tehdit” faktörü ne olabilir? Basına yansıyan haberlerde bu konuda çok açık bir işaret gözükmüyor.
Siyasi otoriteden iş dünyasına gitmiş olabilecek bazı mesajların savcılık makamı tarafından “tehdit” olarak yorumlanması bir ihtimal olarak düşünülebilir. Bir diğer ihtimal, Suudi Arabistanlı işadamı Yasin El Kadı’nın şüpheliler arasında yer almasıdır. Savcı Akkaş’ın 41 kişilik gözaltı listesinde bir numaralı sıraya koyduğu El Kadı, uzun yıllar El Kaide terör örgütünün finansörü olduğu gerekçesiyle Birleşmiş Milletler’in terörist listesinde yer almıştır.
Savcı, El Kadı’dan yola çıkarak listedeki herkesi “cebir ve tehdit” unsuruyla ilişkilendirmiş olabilir. Ancak Yasin El Kadı’nın iki yıl önce BM’nin terörist listesinden çıkarılmasından sonra Türkiye’de kendisi hakkında 2001 yılında konmuş olan yasaklar Bakanlar Kurulu tarafından kaldırılmış, bu konudaki karar 19 Ekim 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

* * *

Haberin Devamı

Kuşkusuz, dosyayı görmeden bir şey söylemek doğru olmaz. Ancak soruşturmada “cebir ve tehdit” unsuru El Kadı faktörü üzerinden tesis edilmişse, geçmişte özel yetkili mahkemelerde örnekleri görüldüğü gibi, aslında birbirini tanımayan pek çok sanığın tek bir dava içinde ilişkilendirilip terör örgütü üyeliğinden yargılanmasına benzer bir kalıbın işletildiği ileri sürülebilir.
Bu aşamada en doğrusu, dosyadaki delillerin ortaya çıkmasını beklemektir. Ancak ikinci yolsuzluk dalgasındaki suç iddialarının -soruşturma kapatılmadığı ve dava açıldığı takdirde- TMK mahkemesinde görülebilmesi için, savcıların “cebir ve tehdit” faktörünün varlığını kuvvetli bir şekilde ortaya koymaları gerekecektir. Aksi takdirde, soruşturma dosyasının genel yetkili mahkemelere devri daha makul bir hareket tarzı olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları